Maddeten terakki

Ateist Dawkins ile Başpiskopos Rowan Williams arasında yaşanan Allah’ın varlığı hakkındaki tartışma Nur Talebelerine iç geçirttiği kesin.

 

“Keşke bizden biri olsaydı da bilim dünyası Allah’ın varlığı nasıl ispat edilirmiş görseydi” sözünü söyleyen kardeşlerimizin sayısı hayli fazla diye düşünüyorum.

 

Neden olmuyor? Yani bizden biri neden böyle tartışmalarda bulunamıyor sorusunun cevabı basit; biz kimiz ki, dünya kamuoyuna çıkabilecek güçte kaç adamımız var ki?

 

Aslında böyle bir soruyu kendimize sorup haksızlık etmemeliyiz. Çünkü bu iş, çap meselesi değil, zenginlik ve güç meselesidir.

 

Avrupa toplumları güçlü olana değer veriyor. Geri kalmış toplumların maneviyat önderlerinin onlar nezdinde ne ehemmiyeti var?

 

İşte “maddeten terakkinin” ne demek olduğunu bu olayda biraz daha iyi anlıyoruz.

 

Bediüzzaman Hazretlerinin, “bu zamanda i’lâ-yı kelimetullah, maddeten terakkiye mütevakkıf; medeniyet-i hakikiyeye girmekle i’lâ-yı kelimetullah edilebilir.” (Hutbe-i Şamiye sh. 41) diyor.

 

Kerametvari bir şekilde bu günleri görmüş gibi.

 

Medeniyet-i Hakikiyeye girmek için her alanda onlar gibi olmak hatta onları geçmekle mümkün.

 

Mimsiz medeniyetin aşığı değiliz girmekle şerefimiz de yükselmeyecek Allah katında şeref takva iledir ama neylersin ki, medeni dünyanın ölçüleri farklı, her şeyi maddede arayanların maneviyatta kör olduklarını da biliyoruz.

 

Gerçi medeniyette terakki de etsek onları fersah fersah da geçsek ve her şeyi iki kere iki dört eder katiyetinde ispatta etsek Allah hidayet vermezse yapacak bir şey yine olmaz.

 

Musa (AS) asası ile bütün sihirleri yuttu ve herkese gösterdi ki, bu sihir değil İlahi bir güçtür. Ama orada hidayet şerefiyle şereflenmeye layık olmayan insanlar vardı ve o insanlar Firavun’la birlikte inanmak istemedi, sonuçta hidayete ermediler.

 

“Hidayet haddizatında büyük bir nimettir ve vicdani bir lezzettir ve ruhun cennetidir.” (İşarat-ül İcaz sh. 62)

 

Böyle bir cennete de layık olanlar girebilir. Madem büyük bir nimettir o halde liyakat gerekir. Layık olmak ve ona uygun hareket etmek vicdanen ona yönelmek, kalben arzu etmek, fiilen çaba göstermek önemli adımlardır. Arkasından Allah’ın ihsanı ile ancak hidayet mümkün olabiliyor.

 

Bu da sanırım imtihanda olmamızın bir sırrı…

 

Zira, “İman, Cenab-ı Hakkın, istediği kulunun kalbine, cüz-ü ihtiyarının sarfından sonra ilka ettiği bir nurdur" (İşarat-ül İcaz sh. 46) diye tarif ediliyor.

 

Ama her şeye rağmen böyle bir karşılaşmanın gerçekleşmesi durum tespiti açısından önemlidir.

 

Hidayet nimetine sahip olmayanlar diyebilirler ki, “bize anlatmadınız, göstermediniz. Biz nerden bilebilirdik ki.”

 

Evet böyle diyebilirler.

 

O nedenle böyle bir buluşmanın gerçekleşmesinde fayda var. Hem böyle konuşacakların sesini kesmek hem de olabilir ki, hidayete erenler çıkar. Nasıl ki, Musa (AS)’ın olayında hidayete namzet olanlara asay-ı musa mucizesi ile hidayet nasip olduysa, aynı şekilde umulur ki böyle bir olayda da hidayete erenler çıkabilir. Hakkı görerek teslim olurlar. Biz de mutlu oluruz.

 

O nedenle maddeten terakkide acele etmeliyiz, hidayet bekleyen insanlara hakkı göstermek için.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum