Manevi performansın ölçümü ve muhasebesi

Bundan önceki makalemiz ve aynı konu ile ilgili başka yazı ve yorumlar Risale Haber’in ilmi bir müzakere platformu görevi yaptığını göstermiştir. Çok önemli bir konunun açıklığa kavuşmasına vesile olmuştur.

Özellikle konuya gerek itiraz anlamında gerekse maksadı paylaşım anlamındaki yorumlardan son derece memnun ve mutlu olduğumu belirtmek isterim. Eğer yanlışımız olmuşsa görme ve düzeltme fırsatı olacaktır. Doğrularını teyit edenlerin de duasını almamız ihtimali vardır.

Efendim, şimdi “Mânevi Performansın Ölçümü” konusuna bu hafta da devam edeceğiz gibi…
Öncelikle “Ölçmek” ten maksat nedir?... Performans kavramından anlaşılan nedir?... Bunları açıklığa kavuşturalım.
Kavramlarda ittifak,  maksatta ittifakı netice verecek, fikir birliği ve tevhid-i kuluba(kalp birliğine) vesile olacaktır inşaallah..

Zira insanın ölçüsü yine insandır, insaniyettir. Eğer insanların düşünce ve davranışlarında değişim varsa, doğru-yanlış gibi değerler söz konusu ise, değer, kıymet kavramı ölçme ile birlikte mütâlâa edilir.
İşletmeler çalışan memnuniyeti, müşteri memnuniyeti ölçümü yapıyorlar. Bu ölçmeler hiçbir zaman gram ve metre ile olmuyor. Davranışların diğer insanlara pozitif veya negatif yansıması ile bir kanaat hasıl oluyor. Burada maddi unsurlardan çok mânevi faktörler de işin içine giriyor.

Ölçme: En basit tanımla, bilinenle bilinmeyenin kıyaslanması, karşılaştırılmasıdır. Bir büyüklüğün, değerin, değişenin hakkında bir kanaate varabilmek için hayatın her alanında ölçme vardır.
Ölçme, farketmektir, anlamaktır, tefrik etmektir, hissetmektir, görmektir, anlam yüklemektir…

“İnsan bu dünyaya “İMTİHAN” için gönderilmiştir” gerçeğinin tam merkezinde imtihan vardır. İmtihan da ölçme ile birlikte ele alınan bir konudur.
Bir miskal sevabın da günahın da günahın da tartılacağı ayetle sabit olduğu avam tabir edilen sıradan insanların bildiği bir husustur.

Performans ise, başarı, verim, başarma gücü, icraat, yerine getirme olarak sözlükte yazmakla beraber bu yazımızda kullanma maksadımızda, tekâmül, insani seviye ve keyfiyet insandır.
Tanımlardan sonra konunun Risale-i Nur kavramlarını yine Risale-i Nur'un bakışı ile izah edilmesinin gereği tartışılmaz.
Evet Risale-i Nur’u en iyi yine Risale-i Nur'la izah edilmesi düşüncesindeyim. Bu yazışma şeklimiz de bir iletişim olayıdır. İletişimde esas olan “sizin ne dediğiniz değil, muhatabın ne anladığı” dır.

Eğer ön yargılardan sıyrılarak konuya yaklaşırsak hem bir meseleyi doğru anlamış, birbirimizden istifade etme imkânı bulmuş oluruz. Hem şahs-ı manevi oluşur ve güçlenir.

Mânevi performans ölçülebilir. Risale-i Nur’un o kadar çok yerinde direk ve dolaylı ölçme nazara veriliyor ki, bu makalenin sınırlarını çok aşar. Birkaç pasaj ile maksada açıklık kazandırmakla iktifa edeceğiz.

Mânevi performansın bu dünyada ölçümüne dikkat çekmek istiyorum. Yaratılış gayesi ve imtihan sırrınca amellerin Mahkeme-i Kübra'da ölçülmesi mevzumuzun dışındadır.
İnsanlar bilhassa bazı ehli iman ve hususan biz müslümanlar, “niyetim halis, ben hesabı ahirette vereceğim” diye bu dünyada hesap vermekten sıyrılarak, yapmadıkları, zulüm, işlemedikleri cinayet kalmıyor. Tarihte iftihar levhaları da çok bu iddiayı teyit edecek zulüm örnekleri de azımsanmayacak kadar çoktur.
Sonra dönüp, “niyetim halis, kalbim temiz” diye işin içinden sıyrılıyor.
Özellikle “gıybet hastalığı”nın kronik hal alması insanların hem kendini hem de diğer insanları inandırdığımızı, niyetimiz halis olduğu için!  (haşa) Allah’ı da ikna ettiğimizi zannediyoruz.

Sevgili kardeşler ağabeyler ve Risale Haber okuyucuları!….

