Milliyetçilik problemi “ne mutlu x’im diyene!” x=?

ÖSS’ye hazırlandığım zamanlardı. Havuz problemleri, hız problemleri, işçi problemleri falan derken epey bir problemle meşguldüm. Hayatımızın belki de en verimli çağlarında bizden insanüstü bir performans bekleyen ve insanlık dışı bir seçim yöntemi uygulayan sisteme bol bol dualar ediyor, test kitaplarının içinde boğuluyordum ki karşıma hiç de daha önce görmediğim bir problem tipi çıktı: Milliyetçilik problemi!

Soru gayet kısa ve anlaşılır. “Ne mutlu x’im diyene!” x=?” Çok kafa yordum, denklemler kurdum, şıklardan gitmeye çalıştım ama yok! Ne yaptıysam problemi çözemedim! Ben de ilk önce benim gibi test kitabı tiryakileri arkadaşlarıma başvurmaya karar verdim.

Problemi ilk gösterdiğim arkadaşım “Böyle soru ÖSS’de çıkmaz merak etme!” dedi. Ne çözmeye ne üzerinde düşünmeye çalıştı.  Arkadaşım problemin varlığını görmezden gelip “Bu sene kolay soracaklar merak etme!” diye beni teselli ettiyse de hem hayal kırıklığına uğramış, hem de tatmin olmamıştım.
Ben de soruyu okula götürüp toplu fikir almaya karar verdim. Bir arkadaş grubu içinde soruyu dile getirdim. Tam da tahmin ettiğim gibi her kafadan farklı ses çıktı!
Biri “Bu soru yanlış! X bütün değerlerde tanımlı gözüküyor. X’e hangi değeri verirsek verelim denklemi sağlar. Fakat bir değerin olması diğerinin yanlış olacağını göstereceği için bütün şıklar hem doğru hem yanlıştır” diye felsefik bir yaklaşımda bulundu fakat problem hala çözülmemişti.

Biri “Verilen önerme doğru olabilir fakat bir de türevini almayı deneyelim” dedi. Bu teklif hepimizin aklına yattı biz de türevini almaya karar verdik;
Ne mutlu X’im diyene!
Bir Angolalı dünyaya bedeldir.
İki Gürcü Venüs’ten daha değerlidir.
Üç Alman beş Fransız’dan iyidir.
Dört Rus onbeş Afgan’ı döver.
İki Ugandalı dört Mozambikli’nin ağzını burnunu dağıtır.

Biz türevlerini almaya devam ettikçe iş çığırından çıkıyordu. Biz tam türevle işin içinden çıkamayacağımızı anlayıp bırakmışken hocalarımızın da bize katıldığını ve merakla sonucu beklediklerini fark ettik.
Hocalarımızdan biri farklı bir teklifte bulundu: “Bir de X’e değer vermeyi deneyelim.”
Tam aklımıza yatmasa da yine de “ne kaybederiz bir de bunu deneyelim!” mantığıyla tekrar işe koyulduk;
X= Japon dersek Ne mutlu Japonum diyene! E o zaman Koreli olan doğuştan şanssız mı? O mutsuz mu olsun? Koreli ne yaptı da Japon olmak erdemine (!) ulaşamadı? Ne iyi ne kötü hiçbir fiilde bulunmadan –yeni doğmuş çocukları düşünürsek- neyden sorumlu tutuyoruz zavallı Korelicikleri? Ne mutlu Koreliyim diyene desek bu kez Çinli’nin günahı ne?!

Fark ettik ki değer vermek bu problemi çözmemekle kalmıyor aynı zamanda farklı problemlerle de bizi muhatap ediyor, başka başka sorunlar çıkıyor karşımıza!
Bu kez çok ciddi hayal kırıklığına uğramıştım. Güvendiğim dağlara kar yağdı, kime sorduysam çözemedi bu kısacık problemi! Tam o sırada beynimde şimşekler çaktı. Heyecanla “Cevap anahtarına bakalım cevap neymiş!” diye haykırdım. Herkes merakla bekliyordu. Cevap da en az soru kadar net ve kısaydı: “X’e değer vereceğiniz kadar birbirinize değer verin!”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
4 Yorum