Pakize Suda'nın 'ev hanımlığı' özlemi

Pakize Suda'nın 'ev hanımlığı' özlemi

Cafcaflı bir hayatın ortasında yer alan Suda, zaman zaman aile hayatını özlediğini belirten yazılar da yazmıştı.

Önceki gün vefat eden yazar ve oyuncu Pakize Suda, zaman zaman magazin basınında da öne çıkan biriydi.

Cafcaflı bir hayatın ortasında yer alan Suda, zaman zaman aile hayatını özlediğini belirten yazılar da yazmıştı.

1969'da 17 yaşındayken katıldığı bir yarışmada Ege Güzeli seçilen sonra da şarkıcılık yapmaya başlayan Suda, magazinin içinde bir hayat sürmüştü.

"Kendim de dahil uçuk kaçık insanlardan gına geldi. "Normal"liği özlüyorum. Özgürlüğün tadını çıkaralım derken suyunu çıkardık galiba" diyen Suda, bu özlemini 8 Ekim 2006 tarihli Hürriyet Gazetesi'ndeki köşesinde dile getirmişti.

İşte, Pakize Suda'nın "Çokbilmişlik" başlıklı yazısı:

Kasaba esnafından biri olmalıydı kocam.

Akşam güneşi batmadan dükkánı kapatıp eve gelmeliydi.

Evimiz bahçeli olmalıydı. Yaz akşamları sulayıp serin serin oturmalıydık.

Ben orta boylu, tıknazca, ev hanımı olmalıydım.

Cinsiyeti önemli değil, eli ayağı düzgün iki çocuğumuz olmalıydı.

Derslerine yardım edecek kadar eğitimim olmamalıydı ama ara sıra "Dersinizi bitirdiniz mi?" diye sormalıydım.

Daha çok üstleri başlarıyla, yedikleri içtikleriyle, öksürükleri aksırıklarıyla ilgilenmeliydim.

Yavaştan yavaştan çeyizlerini düzmeliydim.

Her ayın 15’i kabul günüm olmalıydı. Ellerime sağlık kekler, poğaçalar yapmalıydım. İnce belli bardaklarda çaylar ikram etmeliydim.

Sabahları hırkamı omzuma alıp komşuya kahve içmeye geçmeliydim.

Patlıcan biber kızartmalı, reçel kaynatmalıydım.

Akşamları özene bezene sofrayı kurmalıydım.

Kocam ajansı dinlerken ben lafa girmeliydim, o, "Sus hanım bi dakka!" demeliydi. Böyle dese de beni çok sevmeliydi.

O uyuklamalıydı, ben bulaşıkları yıkamalıydım, çocuklar ders çalışmalıydı.

Bazen akşam oturmasına komşular gelmeliydi. Öyle harem-selamlık değil ama kadın-erkek ayrı oturmalıydık.

Erkekler memleketi kurtarırken biz bütün kasabayı dilimizden geçirmeliydik.

Herkes birbirinin eşine "Falanca Bey", "Filanca Hanım" diye hitap etmeliydi.

...

Şehvetten uzak, şefkate yakın bir cinsel hayatımız olmalıydı.

Gözümüzü birbirimizde açmış olmalıydık, öyle de sürüp gitmeliydi.

Zaten etrafımızda evli barklı komşularımızdan başka kadın olmadığından... Dükkánda çelimsiz çıraktan gayrı öyle sekreter falan çalışmadığından... Ortalıkta gidilecek bar mar bulunmadığından... Mankenler bizim kasabaya uğramadığından...

Ve kocam efendi bir adam olduğundan beni aldatmamalıydı.

* * *

Tamam abarttım biraz. Belki de böyle bir aile yapısı örneği kalmamıştır artık.

Ama, acaba diyorum... Buna benzer bir hayat tarzı beni daha mutlu eder miydi?

Kendim de dahil uçuk kaçık insanlardan gına geldi. "Normal"liği özlüyorum.

Özgürlüğün tadını çıkaralım derken suyunu çıkardık galiba.

Herkes çok zeki, çok akıllı, çok bilgili, çok şu çok bu. Ve de çok mutsuz. Prozac’lar leblebi misali.

Çokbilmişliğin kimseye bir faydası yok galiba.

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
3 Yorum