Ne zaman övünebiliriz?

"Övünmek" matah bir şey değil ama burada bir durum tespiti yapacağız, bu bakımdan gerekli.

Mülke kişilerin değil adaletin hakim olduğu zaman. İlâhi adaleti gözden ırak tutmaksızın onun ne olduğu hususunda bir ittifaka varıldığı zaman. Kanunun sadece güçlülerin koyduğu bir kaide olmadığını anladığımız zaman. Geciken adaletin adalet olmadığını kabul ettiğimiz zaman.

Ülkede ölümlerin ve zulmün durduğu, tam bir barış ve kardeşliğin kurulduğu zaman. Zengin ile fakirin arasındaki uçurum kapandığı zaman. Ana-babamıza, büyüklerimize, çocuklarımıza, akrabalarımıza, yerli-yabancı ayırt etmeksizin komşularımıza, zalimler hariç tüm insanlara, kurda-kuşa, börtü-böceğe, ağaca-çiçeğe, suya-toprağa yaratılmış ne varsa hepsine merhametle muamele ettiğimiz zaman.

Ana-babamıza, büyüklerimize, eş-dost akraba ve komşularımıza, bilhassa yerli-yabancı ayırt etmeksizin ilim ve sanat erbabına hürmette kusur etmediğimiz zaman.

Ana-babamıza, büyüklerimize, eş-dost akraba ve komşularımıza; amir-memur, güçlü-zayıf, yerli-yabancı büyük-küçük, kurt-kuş, börtü-böcek, ağaç-çiçek, su ve toprak hepsine aynı gayret ile hizmete koştuğumuz zaman.

Ana-babamıza, büyüklerimize-küçüklerimize, eş-dost ve akrabalarımıza, yetime, mazluma, yolcuya, yolda kalmışa, hastaya, zayıfa, fakire-zengine, kurda-kuşa, börtü-böceğe, ağaca-çiçeğe, toprağa suya şefkatle yaklaştığımız zaman.

Dünyanın neresinde olursa olsun felakete uğrayanlara yardıma koştuğumuz zaman.

En basitinden bir sırada beklerken, ardımızda duran kadın, çocuk, yaşlı, sakat, hasta kim var ise kendi hakkımızdan feragat edip sıramızı ona verdiğimiz zaman.

Aynı şekilde yine o sırada bir yardım yapılıyorsa, ve aynı şekilde ardımızda o kişiler var ise ve biz zaruret içnde değilsek (olabiliriz de) kendi hakkımızı onu verebildiğimiz zaman.

Sağlığımıza, varlığımıza, malımıza, evladımıza, mevkimize, işimize, kazancımıza, her aldığımız nefes için, her an her dakika şükrettiğimiz zaman.

Namusumuz, izzetimiz, toprağımız, bayrağımız, vatanımız, varlığımız, çoluk-çocuğumuz tehlikeye maruz kaldığında; düşman tarafından yok edilmeye çalışıldığında, dinimize kastedildiğinde bir çatışma, bir savaş vukubulduğunda tüm değerlerimizi korumak uğruna vuruşmaktan geri durmadığımız zaman.

Bir zafer kazandığımızda, esir aldığımız, canımıza kasteden düşmanı katledeceğimize "af adaletten evlâdır" deyip affettiğimiz zaman.

Bir malı bölüştürürken fazla tarafını eş-dost ve akrabamıza, ya da kendimize ayırıp, az olanı öteki şahsa vermenin haram olduğunu, haksızlık olduğunu kavradığımız zaman.

Teraziyi doğru tuttuğumuz zaman.

Hakkımıza (az da olsa) razı olduğumuz zaman.

Kimseyi kıskanmayıp, ardından konuşmayıp, kimseyi küçümsemeyip, kimseyle alay etmediğimiz zaman.Güler yüzlü, güzel ve doğru sözlü, alçak gönüllü, tok gözlü olduğumuz zaman.

Cemaati küçümseyip ondan ayrı kalmaya, kibirlenip bir köşede büyüklük taslamaya; birilerini âdet-gelenek-giyim-kuşam-yeme-içme hususunda kendimizden ayırıp onlara yukardan bakıp onları azarlamaya, kovmaya, münasebeti kesmeye kalkışmayıp gönüllerini kazanmaya, doğru yola sevketmeye çalıştığımız zaman.

Yalandan, riyadan, kinden, kendini beğenmişlikten, kendinden başkasına söz hakkı tanımamaktan, doğruları kabul etmek hususunda "Ben, ben" demekten vazgeçtiğimiz zaman.

Ekmeğini bölüşmekten, misafir kabul etmekten, hediyeleşmekten, selamlaşmaktan, hasta ziyaretinde bulunmaktan geri durmadığımız zaman.

Bu bahis böyle uzar gider. Yarısını yapsak yeter. İhracat patlamış, milli gelir artmış, çok üretiyor ve çok tüketiyoruz, neredeyse refah toplumu olduk, dünyanın on büyük ekonomisi arasındayız, ordumuz güçlüdür, yan bakana yan takarız.

Geliştik, büyüdük, kalkındık, dünya nimetlerinin hepsini ele geçirdik. Herkes bize gıpta ediyor, çokları bizden çekiniyor, her yerde sözümüz geçiyor vesaire.

Bunlar herhalde iyi şeylerdir.

Ama asıl değildir.

Tıpkı bu dünya ile öte dünya arasındaki fark gibi. Niyetimiz "Ey Oğul" misali bir risale yazmak veya " Ahlak kitabı için müfredat oluşturmak" değil.

Peki bu yazı niye yazıldı?

Anladınız, siz onu anladınız.

Kifayeti müzakere.

Yeni Şafak

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.