Mustafa İslamoğlu, Said Nursi’yi işte bu yüzden anlayamaz!

Bir metni doğru anlamanın anlamı nedir veya bir metni doğru anlamak ne demektir? Hermenötik bilimi bu soruya şöyle cevap verir: Bir metni o metnin müellifinin kastına uygun olarak anlamak demektir. Bir metni o metnin müellifinin kastetmediği anlamda anlamak o metni hiç anlamamaktır. İbareyi o dili bilen/konuşan herkes anlar ama muradı anlamak öyle mi? Müşrikler -Arap olduklarından- Kuran-ı Kerim’in bütün ibarelerini çok iyi anlıyorlardı ama muradını anlamıyorlardı.

Bir metnin anlatmak istediği, muhatabın anlamak istediğinden bağımsız/yalıtık olarak o metnin içinde mündemiçtir. Usul âlimleri yanlış anlamaları önlemek, yani metin sahibinin kastının dışında/kastetmediği manaları çıkarmamak için bir formül geliştirmişler: Müellif, metin, makam, muhatap. Kim söylemiş, ne söylemiş, nerde söylemiş, kime söylemiş? Bir sözü/metni kâmil manada anlamak bu dört şarta bağlıdır.

Bunlardan biri nâkıs kalırsa sözün/metnin anlamı tam tavazzuh etmez. Sadece metni esas alıp diğer üç unsuru devre dışı bırakmak bütün yanlış anlamaların ana sebebidir. Onun için kûdema (eskiler) “bazen kelam küfür görünür ama sahibi kafir olmaz” demişler. Çünkü kelam sahibinin kastını/muradını tam olarak bilemeyiz. ‘Kafirce’ bir sözün bir Müslüman’dan sadır olması halinde acele hüküm verilmez, söz sahibi Müslüman’ın kastını anlamak için bütün karinelere/işaretlere başvurulur.

Bu manada esas olan metin değil o metnin müellifinin kastıdır. Muhatap kendi kastına göre değil müellifin kastına göre anlamak zorundadır o metni. Kendi kastı ile müellifin kastının muvafakatı halinde herhangi bir sorun olmaz ama asıl sorun kendi kastının müellifin kastına ters düşmesidir. Sözgelimi Bediüzzaman Said Nursi’nin şu meşhur pasajını ele alalım:

“…Beni nefsini kurtarmayı düşünen hodgâm bir adam mı zannediyorlar? Ben cemiyetin imanını kurtarmak yolunda dünyamı da feda ettim ahireti mi de. Seksen senelik bütün hayatımda dünya zevki namına bir şey bilmiyorum. Çekmediğim cefa görmediğim eza kalmadı…” (Tarihçe-i Hayat)

Şimdi bu pasajda geçen “ahiretimi feda ettim” ifadesi metnin yazarının kastından ve metni oluşturan diğer hayati unsurlardan bağımsız olarak muhatabın kendi kastına göre yorumlandığında/anlaşıldığında bakınız ortaya nasıl garip bir manzara (anlama sorunu) çıkıyor:

“…”Ahireti feda etme”nin Türkçesi “ahireti harcamak”tır. Kuran insana ahireti kazanmasını emreder, harcamasını değil. Allah mü’minden ahiretini feda etmesini istemez, aksine kazanmasını ister. Resulullah’ın ve peygamberlerin sünnetinde bilmediğimiz, bulmadığımız bir tarz…” (Mustafa İslamoğlu)

Bir okuyucunun “hocam Bediüzzaman’ın kullandığı “ahiretini feda etmek” kavramını nasıl anlayabiliriz?” Sorusuna İslamoğlu’nun verdiği cevap bu. Câlib-i dikkattir, Bediüzzaman’ın kastı ile İslamoğlu’nun kastı birbirine tamamen zıt. Peki bu zıtlığı ortaya çıkaran amil ne? Elbetteki İslamoğlu’nun kastının kasıtlığı, yüzeyselliği ve yanlışlığı. Çünkü mezkûr ifadeler ahiretini “harcamak” isteyen birinin değil, tam aksine bütün hayatı boyunca ahiretini "kazanmak" isteyen âlim/fazıl bir insanın ifadeleri.

Bu bakış açısının yüzeyselliğini her şeyde ve her yerde görmek mümkün. Arifane/hakimane bir bakış değil lafzi/zahiri bir bakış açısı. Bu açıyla bakıldığında elmas kıymetindeki hakikatler kömür derecesine düşer. İndirgemecidir, lafzın mecaz/kinaye/telmih gibi mana yönlerini göz ardı eder/görmezlikten gelir. Bu açıya göre gözyaşının tuzlu sudan, fedakarlığın harcamaktan bir farkı yok. İslamoğlu kader, şefaat, kevni mucizeler, kabir azabı vb. nice meselede bu indirgemeci/sathi bakışı kullandığından sıhhatli bir neticeye ulaşmaması oldukça normal.

Bu bakışla Kuran-ı Kerim anlaşılmaz, Hadis-i Şerifler anlaşılmaz, Kelam anlaşılmaz, Tefsir anlaşılmaz, Fıkıh anlaşılmaz, irfan anlaşılmaz, tasavvuf anlaşılmaz, Risale-i Nurlar anlaşılmaz, geçmişin büyük simalarının kelamları anlaşılmaz, kısaca “gelenek” anlaşılmaz. Anlaşılsa bile yanlış anlaşılır.

En açık bir metni o metnin müellifinin kastının tersine anlamak, metnin kastına bir kasıtla mümkün olabilir ancak. İslamoğlu işbu ‘kasıtla’ ve bakış açısıyla Said Nursi merhumu hiçbir zaman anlamaz/anlayamaz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
36 Yorum