Necip Fazıl’ı anmak

25 Mayıs saat 17’de Kahramanmaraş Belediyesi, Cumhuriyet döneminin büyük kahraman şairi, milletin tercümanı, dinin asrın mantığına göre anlatımını gaye edinen büyük şairini anmak için belediyenin Youtube kanalında üniversiteden bir hoca, yazar ve araştırmacı Vehbi Vakkasoğlu bir de sunucu birlikte bir program yaptılar.

Necip Fazıl’ın imkanları oranında portresini anlatmaya çabaladılar. Necip Fazıl yeni dönemin susturulmuş hakikatini korkusuzca haykıran bir büyük dava adamı. Onlardır ki eserleri ile nesilleri uyarmış ne olduklarını, yaşadıkları dünyanın anlamını, Allah-insan münasebetlerini haykıran insanlardı. Çileler, zulümler, hapishaneler onları yıldırmadı. Allah onları konuşturdu onlar da konuştular ve bu dar-ı dünyadan vazifelerini yapmış olarak göçtüler.

Necip Fazıl olanı veren, olması lazım geleni de vermeye çalışan bir büyük dava adamı. Vehbi Bey onun hatıralarından şahsiyetine dair ipuçları ortaya koydu. O susturulmuş hakikat adına konuşan bir adam. O dönemlerde dinin ve sanat kalıbı içine girmiş dinin anlatımını kendilerine gaye yaptılar. Vehbi Bey, Arvasi Hazretlerinin onun hayatındaki değişikliği nasıl sağladığını ve daha sonra Necip Fazıl’ın neler yaptığını anlattı. Felsefe tarihinde, dinler tarihinde, sanatta mutlu karşılaşmalar vardır. Hz. Ömer’in bir surenin rüzgarı ile hidayetin denizine gidişi, Şule Yüksel’in Bediüzzaman’la dünyevilikten tecerrüd edip birden mesture kadının hukukunu savunur hale gelmesi, Hekimoğlu’nun Bediüzzaman’ı tanımakla büyük ve velud bir yazar olması, Schofenhvr’ın yine değişimini sağlayan bir karşılaşması, Mevlana Hazretlerinin bir ders çıkışında Şems’i görüp birden güneş çarpmış gibi yeni bir dünyaya uyanması hep mutlu karşılaşmalardır.

Necip Fazıl mutasavvıf olan Arvasi hazretlerinin dünyasını günümüz anlatımıyla topluma sunmuş bir büyük yazar. Şiirleri tasavvuf ile modern şiir arasında, İslamın temel argümanlarını da anlatan bir dünya. Allah bir anahtar vermiş, bir büyük kilidi topluma açmış Necip Fazıl ile.

Necip Fazıl ve Bediüzzaman Said Nursi ikisi de Cumhuriyet döneminin çöl ikliminde iki yeni üniversite açmışlar. Biri Büyük Doğu Üniversitesi, diğeri Risale-i Nur üniversitesi. Hatta Vakkasoğlu bu ifadenin tekrarını istermiş. Necip Fazıl “söyle sen nereden mezunsun” diye sorarmış. Muhatap, “efendim Büyük Doğu Ünivesitesinden” dermiş. Her iki üniversite de takiplere uğramış, kapatılmış, yasaklanmışlar ama mübdiler yılmamış yollarına devam etmişler. Büyük Doğu kapatılınca Bediüzzaman üzülmüş. “Zübeyir yorganımı sat Necip Fazıl’a ver parasını Büyük Doğu çıksın” demiş. Bunu duyan büyük şair yüzünü arkaya dönmüş ve ağlamış. “Hoca Efendi gerçekten büyük adammış” demiş.

Onların yaşadığı dönemde yeni nesillere hat değiştirecek bir eser yok bir adam da yok ama bunu bu toplum anlamıyor. Liselerde, üniversitelerde kimlik bunalımından ülkeyi büyük bir boşluğa ve yıkıma götürmeye çalışan guruplara karşı kimse bir şey yapmıyor. Dejenerasyonun önünde kimse durmuyor durursa benim gibi diri diri gömülür. Bu iş nereye kadar gider? Bediüzzaman ve Necip Fazıl hakikati haykırdılar, korkmadılar ama korkak tabelalar menfatlerinin peşinde koşup davayı uçuruma itiyor. Allah’ım sen bunları uyar ama yok imkanı yok. Uyanacak kimse yok, büyük kafalar bile maslahat ve ihanet ortasında gidiyor.

Vehbi Bey, Necip Fazıl’ın kendisindeki değişimi Arvasi hazretlerinden dolayı hayatını ondan önce ve ondan sonra diye iki bölüme ayırmış. Allah bin yıl İslamın bayraktarlığını yapmış bir millete Bediüzzaman ve Necip Fazıl gibi insanlarla yeni iklimler keşfettirmiş. Herşey O’nun elinde ama nesiller yine çaresiz. Dava adamları menfaatinin adamları ne yaparsın?

Üniversite hocası arkadaş da yine büyük şairin hayatından bahsetti, onun dava adamlığının topluma kattıklarını anlattı. Büyük adamlar öldükten sonra anlaşılır, bunu Vehbi Bey vurguladı ama ne gariptir toplumda fikirden ve tefekkürden kaçan bir muhit oluştu. O kadar zor ki toprağı verimli hale getirmek.

Necip Fazıl;
“Tam otuz yıl saatim çalışmış ben durmuşum
Gökyüzünden habersiz uçurtma uçurmuşum” diyor.

Gökyüzünden otuz yıl habersiz olan şair yine habersizleri haberle uyarmak istemiş. Kendini varlık ötesini kurcalayan bir insana benzetmiş. Varlık ötesinden hiç mi hiç haberi olmayan insanlara bir yol göstermek istemiş. Aynalar Yolumu Kesti şiirinde artık aynaların ikizi ile gerçeğe kaçmıştır.

Aynalar bakmayın yüzüme dik dik
İşte yakalandık kelepçelendik

Çıktınız umulmaz anda karşıma
Başımın tokmağı indi başıma

Suratımda her suç ayrı bir imza
Benmişim kendime en büyük ceza

Ey dipsiz berraklık ulvi mahkeme
Acı hapsettiğin sefil gölgeme

Nur topu günlerin kanına girdim
Kutsi emaneti yedim bitirdim

Doğmaz güneşlere bağlandı vade
Dişlerinde köpek nefsin irade

Günah günah hasat yerinde demek
Merhamet suçumdan aşkın merhamet

Olur mu dünyaya indirsem kepenk
Gözyaşı döksem Nuh tufanına denk

Çıkamam aynalar aynalar zindan
Bakamam aynada aynada vicdan

Beni beklemeyin o bir hevesti
Gelemem aynalar yolumu kesti

***

Arkadaşlar şiirsiz konuştular üzüldüm. Yukardaki şiir Necip Fazıl’ın hayatının ve dönüşümünün muhasebesi, bunu okumak gerekir daha başka harika şiirlerini de.

Bediüzzaman, Necip Fazıl’ın kendini ziyarete geldiğini duyunca “Çabuk bir sandalye getirin o yerde oturamaz” demiş. Kadir bilir insanlar ile dünya ne kadar güzel. Şimdi ise ne kadar ucuzladık, kadirbilirlik lügatte kaldı.

Belediyeye teşekkürler, konuşmacılara özellikle de Vehbi beye saygılar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
4 Yorum