Peygamber efendimizin gerçek doğum günü ne zaman?

Peygamber efendimizin gerçek doğum günü ne zaman?

Kutlu doğum haftasının Nisan ayında olması ve peygamberimizin (sav) gerçek doğum gününün hicri takvime göre belirlenmesi 'peygamberimizin doğum günü neden değişiyor' sorusunu akıllara getiriyor.

'Kutlu Doğum' ve 'Kutlu Doğum haftası' arasındaki fark

Kutlu doğum Peygamber efendimiz (s.a.v)’in doğumunu ifade eder. Kutlu Doğum haftası ise Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Kutlu Doğum Etkinlikleri için 14-20 nisan tarihleri arası sabitlenen hafta olarak kutlanmaktadır.

Kutlu Doğum Haftası ne zaman kutlanır?

Kutlu doğum haftası Peygamber efendimiz (s.a.v)’in doğumuna ithafen O'nu (sav) anma ve anlama üzerine organize edilen ilmi ve fikri etkinliklerin düzenlendiği bir haftadır. Diyanet işleri başkanlığı’nın 1989 yılında başlattığı ve her yıl 14-20 nisan tarihleri arası sabit kıldığı hafta olarak kutlanmaktadır. Diyanet işleri başkanlığı’nın burada amacı Peygamber efendimizi hatırlamak hatırlatmak. Yani peygamber efendimiz her yıl kutlanan 14-20 Nisan arası doğmadı. Kutlu Doğum haftası Diyanet işleri başkanlığının bir organizasyonudur.

Peygamber efendimizin gerçek doğum günü: 

Peygamber efendimizin gerçek doğum günü Hicri takvimdeki Rebiülevvel ayının 12. gününün sabahına tekabül eder. 11.gece Mevlid kandili olarak islam alemi tarafından kutlanmaktadır. ( Miladi 20 Nisan 571) Yani her yıl Nisan 14-20 günleri arası kutlanan kutlu doğum haftası, peygamber efendimizin doğduğu gerçek ay değildir, Diyanet işlerinin çıkarttığı bir tür etkinliktir.

Kutlu doğum haftası 2016 yılında 14 -20 Nisan 2016 tarihleri arasında kutlanacak.

Peygamber Efendimizin (sav) Doğum gününü Mevlid Kandili olarak kutlamaktayız. 2016 yılında Mevlid Kandili'ni miladi olarak 7 Nisan'da idrak ettik. 

Rebeülevvel ayı 12. günü Mevlüd kandilidir (7 Nisan 2016);

KUTLU DOĞUM HAFTASI ile ilgili

“Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.”
(Enbiyâ, 107)

İnsanlığın kurtuluşu için gönderilen son ve en büyük peygamber, bizim Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) 571 yılında Kameri aylardan Rebiü’l-evvel ayının 12.gecesi doğmuştur. Milâdî takvime göre ise bu, 571 yılı Nisan ayının yirmisine (20 Nisan 571) rastlamaktadır. Bu mübarek geceye “Mevlid Kandili” denir.

O’nun doğduğu çağda dünyanın her tarafında cehalet, zulüm ve ahlâksızlık almış yürümüş, Allah inancı unutulmuş, insanlık korkunç ve karanlık bir duruma düşmüş, dünya yaşanmaz hale gelmişti.

O’nun doğduğu gece, insanlığın kurtuluşu için çok hayırlı ve mübarek bir başlangıçtır.O gecenin sabahı gerçekten de feyizli bir sabahtı. İnsanlık için yepyeni bir gün doğmuş, aydınlık bir devir açılmıştı. Bir fazilet güneşi ve hidâyet meşalesi olan sevgili peygamberimizin gönderilişi, Yüce Allahın bütün insanlara en büyük nimetlerinden birisidir. Bu hususta Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulmuştur:

“Andolsun ki içlerinden, kendilerine Allah’ın âyetlerini okuyan, (kötülüklerden ve inkârdan) kendilerini temizleyen, kendilerine Kitap ve hikmeti öğreten bir Peygamber göndermekle Allah, müminlere büyük bir lütufta bulunmuştur. Halbuki daha önce onlar apaçık bir sapıklık içinde idiler.”
(Âl-i İmrân, 164)

Bu gece, müslümanlar arasında yüzyılllardan beri büyük bir coşku ile kutlanmakta, Sevgili Peygamberimiz derin bir saygı ile anılmaktadır. Büyük Türk Alimi Süleyman Çelebi tarafından yazılan ve asıl adı “Vesiletün’necat” olan mevlid kitabı O’nun doğumunu, üstünlüğünü ve mucizelerini en güzel bir şekilde dile getiren değerli bir eserdir.

Peygamberimizin doğum yıldönümlerinde okunan mevlidleri saygı ile dinlemek, O’nun mübarek ruhuna salât ve selâm okumak hiç şüphesiz büyük milletimizin Sevgili Peygamberimize olan engin sevgi ve bağlılığının bir ifadesidir.

Bununla beraber, O’nun ahlâk ve fazilet dolu hayatını öğrenmek ve kendimize örnek almak başta gelen görevlerimizdendir. Asıl o zaman O’nun sevgisini ve hoşnutluğunu kazanmış oluruz.

O âlemlerin Rabbinden, “Alemlere rahmet olarak gönderildi.” Asırlara sığmayacak inkılapları birkaç sene içerisinde gerçekleştirdi. Evlâtlarını diri diri toprağa gömen babalar O’na ve getirdiği prensiplere iman ettikten sonra mükemmelleştiler, dünyaya insanlık, adalet ve medeniyet rehberi olacak hale geldiler. İnsanlar O’nun tek emriyle, kökü yüzlerce yıl derinde olan alışkanlıklarını bıraktı.

O, yirminci asır insanının yüzyılda yerleştiremediği hakkı, hukuku, adâleti, hürriyeti, demokrasiyi ve insan haklarını bir solukta yerleştirdi. Böylece cehâlet asrı bir saâdet asrı olup, çıktı. Nihayet asır, asırlara taştı. Ve O, çağlar ötesiyle kucaklaştı.

Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed kendisinden önceki peygamberler gibi sadece bir kavme veya millete değil, bütün insanlığa peygamber olarak gönderilmiştir. O’nun diğer peygamberlerden en farklı yönlerinden birisi budur. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulur:

“Biz seni bütün insanlara ancak müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik; fakat insanların çoğu bilmezler.”
(Sebe, 28)

İnsanlığın her zaman ve mekânda Hz. Peygamber’in tebliğ ettiği ilâhî mesaja ve bu mesajın hayata geçirilmiş şekli olan onun sünnetine ihtiyacı vardır. O’nu örnek almak, Kur’an’a uymaktır. Çünkü Hz. Aişe (r.a.)’nın ifâdesiyle O’nun ahlâkı Kur’an’dı. (Müslim, Misâfirîn, 139). Kur’an-ı Kerim, Peygamberimiz Hz. Muhammed’in inananlar için en güzel örnek olduğunu bildirmekte ve bu hususta şöyle buyurulmaktadır:

“Andolsun, Allah’ın rasûlünde sizin için, Allah’a ve âhiret gününe kavuşmayı umanlar için ve Allah’ı çok ananlar için güzel bir örnek vardır.” (Ahzâb, 21)

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
5 Yorum