Menemen-Kubilay olayının perde arkası ve Said Nursi'nin sözleri

Menemen-Kubilay olayının perde arkası ve Said Nursi'nin sözleri

Odatv, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar'ın yerine Kubilay mesajı yayınladı

Ahmet Bilgi-RİSALE HABER

Menemen veya Kubilay olayı olarak bilinen hadise her yıl dindarlara öfke duyulmasına bir vesile olarak kullanılıyor. 

Bu yıl da yine Odatv başı çekti ancak bir farkla. Odatv, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar'ın yerine Kubilay mesajı yayınladı. Milli Savunma bakanlığının sitesinde bu yıl Kubilay mesajı yer almadı. Ancak Odatv, 2018'deki mesajı dün yayınlanmış gibi haberleştirdi. 

Cumhuriyet dönemindeki devlet tarafından tertiplenen bir 31 Mart olayı gibidir

Yeri gelmişken Menemen ve Kubilay olayının perde arkasını bir kez daha hatırlatalım. Resmi açıklamaların dindarların üstüne yıkmaya çalıştığı olay tam bir provokasyon örneği. Bununla dönemin önde gelen alimlerini ortadan kaldırmak için düzmece bir plan tasarlanıp uygulanmış.

Menemen olayının perde arkasını Prof. Dr. Ahmet Akgündüz anlattı:

Menemen Olayı ya da Kubilay Olayı, 23 Aralık 1930 günü gerçekleşen, İzmir'in Menemen ilçesinde, askerliğini yedek subay olarak yapmakta olan öğretmen Mustafa Fehmi Kubilay'ın ve yardımına koşan bekçiler Hasan ve Şevki'nin Şerî’at istediği iddia edilen bir grup tarafından öldürülmesiyle başlayan olaylar zinciridir. Cumhuriyet dönemindeki devlet tarafından tertiplenen bir 31 Mart olayı gibidir. Olayların ardından bölgede sıkıyönetim ilan edilmiş, General Mustafa Muğlalı başkanlığında kurulan Divanı Harp'te failler idam dahil çeşitli cezalarla cezalandırılmışlardır.

Esrarkeş adam Nakşi şeyhi olarak gösteriliyor

23 Aralık 1930′da Menemen’de meydana gelen hadisenin perde önündeki baş aktörü Giritli Mehmed isimli bir esrarkeş idi. Her nedense, bu hadiseden bahsedilirken hep onun ismi söylenir ve onun bir Nakşî olduğu belirtilir. Halbuki hakikatler öyle değildir. Giritli Mehmed sadece bir piyondur. Bu insan Şeyh diye takdim edilmiştir. Hadisenin başka merkezlerde ve en ufak teferruatı düşünülerek tezgahlandığı kesindir. Üstelik, hadisenin Menemenlilerle, Nakşilerle ve dindar Müslümanlarla en ufak bir alakası yoktur. 

Kubilay'ın eşinin açıklaması

Bunu, katledilen yedek subay Mustafa Fehmi Kubilay’ın eşi ve oğlu da açıkca ifade etmişlerdir. Kubilay’ın hanımı Fatma Vedide Ersuz, vefat etmeden evvel şunları ifade etmişti:

"Ben eşimin katledilmesi olayından sonra bu menfur olayı umumîleştirerek Menemenlileri de, din adamlarını da hakir gösterenlerden yana değilim."

Bir çok kişi idam edildi

31 Aralık 1930 günü Menemen ilçesi ile Manisa ve Balıkesir’in merkez ilçelerinde 1 Ocak 1931’den itibaren 1 ay süre ile Fahrettin Altay komutasında sıkıyönetim ilan edilmiş ve 1. Kolordu Komutan Vekili General Mustafa Muğlalı başkanlığında bir Divanı Harp kurulmuştur.