İnsanın ölçüsü insaniyettir. İnsaniyetin ölçümünde de referans olan ise Peygamberimiz (asm) ve  sünnet-i seniyyedir. Bilinen bilinmeyen mukayesesinde ölçü ortadadır. Âdab denilen detay fiiller dahi ölçülebilir.
Bu dünyada yapılanın bu dünyadaki bedelini karşılığından genelleme ile sıyrılarak işi ahirete havale ederek insanlara zulm edildiği, adaletin ihlal edildiği bir gerçek.
Yok öyle kolayca sıyrılmak. İnsanlara yafta ve etiket yapıştırarak “gram-metre” ile mânevi derece mi ölçülürmüş diye topu taca atmak olamaz. Öncelikle ön yargı yaklaşımının “sui zan” oluşunda birleşelim. Sui zan ise Mesnevi-i Nuriye'de bahsi içen, “yeis, ucb, gurur ve sui zan” gibi hastalıklardan değil midir.?
İşte size mânevi performansın ölçülebilirlik göstergesi.
İnsanların gururları ölçülemiyor mu? Gurur kibir anlaşılamıyor mu?

Katamonu Lahikasında, Fevzi kardeşim diye başlayan mektubun içinde yer alan şu paragrafa dikkat;
“…İşte bu dakik sırrı senin İsparta’lı kardeşlerin, bir kısmının akılları görmese de umumunun keskin kalpleri görmüş ki, benim gibi biçare günahkâr bir adamın arkadaşlığını evliyalara belki de eğer bulunsaydı müçtehitlere dahi tercih ettiler…..”(Kastamonu Lahikası 56)

İşte bu yaşanmış olan vaka tamı tamına manevi performans ölçümüdür. Kalp gözü mânevi performans ölçme aracıdır.

Diğer bir ölçme misâli de. 23. Mektup’ta,
“Üçüncü sualiniz:
Başta Müçtehid-i âzam imamları mı efdal, hak tarikatların şahları aktapları mı efdaldir?
Elvevap:
Umum müçtehidîn değil; belki Ebu Hanife, Mâlik, Şafiî, Ahmed İbn-i Hanbel; şahların, aktabların fevkındedirler. Fakat hususî faziletlerde Şah-ı Geylanî gibi bazı hârika kutublar, bir cihette daha parlak makama sahibdirler. Fakat küllî fazilet imamlarındır. Hem tarîkat şahlarının bir kısmı, müçtehidlerdendir; onun için umum müçtehidîn, aktabdan daha efdaldir denilmez. Fakat Eimme-i Erbaa, Sahabeden ve Mehdi'den sonra en efdallerdir denilir.”

Sual ve cevap tamamen bir ölçme olayıdır. Tespittir, tanımlamadır. Kriterlere ve şartlara gore tanımlanmıştır. Olay hikmet dairesinde sebepler dünyasında ve bu dünyada cereyan etmiştir ve yaşanmıştır. Tamamen mânevi bir tanımlama ve seviye ölçümüdür. Kelimelere takılmazsak, bir performans göstergesi ve tanımlama biçimi olduğu anlaşılır.

İnsanların tekâmülü ve insanı kâmil yolu; “İman-ı billah, Marifetullah, İbadetullah ve Muhabbetullah” sürecinden geçtiği mâlumdur.
Aklı işletmekle  marifetullaha, kalbi söyletmekle muhabbetullaha muvaffak olunabilir.
Tarikat yolu kalp yoluyla mertebe kat etmek iken Risale-i Nur yolu ise marifetten yani akıldan marifete oradan da Muhabbetullaha yani Allah’a (c.c) vasıl olma yoludur.

Kalbin inkişafı da kesinlikle, amele, fiile, davranış şartına bağlıdır. Sadece akıl ve düşünce boyutunda kalan iman sebeb-i necat olmadığı da yine Dokuzuncu Mektupta “Rabian diye başlayan sualin cevabında yer alıyor.
 “İmansız İslâmiyet sebeb-i necat olmadığı gibi İslâmiyetsiz iman dahi sebeb-i necat değildir” ifadesi de tamı tamına mânevi performans ölçümüdür. Akıl ve kalbin imtizacı olan hâkikat mesleği olan Risale-i Nur un her yerinde, ölçme olayı nazarlara verilmektedir. Ülfet perdesini kaldırıp satır aralarına bakıldığında görülebilir.

Yine 30. Lem’a da “ism-i azamın altı nurundan….” diye başlayıp Ferd, Hay, Kayyum, Hakem, Adl ve Kuddüs isimlerinin şerhi var. Baştan sona konumuzu izah ve ispat ediyor.
Memnuniyetin belirlenmesi bir ölçüm işi demiştik. İnsanların birbirlerinden memnuniyetine mânevi performansı kesinlikle tesir ettiği tartışılmaz bir gerçektir.

Bırakın insanların memnuniyetini ölçmeyi Üstad Bediüzzaman Kayyum ismini izah ederken Allah’ın memnuniyetinden bahsediyor.
“….Zat-ı Hayy-ı Kayyum'a ait olarak o mahlûkatın teşekkürlerinden ve minnetdarlıklarından ve mesruriyetlerinden ve sevinçlerinden gelen ve tabîrinde âciz olduğumuz ve me'zun olmadığımız şuunat-ı İlahiyeyi, "memnuniyet-i mukaddese" "iftihar-ı kudsî" ve "lezzet-i mukaddese" gibi isimlerle işaret edilen maânî-i Rubûbiyettir ki, bu daimî faaliyeti ve mütemadi hallakıyeti iktiza eder.”(Lem’alar 30. Lem’a İsm-i Kayyum bahsi)

Şeyh Abdulkadir Geylani(k.s) için o zamanın dinsizleri demişler ;“ biz (haşa söz buradan dışarı) Allah’ı kabul etmiyoruz ama Abdulkadir Geylani’yi de inkâr edemiyoruz” demeleri tamamen mânevi performansın ölçülebileceğinin ispatıdır. Hem de inanmayanlar tarafından bile…
Hz. Muhammed’e (a.s.m)  nübüvveten önce atfedilen “Muhammedül emin” sıfatı da bir ölçme olayı değil midir?

Netice olarak;

Risale-i Nur hizmeti, mânevi boyutu önemli olan bir hizmettir. İnanç, itikat, düşünce, fikir olarak insanın iç dünyasında başlayan, âmâle, fiile, davranışa dönüşen, insanlara iman ve Kur’an hâkikatlarını tebliğ etme hizmetidir.

Hak yolun hedefi de, maksadı da, vasıtaları da hak olmak gerektir. İşin mânevi boyutu olmazsa olmaz şartıdır. Dava sorumluluğu taşıyanların mânevi performansı çok çok önem arzeder. İkincil bir maksat, ikinci bir ajanda ve benzeri hesaplar bu hizmetin kutsiyeti ile bir arada asla düşünülemez. Aksi durumun, yani negatif veya pozitif ahvalin tespit edilip ölçülebilir olduğunda ısrarlıyım. Ölçülmeli, uygun tedbir alınmalıdır.
Çözüm var. Geri bildirim….
“Şeriat ele bakar kalbe bakmaz” kaidesine göre yapılan her dünyevi fiil ve işin kriterlerine göre ölçümü yapılabilir. Dünyanın kriterlerine göre ücreti takdir edilebilir. Yalnız niyetin ve ihlas derecesinin takdiri Allah’a (c.c) aittir.

Mánevi performansın geliştirilmesi hizmetin inkişafı için şarttır. Madem zaman cemaat zamanıdır. Cemaat şahs-ı mânevisinin performansını geliştirebilmek için tanımlama ve ölçmek lazımdır. İnsanları suçlamak için değil önce nefsimizden başlayarak müşterek nefis muhasebesi için ölçmek gereklidir. Geribildirim….
Olay ödül-ceza takdiri değildir. Tamir için tespit, teşhis için gereklidir. Sadece ölçülebildiğinin bilinmesi ile insanlar arası iletişimi, münasebeti olumlu yönde geliştirmek mümkündür.
“Hem hizmet ediyorum, hem iyi niyetliyim, hesabı ahirette vereceğim zaten” deyip sui zan, gıybet, adavet, husumet, haset duygularının yansımalarının fütursuzca yaşanması gerçeğinin önüne geçilebilir diye ve bu düşünceden hareketle bu konuyu gündeme getirdim.

Nefis muhasebesi de adı üstünde mânevi bir hesap işidir. Şahısların mânevi yükselişi, tekâmül şartıdır nefis muhasebesi. Kendi kendinin mânevi performansının ölçülmesidir.
Şahısların şahıs muhasebesi yapması gerektiği gibi şahs-ı mânevilerin, grupların, cemaatlerin de nefis muhasebelerinin de mânevi performans ölçümlerine şiddetle ihtiyaçları vardır.
Dini cemaatler, özellikle Risale-i Nur camiası geri bildirim mekanizmalarını cesaretle işletmelidirler.
“Mesleğim haktır güzeldir demek doğrudur, ama yalnız benim mesleğim haktır doğrudur” sözünün gereğinin pratiğe yansıdığını maalesef söyleyip sorumluluktan sıyrılamayız. Mânevi meziyetleri, hasletlerin ne olduğu bilinmektedir. Bu hasletlerin yansımalarını algılamalarını uygun bir ölçüm metodu ile anketlerle, ceza mekanizmasını değil mükafat mekanizmasını işletip teşvik etmek için ölçüm yapılabilir ve yapılmalıdır.
İnsanların “kalp gözüne” itibar ederek mânevi olarak üstün performans algılamasını tespit etmenin ne zararı olur?

Uhrevi ücret takdiri Allah’ın (c.c.) işidir elbette. Dünyada ise insanların kemalatlarının, faziletlerinin pozitif yansımalarını belirlemek, uhuvvet, muhabbet, feragat, gibi hasletlerin tezahürlerini, algılamalarını ölçmek, şahs-ı mânevilerin sağlığı için gereklidir. Ölçülmelidir. Kollektif nefis muhasebesine (öz eleştiştiriye) şiddetle ihtiyaç var efendim, var…
Bu konunun biraz daha detaylı şerhini yapılmasında fayda vardır.

[email protected]

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.