M. Nuri BİNGÖL

M. Nuri BİNGÖL

Örtülü gıybet, hatta ekberül kebair!

"İstişare", ferdî, ailevî ve ictimaî meselelerimizin hallinde vazgeçilmez bir yere sahip. Kur'an'ın emri ve Efendimiz'in (aleyhissalâtü vesselam) sünneti.
"Şûrâ" ve "meşveret" kelimeleri de istişare ile aynı anlamda kullanılır, halbuki şura devletle alakalı bir mefhumdur. Aileleri, kurumları, şirketleri, toplulukları ve devletleri ayakta tutacak çok hayati bir müessesedir istişare. Böyle bir ehemmiyeti haiz ve ibadet sayılan bir amelin elbette kendine göre âdâbı, erkânı ve usûlü vardır.

Evvela, istişare kavga etmek, tartışmak ve birbirini acımasızca eleştirmek değildir. Hakaret edip muhatabını incitmek hiç değildir. Zira "tartışmak" kavga etmek, çatışmak ve karşıdakinin hukukuna saygı göstermemek demektir. Günümüzde televizyon ekranlarında hemen her akşam rastladığımız "tartışma" programları asla bir istişare değildir. Hele istişare için "lobi" yapmanın adını koymada zorlanıyorum. Mevzuya hakimiyet için ilmi hazırlık yapmak ayrı...

İstişare, insanlar arasındaki fikir alışverişidir. Duygu ve düşüncelerini, kavl-i leyin (yumuşak söz) ile ve medeni bir üslupla ifade etmek istişarenin en mühimşartlarındandır. Bulunduğu meclise kendi düşüncelerini dayatma, başka düşüncelere hayat hakkı tanımama, diğer insanların kanaatlerini sormama da şûrâ adabından mahrumiyetin tezahürüdür. Hele "sadakat budur" diye kestirip atmak ne sünnet-i Resulullah'a (asm), ne de "meslek-i hakikat"a sığar.

İstişarelerde sadece doğrular değil, yanlışlar, kusurlar ve hatalar da konuşulur. Burada incitici olmama, su-i zanlara sebebiyet vermeme, heyetin aklında yeni soru işaretleri oluşturmama ve istişare yapıyoruz derken gıybete girmeme asıl şiarımız değil midir?
Mesela bir istişare meclisinde herhangi bir şahısla alakalı değerlendirme yapılıyor. "Falan şahıs, filan iş için uygun mudur?" sorusuna cevap aranıyor. Ancak söz konusu vazife için ileri derecede İngilizce bilme şartı var. Eğer bahsi geçen kişinin o işe yetecek seviyede bir İngilizce'si yoksa onun hakkında bu kadar bilgi vermek yeterlidir. Bunun dışında onun değişik kusur ve noksanlarından bahsetmek doğru değildir. "O zaten tembel bir arkadaştır, karakter itibariyle de biraz gıcıktır. Ayrıca şahsımla meselesi var"  gibi fazladan bir değerlendirme gıybettir.

İstişarelerde dikkat etmemiz gereken bir diğer husus da şudur; diyelim ki bir şirketin Genel Müdürü, birim müdürleriyle istişare yapıyor. Elinde, müdürlerden birinin altında çalışan bir elemanla ilgili olumsuz bir bilgi var. Genel Müdür, personelin o hatasını, ayıbını, kusurunu gündeme getirmek istiyor. Eğer o problemi, o şahsın birim müdürüyle birebir görüşüp halledebilecekse onu umuma mal etmesi ve herkesin öğreneceği şekilde gündeme getirmesi gıybettir. Çünkü o personelin problemi sadece birim müdürünü ve genel müdürü ilgilendirir. Diğer müdürlerin o kişinin probleminden haberdar olmalarının herhangi bir maslahatı yoktur.

Ancak Genel Müdür, benzer problemlerin başka birimlerde yaşanmasını mani olmak ve geliştirilecek tedbirleri istişareye sunmak istiyorsa o takdirde ilgili personelin ismini anmadan sadece problemi gündeme getirmesi yeterlidir. Aksi davranışlar, heyetteki herkesi su-i zanna ve gıybete sevk eder. O kişi daha sonraki dönemlerde hatasını düzeltse bile pek çok insanın zihninde, o istişaredeki bahsiyle yer eder. Bu da o insanın şahsiyetine karşı büyük bir hakaret ve incitme demektir.

Yukarıda zikrettiğimiz misaldeki Genel Müdür, hassasiyet gösterip o şahsın birim müdürüyle meseleyi görüşürken, bir başkasının o konuşmalara kulak kabartması da "tecessüs" haramını işlemesi demektir. Hele hele, ısrarla bahsedilen şahsın kim olduğunu sorup öğrenmeye çalışması bu haramı katmerleştirir.

Her işini istişare ederek yapmakla mükellef olan güzide insanların, bunu yaparken kılı kırk yararcasına dikkatli davranmaları ve bir feyiz ve bereket atmosferi olan istişare toplantılarını gıybet meclislerine dönüştürmemeleri gerekiyor.

Not: Üstad'ın ekbarü-kebair dediği de böyle topluca yapılan ( şahıs adıyla) gıybet oluyor. Eh, neticesi hayrlı ise denilemez. Zembilli Ali Efendi'nin Kanuni'ye verdiği cevaptan daha keskin bir cevabı var çünkü. "Yüz tane de istişare adında toplu gıybet ( ekberül-kebair) yapsan, bu ettiğini temizleyemezsin! "Şahsın has ismi belirtilmeden yapılana gıybet diyen tek bir (selef aliminin) ilmihali ya da tefsiri gösterilemez.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.