Divan-ı Harbin Teşekkül ettiğini ve Örfi Idare Amirliğine Fahrettin Paşanın tayin edildiğini bildiren 2 Ocak 1931 tarihli Hâkimiyeti Milliye Gazetesi. Dikkat edilirse daha evvel işaret ettiğimiz kara kuvvet ifadesi kullanılmaktadır.

General Mustafa Muğlalı başkanlığında kurulan Divan Harp Mahkemesinde 24 Ocak 1931 günü iddianame okundu ve 29 Ocak 1931 günü mahkeme 36 (ölmüş olan bir sanık ile 37) kişinin idama mahkûm edilmesine, 40 kişinin sorumsuzluğu nedeniyle salıverilmesine, 27 sanığın beraatine, 41 kişiye çeşitli hapis cezaları verilmesine hükmetti ve karar Meclis’in onayına sunuldu. İdam hükümlülerinin 6'sının yaşı küçük olduğundan, onların ölüm cezaları ağır hapse çevrildi. TBMM Adâlet Divanı ayrıca iki idamlığın cezasını 2 yıl hapse çevirdi. Kalan 28 sanık, 3 Şubat 1931 gecesi Menemen'de idam edildi. Bazıları Kubilay'ın başının kesildiği yerde asıldı.

Mahkumlardan biri idam sehpasının önünden kaçtı. İki hafta sonra yakalandı ve ertesi gün idam edildi.

Said Nursi'nin Menemen olayı açıklaması

Bedîüzzaman Said Nursi Hazretleri bu olayı “Menemen hâdise-i mazlumesi” olarak değerlendirmek-tedir:

"Menemen hâdisesinin bir yalancı taklidini yapıp; millete dehşet verip, serbestî kanunları kolayca tatbik etmek desisesiyle, hükûmeti iğfal ederek, güya "Hükûmetin serbestî kanunlarını kabul ettirmesine yardım ediyor" entrikasıyla, beni Barla'dan Isparta'ya cebren celbettiler. Baktılar, ben öyle fitnelere âlet olamıyorum ve öyle her cihetçe vatana, millete, dine zararlı olan akîm teşebbüslere hiçbir meylim yoktur, anladılar ki o vakit plânlarını değiştirdiler. Be-nim beğenmediğim bir şöhret-i kâzibemden istifade edip, hiç hatır u hayalimize gelmeyen entrikalarla başımıza Menemen hâdise-i mazlumesinin bir mevhum taklidini geçirdiler. Hem millete, hem hükûmete, hem masum, mevkuf birçok efrad-ı millete büyük zarar verdiler. Şimdi yalanları meydana çıktıkça, kurdun keçiye bahane bulması nev'inden bahaneleri bulup, memurîn-i adliyeyi şaşırtmak istiyorlar. Adliye memurlarının bu mes'elede çok dikkate ve ih-tiyata muhtaç olduklarını, müdafaa-i milliye hukukum noktasında hatırlatıyorum. Asıl ittiham edilecek onlardır ki, hükûmetin bazı erkânına dalkavukluk edip ve sahtekârlıkla, bir yalancı cem'iyet maskesi altında bazı safdil masumları, bîçareleritehyic ederek küçük bir hâdise çıkarır; sonra şeytan gibi habbeyi kubbe gösterip, hükûmeti şaşırtır, çok masumları ezdirir, memlekete büyük zarar verir, kabahati başkalara yükler. İşte bu mes'elemiz aynen böyledir.

Bazı zındıkların şeytanetiyle

"Bazı zındıkların şeytanetiyle Risâle-i Nur'a karşı çevrilen plânlar ve hücumlar inşâallah bozulacaklar, onun şakirdleri başkalara kıyas edilmez, dağıttırılmaz, vazgeçirilmez, Cenab-ı Hakk'ın inayetiyle mağlub edilmezler. Eğer maddî müdafaadan Kur'an men'etmeseydi, bu milletin can damarı hükmünde umumun teveccühünü kazanan ve her tarafta bulunan o şa-kirdler, Şeyh Said ve Menemen hâdiseleri gibi cüz'î ve neticesiz hâdiselerle bulaşmazlar. Allah etmesin, eğer mecburiyet derecesinde onlara zulmedilse ve Risâle-i Nur'a hücum edilse, elbette hükûmeti iğfal eden zındıklar ve münafıklar bin derece pişman olacaklar.

