Onlar peygamberler, sıddîklar, şehîdler ve sâlih kimselerle berâberdirler

Onlar peygamberler, sıddîklar, şehîdler ve sâlih kimselerle berâberdirler

Ayet meali

Bismillahirrahmanirrahim

Cenab-ı Hak (c.c), Nisâ Sûresi 66-70. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:

66-Hâlbuki şübhesiz ki biz onlara (münâfıklara): “Nefislerinizi öldürün!” veya “Yurtlarınızdan çıkın!” diye (öncekilere olduğu gibi çok ağır bir külfeti üzerlerine) yazsaydık, içlerinden pek azı müstesnâ, bunu yapmazlardı. Böylece gerçekten onlar, o nasîhat edilegeldikleri (ve güçlerinin yettiği) şeyleri yapsalardı, elbette kendileri için hayırlı ve (îmanlarını) takviye cihetiyle daha sağlam olurdu.

67-O zaman elbette onlara, tarafımızdan (pek) büyük bir mükâfât da verirdik.

68-Ve elbette, onları dosdoğru bir yola hidâyet ederdik.

69-O hâlde kim Allah’a ve Resûl’e itâat ederse, işte onlar; Allah’ın kendilerine ni‘met verdiği peygamberler, sıddîklar, şehîdler ve sâlih kimselerle berâberdirler. Hem işte onlar, ne güzel arkadaştırlar! (*)

70-Bu lütuf, Allah’dandır! (Ona mazhar olanı) hakkıyla bilici olarak da Allah yeter!

(*)“Evet, مِنَ النَّبِيّ۪نَ [peygamberler] nasıl ki sarâhatle (açıkça) Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm’a bakıyor. وَالصِّدّ۪يق۪ينَ [sıddîklar] fıkrasıyla Ebû Bekri’s-Sıddîk (ra)’a bakıyor. Hem Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm’dan sonra ikinci olduğuna ve en evvel yerine geçeceğine işâret ettiği gibi, وَالشُّهَدَاءِ [şehîdler] kelimesiyle Hazret-i Ömer’i, Hazret-i Osman’ı, Hazret-i Ali’yi Rıdvânullâhi Aleyhim Ecmaîn’i berâber ifâde ediyor. Hem üçü, Sıddîk’tan sonra nübüvvetin hilâfetine mazhar olacaklarını (halîfe olacaklarını) ve üçü de şehîd olacaklarını, fazîlet-i şehâdetleri de sâir fezâillerine (fazîletlerine) ilâve edileceğini işâret ediyor ve gaybî bir sûrette ifâde ediyor (gelecekten haber veriyor). وَالصَّالِح۪ينَ [sâlih kimseler] kelimesiyle Ashâb-ı Suffe, Bedir, Rıdvân gibi mümtâz zevâta (seçkin zâtlara) işâret ederek وَحَسُنَ اُولَئِكَ رَف۪يقاً [İşte onlar, ne güzel arkadaştırlar!] cümlesiyle, ma‘nâ-yı sarîhiyle (açık ma‘nâsıyla) onlara ittibâa (tâbi‘ olmaya) teşvîk ve Tâbiînlerdeki tebaiyeti (tâbi‘ olma vasfını) çok müşerref ve güzel göstermekle, ma‘nâ-yı işârîsiyle (işâret ettiği ma‘nâsıyla) hulefâ-i erbaanın (dört halîfenin) beşincisi olarak اِنَّ الْخِلَافَةَ بَعْد۪ي ثَلَاثُونَ سِنَةٌ [Şübhesiz ki benden sonra hilâfet, otuz senedir] hadîs-i şerîfinin hükmünü tasdîk ettiren müddet-i hilâfetinin (halîfelik süresinin) azlığıyla berâber, kıymetini azîm (çok büyük) göstermek için ma‘nâ-yı işârîsiyle Hazret-i Hasan Radıyallâhü Anh’ı gösterir.” (Lem‘alar, 7. Lem‘a, 28-29)