Hüseyin YILMAZ

Hüseyin YILMAZ

Nefsin açlıkla terbiyesi ve Ak Parti

I.
Cenab-ı Hak’ın nefse, “Ben neyim, sen nesin?” diye sual ettiği,  rivayet-i hadistir.  Nefsin cevabı, mahiyetini ayna gibi aksettirir: “Ben, benim; sen, sensin!” Cevab, nefsi cezaya müstehak eder; Cehennem’e atılır, şiddetli azab görür... Sualin tekrarı, nefsin  direncinin kırılmadığını gösterir, yine: “Ben, benim; sen, sensin!” demekte ısrar eder. Nefis için, azabın dehşetlisi açlık devreye sokulur, aç bırakılır... Sonra sual bir daha tekrarlanır: “Ben kimim; sen kimsin?” Nefsin cevabı, açlıkla terbiyenin Cehennem’in dehşetini bastırdığını gösterir: “Sen, rahmet sahibi Rabb’imsin; ben ise, ãciz bir kulunum!..”

Yukarıdaki semavî hakikate rağmen, bütün sebepleri göz ardı edip mahallî seçimlerin neticesini sadece açlıkla izah etmek istemem; eksik ve yanlış olur. Sebebler bir düzineyi aşkın ve muhtelif. Ama şüphe yok ki, birinci sıra ekonomik unsurların mihveri olan rızık darlığına ãit. Geniş kitlelerde açlık endişesini kamçılayacak kadar kötüleşen maişet mücadelesi, seçim neticelerinin belirleyici unsuru olmuştur.

Dünyayı kasıp kavuran ekonomik kriz, devletlilerin tahminlerini alt üst edecek kadar milleti hayatından bezdirmiş, endişelerini kamçılamıştır; teğet geçmemiş, milleti biyolojik bünyenin merkezî noktası mideden yaralamıştır. Açlığa mütehammil taşra ve varoşların mevzilerini kısmen muhafaza ettiği, ama zengin çevrelerin mevzii muhafaza gibi bir meselelerinin olmadığı, menfatlerine dokunulduğunda bütün mukaddeslerini satabilecekleri, bütün mevzileri terkedebilecekleri bir daha teyid görmüştür. Ak Parti’nin birinci dersi, ekonomik refah meselesini icraatının tepesine taşımak olmalı. Aksi takdirde bu tablo ile gireceği bir genel seçimde akibeti hüsran olur... Zirâ ekonomik krizin bütün tepkileri herşeye rağmen bu seçimlere aksetmemiştir. Kriz derinleşirse, kitlelerin şifa bulmaz telaş ve ümitsizliği Ak Parti’ye dehşetli bir hezimet yaşatır. Bu yakın tehlikeyi görmemek için kör ve budala olmak gerekir...
 
II.
Kürt Meselesi karşısında takındığı yanlış ve idãre-i maslahatçı tavır, Ak Parti’ye, Kürt nüfusunun kesãfet peyda ettiği bölgelerde  tam bir hezimet yaşattı. Aylar öncesinden Diyarbakır’ı istemek, TRT Şeş’e hayat vermek ve ciddi şekilde ekonomik hizmetler taşımak bile bölgenin gönlünü kazanmaya kâfi gelmedi... Ak Parti’inin Kürt Meselesi’nde bir türlü Ankara partisi olmaktan kurtulamaması, asker ve ırkçı çevrelerin baskılarını kemãl–i şecaatle reddedememesi bu neticeyi kaçınılmaz kılmıştır. Ak Parti, Kürt Meselesi’nin sadece ekonomik refah ve hadleri belirsiz idãre-i maslahatçı tavırlarla çözülemeyeceğini görmeye mecburdur. Demokratik ve insanî bir zemin ihdasıyla birlikte, menfî milliyetçiliğin ilâcı îmãn kardeşliği ve bin yıllık müşterek tãrihin imkânlarına samimî bir dönüş, problemi makûl bir sürede çözer. İlk şart: Kemalist zihniyet, CHP, ordu ve bürokrasinin asırlık hatalarını reddettiğini ibra ve ilân etmektir...  Ergenekon dãvãsı bile zayıf bir karşı koyuştur... Cizre kuyularında bulunan kemikler, bölge için henüz bir şey ifade etmiyor, daha fazlasına ihtiyaç var...  Bölgenin bağrından yükselen toprağın musikisi değil, taşa-toprağa sinmiş, kör kuyulardan tırmanan, zifirî gece karanlıklarını yırtan, uçsuz bucaksız dağlardan yankılanıp vadileri dolduran insan iniltileridir... Acı ve ızdırabın sesidir, alev gibi bölgeyi kavuran...

III.
CHP’nin çıkışından da Ak Parti’nin dersi, yolsuzlukların önünü kesmek ve mevcutların üstüne kararlılıkla gitmek olmalı. İstanbul’u mãmur eden bu partinin Kılıçdaroğlu karşısında ecel terleri dökmesinin sebebi, rakibin projeleri değil, yolsuzluk iddialarının amme efkârında mãkes bulmasıdır. Ak Parti, kendi zenginini devşirecekse bile, meşruiyete gölge düşürmemeli, şeffaf olmaktan imtinã etmemelidir. Aksi takdirde, icrãî beceriksizlikleri tescilli olan CHP kadroları karşısında ter dökmeleri, sıtma nöbetlerini de aşabilir... Zengin olmak isteyenler, meşru dairede çalışmayı öğrenmeli... Ak Parti’ye selâm vermenin saiki, zengin olma, köşe dönme ihtimali olmamalı...

IV.
Ve Ak Parti, AB hedefine bir daha eğilmeli, samimiyetle... Türkiye’nin önünü tıkayan, geleceğini karartan asırlık hatalardan ve namlusu millete çevrilmiş güçlerin silâhlı tehdidinden, içe kapanmakla, kurtulamayacağımızı görmesi lâzım... AB hedefi, milletin hürriyet ve demokrasi hasretini giderecek, refah ve saãdetini temin edecektir... İktidarının ikinci döneminde, muhtelif sebeblerden de kaynaklansa, AB hedefini kaybetme veya savsatma görüntüsü Ak Parti’ye oy kaybettiren bir başka sebeb olmuştur. Batı ile aramızda derin uçurumlar var!.. Doğru... Tãrihten kaynaklanan düşmanlıklar, medeniyet farklılıkları, dinî çatışmalar!.. Biliyorum, kabûl...Ama dãhilî hãkim güçlerin bir asırdır milleti sürdüğü uçurumlar çok daha derin, çok daha tehlikeli... AB, gönüllü yelken açtığımız bir saãdet sãhili değil, bilmecburiye sığınacağımız bir liman. Fırtınayı açık denizde aşamayacağımız ortada, bir asırdır çırpınıp duruyoruz; yeter...
 
Elbet de söylenmesi gerekenler bunlardan ibaret değil, hayatî olanlarıyla iktifã ediyorum... Seçim neticeleri hayr olmuştur, olacaktır... Başbakan’ın, üzüntü ve şaşkınlık içinde yaptığı ilk açıklamasında  ifãde ettiği gibi, gerekli dersleri çıkarmış olması samimî dileğimdir. Zirã, dev dalgalarla boğuşan bu gemide hepimizin geçmiş ve geleceği var, bütün sevdiklerimiz aynı gemide...

[email protected]

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.