"Evet eğer eski hayatım gibi, izzet-i ilmiyeyi muhafaza etmek için hiçbir hakareti kabul etmemek olsaydı ve vazife-i hakikiyesi, sırf âhiret ve ölümün i'dam-ı ebedîsinden Müslüman-ları kurtarmak vazifesi olmasaydı ve bana ilişenler gibi sırf dünyaya ve menfî siyasete çalışmak olsaydı, on Menemen, on Şeyh Said Hâdisesi gibi bir hâdiseye, o anarşilik hesabına çalışanlar sebebiyet vereceklerdi...

"Eğer böyle bir adam dünyaya karışsa idi ve karışmağa arzusu olsa idi ve hizmet-i kudsi-yesi müsaade etse idi, Menemen hâdisesinin ve Şeyh Said vakıasının onar misli olacak bir tarzda karışırdı. Dünyaya işittirecek bir top sadâsı, bir sinek sadâsına inmeyecekti.

Cemaatle namaz sevabından bile mahrum kaldım

Şu senede işittim ki, bir hâdise olmuş. O hâdisenin vukuundan sonra yalnız icmalen vu-kuunu işittiğim halde, o vakıa ile ciddî alâkadar imişim gibi bir muamele gördüm. Zâten muhabere etmiyordum; etsem de pek nadir olarak bir mes'ele-i imaniyeyi bir dostuma yazardım. Hattâ dört senede kardeşime birtek mektub yazdım. Ve ihtilattan hem ben kendimi men'ediyordum, hem de ehl-i dünya beni men'ediyordu. Yalnız bir-iki ahbab ile, haftada bir defa görüşebiliyordum. Köye gelen misafirler ise; ayda bir-ikisi, bazı bir-iki dakika bir mes'ele-i âhirete dair benimle görüşüyordu. Bu gurbet halimde; garib, yalnız, kimsesiz, nafaka için çalışmaya benim gibilere muvafık olmayan bir köyde, her şeyden herkesten men'edildim. Hattâ dört sene evvel, harab olmuş bir câmiyi tamir ettirdim. Memleketimde imamlık ve vaizlik vesikam elimde olduğundan, o câmide dört senedir (Allah kabul etsin) imamlık ettiğim halde, şu mübarek geçen Ramazanda mescide gidemedim. Bazan yalnız namazımı kıldım. Cemaatle kılınan namazın yirmibeş sevabından ve hayrından mahrum kaldım.

Menemen hâdisesi münasebetiyle Said Nursi ve Nur talebelerine arama

Şunu da kaydetmeden geçemeyeceğiz:

Sekiz sene sonra Menemen hâdisesi münasebetiyle meşhur hoca ve şeyhlerde yapılan aramada, Isparta’da te’lif edilmiş Risâle-i Nur’un yüzyirmi eseri ve 120 talebesi üstadlarıyla birlikte (Menemen hâdisesi ile alâkaları olmadığı halde) Dâhiliye Vekili Kaya Şükrü’nün sui-kasda makrun emriyle tevkif edilerek Eskişehir Mahkemesinde altı ay mevkuf bırakılarak bir kısmını ve eserlerin tamamı beraat edilmiş. Bediüzzaman da Kastamonu’ya ikamete memur edilmişti.

Milli Savunma Bakanlığı'nın sitesinde 23 Aralık'ta Kubilay mesajı yok

hulusiakar.jpg

2018'deki mesajı dün yayınlanmış gibi haber yaptılar

hulusiakar2.jpg

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum