Emir Fatih KARAŞAHAN

Emir Fatih KARAŞAHAN

Mississippi’nin kenarında bir insan kaybolsa

“Fırat’ın kenarında bir koyun kaybolsa hesabı benden sorulur” demişti İslam Halifesi. Adaletiyle ve hassasiyetiyle meşhur Hz. Ömer halifeliğin ağır yükünü bu cümleyle ifade etmişti. O ateşten gömleğin hakkını verdiğine şüphe yok.

Hayır, Hz. Ömer’den bahsetmeyeceğim.

11 Ekim günü Risale Haber'de de verilen “Dünya’nın psikolojisi hızla bozuluyor” başlıklı bir haber yayınlandı. İnsan ruhu dünyanın içinde bulunduğu hız çağına ayak uyduramayarak baş dönmesi, mide bulantısı sorunları yaşıyor. Ruhlarımız içi boşaltılan kavramların boşluğunda hızla ilerlerken ‘tünel görüşü’nde sıkışarak feryat ediyor.

Star gazetesinde yer alan habere göre “dünya genelinde her yıl insanların yaklaşık yüzde 30’u ruhsal bir bozukluk geçiriyor. Bir çok insanın yaşamının bir döneminde yaşayabildiği depresyon başta olmak üzere şizofreni, alkol ve madde kullanım bozuklukları da kalp, kanser ve inme gibi tıbbi hastalıklardan çok daha fazla yeti yitimine yol açıyor. Uzmanlar, bireysel ve toplum sağlığının korunması için ruhsal bozukluk yaşayan kişilerin tedaviye ulaşmasının çok önemli olduğunu, bunun için hekim ve ilgili diğer sağlık personeli ile yatak sayısının yeterli olması gerektiğini vurguluyor.”

Ülkeler artan intihar vakaları için çok özel önlemler almaya çalışıyor. Danışmanlık merkezleri kuruyor. Ruhsal ve psikolojik destek verme amacıyla her fırsatı değerlendiriyor.

Biz yeryüzü halifeleri; İslam’la şereflenmiş, seçilmiş insanlar olarak ‘Missisippi kenarında kaybolan bir insan’dan sorumlu değil miyiz?

Bediüzzaman'ın “(İnsan) insaniyet itibarıyla nev-i insanî ile ve dünya ile alâkadar olduğu halde, dünyayı ve insanı bir Hakîm, Alîm, Kadîr, Rahîm, Kerîm bir Zâtın tasarrufunda tasavvur etmediği ve onları tesadüf ve tabiata havale ettiği için, dünyanın ehvâli ve insanın ahvâli, onu daima iz’âç eder.”, “Nasıl ki bir insan, sıcak bir yerde iken, hariçte kar ve tipi içinde titreyenleri görse, akıl ve vicdan itibarıyla müteessir olur.”, “bilhassa insan, her bir zîhayatla alâkadardır. Bu itibarla insan her zîhayatın saadetiyle saidleşir ve elemleriyle müteessir olur” gibi ifadelerinden de anlaşılacağı üzere insanın ruh dünyasını şekillendiren önemli bir unsur da insanların hali ve ahvalidir. Nitekim Somali’de açlıktan ölen çocukların durumunda da bunu yakinen hissettik.

Diğer yandan peygamberimize olan bağımız, bize onu severken sünnetini yaşama sorumluluğu yükler. Peygamberimizin tebliğ göreviyle görevlendirilmiş olduğumuz da unuttuğumuz gerçekler arasında yerini korumaktadır.

İnsanlığın içine düştüğü ekonomik buhranlar; dondurulup, iptal edilmiş hisleri; maruz bırakıldığı fast food kültürü (yemek değil) içi boşaltılmış, ekseni kaymış hayatında ruhuyla ilgilenmesine engel oluyor. İnsanlar hastalığını bilmiyor ki çaresini devasını arasın. Kişisel dünyamda bir psikiyatristin de çözemeyeceği ruhsal problemler olduğuna inanıyorum.

Şu halde insanlığın muhtaç olduğu yegane ilaç olan Kur’an-ı Kerim’in, onun eczacısı Hz. Muhammed’in ve o ilacın bir prospektüsü hükmünde olan Risale-i Nur’un gönülleri yaralı insanlara ulaşması, o ilaçlardan memnun kalan biz ruh hastalarının boynuna vebal değil midir?

Öncelikle nefsime sorduğum bu soruyu sizinle de paylaşmak istedim? Mississippi’nin kenarında bir insan kaybolsa bu hangi halifeden sorulur?

http://twitter.com/emirfatih

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum