Selahattin GEZER

Selahattin GEZER

Ortam sesini bastırmak

Hayal hayâsız, göz hakikatlere kör olduğunda, insan karanlık bir menzile yol alıyor... Aslında en şiddetli çağıran hakikattir. Günahın, küfrün daveti gerçekte çirkin olmasına rağmen, davetkâr, cilalı ve fısıltılı olunca nefsi celp ediyor ve bıçak gibi acısı da sonradan çıkıyor. Öyle şuh çağırır ki; hazırdaki bir anlık lezzet için gözleri ebedi ve daimi lezzetlere kör ediyor. Bir tutam hazır ve nefsi kendine çeken herhangi dünyevi bir şey, kocaman ilahi davetin önünde engel oluyor. Hazır küçücük ama görünen, nefsi sarhoş eden lezzetler, perde-i gayb arkasında – ötelerde şimdilik gözükmeyen daimi lezzetlerin önünde devleşen gölge halini alıyor. Ağız ve mide için lezzetli olan şeyler elle tutulur ama aklı mest eden hakikatler elle tutulamadığı için küçük ve basit görülüyor. Mana âlemindeki hakikatler ancak şuur eli ile tutulur, teslimiyetle lezzetine ulaşılır. Nefsin perde olduğu o âlemlerin perdesi enenin boynu kırılarak ancak açılabilir!

Ebedi nimetlerden bizi öyle mahrum edecek ki hazır ve geçici olanların peşine takılmak! Ve gerçekleri görmeye işitmeye engel olarak… Hakikatin çağrısı – imanın çağrısı görüntü ve ses olarak en yüksek perdedendir. Bu hakikatlerin farkında olanlar, vızıltı hükmünde kalan dünyaya çağıran sesleri duymamış ve hiç ilgilenmemişlerdir…

Güneş, parlak şekilde Şems-i Ezel ve Ebet sultanı olan Allah’ı en yüksek tonda; ışık gürültüsüyle ilan ediyor. Ya şimşekler? Kâinatın bir elden idare edildiğini öyle canhıraş bir feryatla ilan ediyor ki; Allah demeyip, kozmik diyenlere kocaman şamar vuruyor… O ilan, vazifesini yağmur damlalarının müjde gibi şıpırtılarına teslim eder; bu gürültüden uyananlara rahmet gerekir der… Toprak uykuda olan insana göre erkenden uyanıyor, bağrına bastığı hakikatleri – tohumları Allah’ın izni ile ortaya çıkarıyor... Kâinatı dolduran Allah’ın sanatını, ezeli ve ebedi olan varlığını ilan eden hakikat seslerini işitmeyen, tabiat ve kozmik soytarılığı ile ortada gezenler ne yaparlarsa yapsınlar, bu sesleri bastıramazlar! Ağaçların dallar – uzun cümlesiyle meyve kelimeleri ile yaptıkları ilâhî kudret ilanına sağır olmak ve utanmadan uzanıp yemek o mübarek kelimeleri inkâr midesine indirmek, büyük bir hırsızlık oluyor! Aynı insan küstüğü ve tanımadığı insanın ikramını gurur neticesi ile geri çevirirken, inanmadığı ve küstüğü Allah’ın nimetlerine düşünmeden – hayâsızca el uzatması anlaşılır değil. Onurunu azıcık düşünen insan, âlemdeki büyük ilanı işitir ve Allahın mutlak varlığını kabul eder ve kullukla teşekkürünü bildirir. Ve Allah’tan uzaklaştıran ortam seslerini bastırır. Hayalini kâinat meydanında gezdirerek, imanını kuvvetleştirir hayali edep sahibi yapar.

Neden o hakikat dolu sesler işitilmiyor?

Müzik ya da başka bir şeyi dinlerken, ortam seslerini bastırmak için takılan kulaklık nasıl diğer sesleri bastırıyor, sadece dinlemek istenenler işitiliyor, aynen o şekilde dinler gibi kâinatın yüksek hakikatlerini dinlemek lazım! Dikkat etmek – ilgi göstermek ortam seslerini – dünyevi sesleri bastırır. Hakikatleri haykıran bütün mahlûkatın sesleri ancak nefse hitap eden seslere kulak tıkanırsa duyuluyor! Dünyaya çağıran ortam sesleri dikkat dağıtınca asıl sesler işitilmiyor…

İnadın sesi baskın…

Nefse hitap eden sesler, zevkler cilalı…

Cehalet borazan…

İman etmek ise angarya görünüyor…

Şeytanın bahanesi ise: İmanın semeresi burada yok. Oysa dünyada da çok büyük faydası var; huzur içinde yaşamak, ümitsizliğe kapılmamak ve bütün oyunlara uyanık olmak. Dünyamızı ve ahiretimizi harap edecek bütün bozuk ortam seslerini hep birlikte bastırmak ve hakikatlere ulaşmak niyeti ile…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum