'Osmanlı padişahlarının Peygamber sevgisi'

Cemâlnur Sargut Hanımefendi, son yıllarda, irfan hayatımızı geniş kesimlere açacak, tasavvuf bahçemizin güllerinden herkesin nasiplenmesine vesile olacak önemli çalışmalara imza atıyor. Televizyon programları, sohbet ve ders halkaları ve konferanslarıyla hakikat ışığının herkesi aydınlatması için gecesini gündüzüne katıyor. Özellikle de toplumuzun çeşitli nedenlerle İslâm'la ilgisi handiyse kopma noktasına gelmiş varlıklı kesimlerine ulaşıyor, kalplerini, gönüllerini, yüreklerini ve hayatlarını derûnî hakikatin "aşk şarabı"yla yıkıyor, arındırıyor.

Cemâlnur Hanımefendi'nin son öncü çalışması, "Osmanlı Padişahlarının Peygamber Sevgisi" başlığıyla yine kendisinin öncülük ettiği TÜRKKAD İstanbul şubesi tarafından özenli ve estetik bir baskıyla yaptığı çalışma.

Bu çalışmanın tanıtımını çeşitli yerlerde görünce "bir an önce nasıl edinirim bu eseri?" diye heyecanlandım. Gazeteye uğradığımda postadan çıktığını görünce ne kadar sevindim bilemezsiniz.

Kitap için Cemâlnur Hanımefendi'nin çalışması dediğime bakmayın! Kitabın yazarı yok. Kitabın kapağında da, içinde de yazarını bulamayınca çok şaşırdım; ama sonunda jenerikte Cemâlnur Hanımefendi'nin de aralarında yer aldığı yalnızca "metin grubu" diye zikredilen isimleri görünce de çok sevindim: Peygamber sevgisi ile ilgili bir kitabın sahibi olabilecek bir yazarın veya yazarların kitabın başına konulmaması, en son sayfada jeneriğin içinde bir yerlere yerleştirilmiş olması çok etkiledi beni gerçekten. Böyle bir edep ancak tasavvuf terbiyesinden nasiplenen kutlu insanlarda görülebilecek bir davranış biçimi. Sadece böylesine nezih ve nefis bir kitabı yayımladıkları için değil, böylesine zarif ve "fakîrâne" bir davranış örneği ortaya koydukları içinde başta Cemâlnur Hanımefendi olmak üzere kitaba katkı veren bütün isimleri kutluyorum ve ben de bir şükran borcu olarak bu isimleri buraya teker teker kaydediyorum buraya: Hümeyra Livatyalı, Meral Hasırcı, Nazlı Kayahan, Nazlı Taş, Bilge Bilimli, Eren Bayer, Gülnar Mızrak, Nazende Yılmaz, Neslihan Abbasoğlu ve Oya Yıldırım.

Kitapta işlenmeyen konu kalmamış: Önce bütün Osmanlı padişahlarının peygamber sevgisi, örneklerle, tanıklıklarla ve harikulâde etkileyici yaşanmış tecrübelerle anlatılmış teker teker.

Ardından Osmanlı medeniyetinde peygamber sevgisinin nişânesi ve nümûnesi olan kurumlar, törenler; padişahların Haremeyn'e özenle, titizlikle yaptıkları hizmetler; peygamber sevgisinin Osmanlı sanatlarındaki, gündelik hayatındaki ve tabiî yönetimindeki derin, belirleyici yüksek yeri, özlü ve özenli bir dille anlatılmış ve nihayet bizzat çoğu şâir olan Osmanlı padişahlarının Efendimiz'e (sav) yazdıkları na't'lerden örnekler verilmiş.

Muhtemelen Cemâlnur Hanımefendi'ye ait olduğunu sandığım kitabın tek sayfalık özlü önsözünde, üç kıtaya adaletle hükmeden Osmanlı medeniyetinin bina edildiği temelin temelinde peygamber sevgisinin yattığı, padişahların peygamber sevgisini seferde de, zaferde de, hazerde de baş tâcı ettikleri için üç kıtayı adaletle yönetmeyi başardıkları hatırlatılarak şöyle deniyor: "Padişahlarımız, kendilerini, din-i İslâm'ın müdâfii, [...] Efendimiz'in fedakâr bir hâdimi [...] addederlerdi. Her işerinde Efendimizin sünnet-i şeriflerine [ittibayı (bağlanmayı)], saadet telakkî ederlerdi." [Metinde "ittiba" yerine, "iktifa" denmiş sehven sanırım-YK].

Bu hedefler, Osmanlı medeniyetinin daha henüz küçük bir beylik olduğu zamanlarda belirlenmişti. Osman Gâzi'nin çıktığı yolculuğun, neden nezih ve nefis bir medeniyet yemişi verdiğini dönemin bir şâiri şu dizelerle çok iyi özetliyor:

"Kuşandı din kılıcın bele / Ede İslâm'ı izhâr âleme / Açıldı fırsat-ı İslâm'ın kapusu / O, Muhammed ümmetinin serveridir."

Bugün ismi lazım değil berbat bir dizide "dekadant, şehvet düşkünü" biri gibi resmedilen Kanûnî'nin bile son nefesinde, Zigetvar'ın önünde şehadet şerbetini içmeden önce nasıl peygamber sevgisi ve şehadet ateşiyle yanıp tutuştuğunu, şu yakarışı enfes bir şekilde anlatmaya yetiyor:

"Yâ Rabbi! Nice müddettir yeryüzünü benim zaferimle doldurdun. Vâsıl olunmadık recam, hâsıl olunmadık duâm kalmadı. Artık Habîb-i Edîb'in hürmetine seâdet-i şehâdet ve ardından da cemâlini müşâhedât nimetlerini şu kemter kuluna naîb eyle!"

Kitapta ayrıca Kanûnî'ye ait üç de nefis na't var. Diğer padişahların na'tları da gerçekten etkileyici.

Böylesine güzel bir kitabı (tel: 0216-359 10 20 / 21), tam zamanında, okuyucuya ulaştıran Cemâlnur Sargut Hanımefendi'ye ve değerli arkadaşlarına yürekten teşekkür ediyorum.

Yeni Şafak
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.