İbrahim KAYGUSUZ

İbrahim KAYGUSUZ

Melce ve mence

23 Ekim depremini yaşayan Van ve civarı Tullab-ı Nur’a, ehl-i imana, yaşlısı genci, kadını erkeği herkese geçmiş olsun. Dar-ı bekaya irtihal edenlere Cenab-ı Feyyaz-ı mutlak rahmeti ile muamele etsin, geride kalanlara sabr-ı cemal versin.

Kalbinde hayat emaresi bulunan her insan dünyada yaşanan ilahi manevraları gördükçe hayret ve dehşet içinde kalır. Bediüzzaman idrakinden aciz kaldığımız bu manevraların dehşet ateşini söndürecek bir ilaçtan bahseder: Subhanallah! (Mesnevi, Habbe)

Bize düşen sadece manevraların hikmetini fark etmek ve karelerin geri planını görerek ibret almaktır.
Katre risalesinin ifade-i meramı etkileyici bir cümle ile başlar: “İnsan hasbelkader çok yollara sülûk eder ve o yolda çok musibet ve düşmanlara rastgelir. Bazen kurtulursa da bazen de boğulur.”

“Musibetler ve düşmanlar” hem maddi hem de manevi olabilir.
Birinci kısım olan “musibet”e örf-i nasca çok negatif anlamlar yüklenmiştir. Bundan dolayı bıraktığı çağrışım da çok mü’mince değildir. Kavramın hikmet boyutu ötelenmiş ve tek taraflı olarak “felaket” manasına mahkûm edilmiştir.

Hâlbuki öyle değil. İlahi isabetler/musibetler bize bakan yönü ile negatif görünürken hakikat buudunda mutlak ve muhakkak rahmettir.

Üstadımız depreme dair analizlerinde hep “musibet” kavramını kullanır ve bu isabetin geri planını anlamaya yönelik sorgulamalar yapar. Anlamlandırmaya çalıştığı şey ise “Hikmet”tir.

Hasbelkader devam edilen hayat yolculuğunun bazı kareleri hepimiz için beklenmedik “isabetlerin” adresi olabilir. İlahi “deklanşör” isabet mahallinde o anda bulunuyorsak bizi de “kayda” alır ve karesine dâhil eder. Bu imtihanın gereğidir. Bu kayıt, “tartı” içindir. İmanımız ve onun semeresi olan sabrımız ilahi teraziye girer, miktarı kayda alınır.

İlahi deklanşörün bu seferki adresi Üstadımızın memleketi olan Van ve civar illeri idi. Fay hattının kırılması ile düğmeye basıldı ve “koca bir unsur” sadece 24 saniye devreye girdi, milyonlarca insan “ne oluyor” diyerek şaşkın bakışlarla sağa sola kaçışmaya başladı.

İlahi kudret hattın miktarını uzatıp hepimizi “an” içinde kareye dâhil ederek hak ile yeksan edebilir miydi, evet edebilirdi ama etmedi!
Biliyoruz ki kıyamette edecektir…

Fay hattına yakın milyonlarca ehl-i iman kardeşimizin “isabet anı”nın hikâyesi farklı oldu.
Bana iki kişi detayları ile anlattı: kız kardeşim ve amcamın oğlu.

Ağlayanlar, çığlık atanlar, yüz metrelerce uzunluktaki koca binaların göz açıp kapayıncaya kadar kum yığınına dönüştüğüne şahit olanlar ve o anda etrafına bakınınca en yakınını bulmayanlar!

Allahım “Kudret”ine sığınıyoruz. Bizi “Celal”inin içinde “Cemal”ini görenlerden eyle. İmanımızı kavi kıl. Yaşadıklarımızı yaşayacağımız dehşetli ve korkunç kıyamet sahnelerinin sabrına dönüştür.

İşte kıyamet öyle “an”lıktır.
“Fesübhanallah, mülk ile meleküt arasındaki hicap ne kadar incedir, aralarındaki mesafe ne kadar büyüktür, dünya ile ahiret arasındaki yol ne kadar kısa ve ne kadar uzundur... Hayat ne kadar kısa, emel ne kadar uzundur!” (Şemme)

Zilzal Sûresi, kıyamet depreminin dehşetini mealen şöyle tasvir eder: “Ne zaman ki yer müthiş bir sarsıntıyla sarsılır; Ve yeryüzü bütün ağırlıklarını dışarı çıkarır; Ve insan ne oluyor buna?” der; O gün yeryüzü, üzerinde herkesin ne iş yaptığını haber verir; Çünkü Rabbin ona konuşmasını emretmiştir; O gün insanlar yaptıklarının karşılığını görmek için hesap yerinden bölük bölük dönerler; Kim zerre kadar bir iyilik yaparsa onun mükafatını görür; Kim zerre kadar bir kötülük yaparsa onun cezasını görür.”

Allah’ın Resulü (asm), “Zilzal suresini okuyanın, Kur’anın yarısını okumuş gibi sevap kazanacağını” haber verir.

Dünya ve ahret depremlerinin tamamından Allah’a sığınıyoruz. İmtihanları bize “isabet” ettirdiği için O’ndan şekva etmiyoruz, nefsimizi ve halimizi O’na şikâyet ediyoruz. O’ndan başka kapımız yok, O’ndan başka Rabbimiz ve Mabudumuz yok.

Dört aylık bebeklerini kaybeden kalbi kırık anne babalar, dünyayı tanımadan yetim ve öksüz kalan evlatlar, eşlerini kaybedenler, dostlarını yitirenler, bütün gamgun gönüller…

Sizler ve bizler bilelim ki Allah’a tevekkül edene Allah “Kâfi’dir! Allah, melce ve mencedir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum