Habibi Nacar YILMAZ

Habibi Nacar YILMAZ

Mısır'a aziz olmanın yolu

70'li yılların ortaları ve Rize Öğretmen Lisesinin parlak öğrencilerindeniz. O zaman Maocu olan ve biraz da onun sorularının yönlendirmeleri ile, birlikte nurlara yöneldiğimiz bir arkadaşımız daha var. Dershaneye beni ilk davet edip götüren Çaykaralı Ekrem Kişmiroğlu ve İbrahim Kaya da o zamanlar Rize İmam Hatip Lisesinde okuyorlar. Ekrem kardeş, Marmara İlâhiyatı bitirdi ve uzun süre Karadeniz Ereğli'de kaldı. Şimdi Bursa'da. Fakat benim gibi biraz dünyaya dalmış ki eskiden bazen uğradığı memleketi Trabzon'a da pek uğramıyor. İbrahim Kaya ise, Erzurum Edebiyat Fakültesini bitirdi. Kısa bir öğretmenlik serüveninden sonra, Sütçü İmam'da Eski Türk Edebiyatı alanında başladı üniversite serüvenine. Şimdilerde ise, görevini profesör olarak Iğdır Üniversitesi ilahiyat'ta, İslamî Türk Edebiyatı dersleri vererek sürdürüyor.

Ama asıl onun, Osmanlıcaya, Özellikle de Risale-i Nurların hem yeni yazı nüshaları hem de Osmanlıca nüshalarına olan vukûfiyetine sözü getirmek istiyorum. Mesela, Türkçeye çevrilmiş Mesnevi-i Nuriye ve İşârât-ül İcaz'ı  Arapçalarından takip edecek kadar Arapçaya; Farsça kısımların yanlış yazımlarını düzeltecek kadar Farsçaya âsina İbrahim Kaya kardeşim. Yıllarca Risale-i Nurların tashihini yapmış İsmail Yazıcı âbinin ifadesiyle "Risale-i Nurları, Osmanlıcasından takip ve düzeltmede Türkiye'de eşi olmayan, nadir şahsiyetlerindendir." 

Bunları yazmama yine İbrahim Bey'in benimle paylaştığı Urfalı Nâbi'ye ait: 

"İzzet-i saltanat-ı Mısır'a talepkâr olmak,
Kayd-i ihve, bün-i çeh, kuşe-i zindan yoludur." beyti oldu. 

Bu beyit mealen, Abdülmecid Nursi tercümesi olarak, Şualar'ın sonunda 29. Lem'a'dan 2.Bab'da yerini "Nuranî âlemlere giden yol, kabirden geçer. Ve en büyük saadetler, büyük ve acı felaketlerin neticesidir. Mesela Hz. Yusuf, Mısır azizliği gibi bir saadete, ancak kardeşleri tarafından atıldığı kuyu ve Zeliha'nın iftirası üzerine konulduğu hapis yoluyla nâil olmuştur." cümleleriyle almış. İbrahim Kaya Kardeş, benim gibi Türkçeyi bile okumaktan âciz birine, "Bu tercümede geçen teşbih, Arapça aslında bulunmamaktadır." diye bildiriyor. Yani bu beyitin ifade ettiği mısrayı, Abdülmecid Nursi ilave etmiştir herhalde. Bu konuyla alakalı bir bilginiz var mı, diye soruyor. Kanaatime göre üstad ve naşirlerin bilgileri olmasaydı, bu kısım bu şekilde parçada yerine almazdı. Üstad Nâbi'inin bu beytini güzel karşılamış ve bu güzel teşbihi maksadı ifade açısından münasip görmüştür ki en azından mealen yer verilmiş, diye düşünüyorum.

Şualar'ın sonunda yer alan 29. Lem'a'dan 2.Bab'ın tercümesinin başı da Risale-i Nur'un ruhunu, tarzını ve tefsir keyfiyetini yansıtması bakımından çok önemli. "İkinci Bab ile tâbir edilen şu risalecikte 'Elhamdülillah' cümlesini insanlara dedirten, imanın sonsuz fayda ve nurlarından yalnız dokuz tane beyan edilecek." Girişe bakar mısınız? İmanın fayda ve nurları sadece benim bu yazdıklarımdan ibaret değil, bunlar sonsuzdur. Yani mânayı anlattıklarıyla sınırlamıyor. Aynı şey, birçok mevzu ve risalelerin başında, bazen içinde veya sonunda geçmektedir. Yine imanla ilgili olduğu için 23. Söz'ün başındaki "İmanın binler mehasininden, yalnız beşini beş nokta içinde beyan ederiz." cümlesi de buna misal olarak verilebilir. Yukarıda "sonsuz fayda ve nurlar", burada ise "binlerce mehasin" (güzellik) ifadesi var.

Gerçekten hem Şualar'daki Bâb hem de 23. Söz, birer insan terapisi niteliğinde. Kendini, ulvî mahiyetini öğrenmeyi; hikmet ve rahmet yönlerini birebir göremediğimiz hâdiselerin üzerimizdeki menfi etkilerini aza indirmeyi; kâinat perdelerinin arkasındaki rahmeti keşfetmeyi; kâinat kadar geniş bir mertebe-i huzuru kazanmak isteyen âcilen bu risaleleri mütalâa ile okumalıdır. Bu risalelerin ilk yazıldığı dönemlerde belki de ilk okuyanlardan biri olan Isparta Ulucami imamlarından Hafız Ahmet Zekâi de bakın hissiyatını ve istifadesini nasıl ifade ediyor: "23. Söz, derinden gelen bir sayha gibi, insaniyete bağıran ve insanlara insanlıklarını ihtar eden ve en âlî makamlara sahip olmak yollarını gösteren ve okuyucularını tekâmüle sevkeden ve meşru aşklar doğuran, ölmez bir teselli hâtırasıdır. Çünkü o risale, bir teselli ve saadet mayesidir." Elhak doğru demiş. Ne zaman moralim bozulsa, dünya ahvalinden şikayet etsem, hemen 23. Sözdeki Üçüncü Noktaya müracaat eder; "İman bir nurdur hem kuvvettir. Evet, hakikî imanı elde eden adam, kâinata meydan okuyabilir ve imanın kuvvetine göre hâdisatın tazyikatından kurtulabilir." ile başlayan kısmı okurum.

Bir ehl-i imanın, hususen bu hakikatlerden haberdar ve okuyan birinin, psikolojik hastalığının olmaması, plastik nevinden ilaçları kullanmaması gerekir, diye düşünüyorum. Mesele, o tahkikî, yani hakiki imanı elde edebilmek. Elde ettikten sonra da onu muhafaza edebilmek. Şimdi elde ettiğini muhafaza edebilmek, elde etmekten daha zor ve müşkil. Çünkü mücadele, elde ettikten sonra başlıyor. Ondan önce sönük ve dikkat çekmeyen bir şişe konumundayken, imanla parlayınca ve bu iman tezahürlerini göstermeye başlayınca, insî ve cinnî şeytanlar da hemen harekete geçiyor. Altı, ilimle, tahkikle, gayretle dolmamış; bir bedel ödeme ile elde edilmemiş; akıldan kalbe, oradan zerrelere nüfuz edememiş bir iman, sahibini bu şeytanların küllî hücumları karşısında sağlam tutamıyor maalesef. Demek tahkike yükselmek, imanın bu güzelliklerini tam hissedebilmek ve günlük hayatta bunun tezahürlerini görebilmek, saat, gün, ay ve yıllara yayılan periyodik gayret ve bedele bakıyor.

Üstad, "İmanın güzellik ve faydaları bu anlattıklarımdan ibaret değil. Belki binler ya da sonsuz dereceleri daha var. Ama benim aynama düşen, görünen veya Kur'an'dan alabildiklerim bu kadar." demek istiyor.Bu, neyi gösteriyor? Kur'an'ın bitmez bir hazine olduğunu. Her asır, bu hazineden hissesini aldığı gibi, her bir kişi de ilim, tecrübe ve bunların kişiye kazandırdığı kapasite oranında kendi hissesine alabiliyor. Küçük bir balık keyfiyetimizi, balina keyfiyetindeki insanların istifadesiyle bir tutabilir miyiz? Bazen denk geliyoruz. "Ben de âlimin, geçen asırdaki veya falanca kişi gibi fikir beyan edebilirim, içtihad yapabilirim." diye çıkışları oluyor, okuyoruz. Tamam da kardeşim, sen zamanın çocuğusun. İnsanları yetiştiren ve yönlendiren biraz da kendi zamanları ve çevreleridir. Birtakım iddialarda bulunurken, biraz daha dikkatli ve insaflı olmak gerekmez mi? 

Tekrar başlığa dönersek, neler söyleyebiliriz? İnsan Kur'an'ın ifadesiyle biraz aceleci olduğu için, kendisi için hayrı istediği gibi, çoğu zaman şerri de ister,durur. Çirkin gördüğü veya olduğuna inandığı şeyin arkasındaki saklı güzellikleri göremeyebilir. işte Yusuf Aleyhisselamın, Mısır'a Aziz olmasının yolunun ne meşakkatler ile dolu olduğunu gördük. Musa ve Hızır Aleyhisselamların Kur'an'da anlatılan kıssası ise, hadisenin zahirine bakarak karar verince, peygamber de olsa yanılabildiğinin en bariz örneği. 

Bunun güzel örneklerinden biri de üstadın bizzat kendi hayatı olduğu gibi, talebelerinin karşılaştığı zâhirde musibet görünen, fakat arkasında rahmet ve hikmet mânaları saklayan birtakım hadiseleri de sayabiliriz. Fakat bunlara hikmet ve rahmet alfabesi ve tam bir iman gözüyle bakmayınca, bunlar karışık ve mânasız görünüp bizi korkutabilir. Buna karşı Üstad talebelerini bakın nasıl ikaz ediyor? "

Çünkü bunlar, Risale-i Nur'dan aldıkları iman-ı tahkikî derslerinin nuruyla ve gözüyle, her şeyde rahmet-i İlâhiyenin izini, özünü, yüzünü görüp kemâl-i hikmetini, cemal-i adaletini müşahede ettiklerinden, kemâl-i teslimiyetle ve rıza ile rububiyet-i İlâhiyenin icraatından olan musibetlere karşı teslimiyetle, gülerek karşılıyorlar. Rıza gösteriyorlar."

Evet dostlar, esas olan zâhire aldanmamak demek ki. Arkadaki iz ve öze dikkat ve nazar edebilmek. Bu da güçlü bir iman ve tam bir teslimiyet istiyor elbette. İşin esası da burada.

Selam ve dua ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum