Kurt-koyun ve katsayı

Kurtlar çok garip mahlûklardır.
Garip oldukları gibi çok da vahşidirler.
Onların koyunlara saldırışını biliyor musunuz?
Bir daldılar mı; bir, iki demezler. Bir defada kaç tanesine yetişirlerse boğazlarlar.
Hâlbuki tabiattaki hangi canlıya bakarsanız bakın sadece doyacağı kadar alırlar.
Ama bunlar yıkımla alırlar.
İşte onun için belki de en  vahşidirler.
O hırslarından dolayı da  her zaman açlar.
O kadar açlar ki; açlıkları darb-ı  mesel olmuş: "Kurt kadar acıktım."
Aslında kurtlar o kadar çok hayatımızda yer edinmişler ki, her tarafımızı sarmış gibiler.
"Kurtlar Sofrasından" tutun "Kurtlar Vadisine", "Kurt Adam”dan tutun "Yaşlı Kurt"ta kadar.
Kısaca "Kurt toplum" olmuş çıkmışız.
Bu noktada isterseniz bir soru soralım:
"Kurt Toplumlar" "Koyun Toplumlar"a dönebilir mi?
Yani, "Kurt genlerini taşıyan Koyun toplumlar"...
***
Koyunlar ise malumunuz,"çoban"sız asla yaşayamazlar.
Öyle ki; çoban olmazsa burnunun dibini bile görmeyen koyun sürüsünün başındaki koyun hasbelkader bir uçuruma düşse, peşinden gelenlerin hepsi tek tek yuvarlanır da bir tanesi uyanamaz.
Zaten koyunun bu "koyun"luğu dur ki dünya kurulduğundan beri kurtları cezbetmiştir.
Kurt-kuzu aşkı dilden dile dolaşır durur.
Nasıl ki kurtlar hayatımıza yer edinmişse koyunlar da bir o kadar yer etmiştir.
"Koyun gibi adam"dan tutun "koyun sürüsü" gibi millete kadar bir sürü tabir içimize yer etmiştir.
Şimdi bize dönelim:
Yani bizler…
Yani kurt toplum…
Yeri geldi mi mangalda kül bırakmayız.
Dünyayı günde kaç kez evirir çevirir, bazen yıkar bazen yaparız.
Tarihimize bakar övünürüz. Geçmişimizle hava atarız.
Asırlar boyu dünyaya hükümranlığımızla gurur duyarız.
Oysa kaç asırdır kimler tarafından nasıl yönetildiğimizin farkında mıyız acaba?
Dün İngiliz bugün Amerika ajanlarının nerelere kadar girdiğinin farkında mıyız?
Huyumuz suyumuz ve de karakterimizin değiştiğinin farkında mıyız?
"Dicle’nin kenarındaki bir kuzuyu bir kurt kapsa hesabı benden sorulur" (Hz. Ömer)
diyen bir anlayıştan...
Yan dairedeki komşusunun öldüğünden bile haberi olmayan bir anlayışa gelmişiz.
"Kimin himmeti milletiyse o tek başına bir millettir" düsturundan...
"Bana ne! bana dokunmayan yılan bin yaşasın" teranesine kadar düşmüşüz.
Dünyaya medeniyeti, dünyaya ahlakı, dünyaya dürüstlüğü sunan bir milletten, içimizdeki kargaşadan, içimizdeki despotizmden kurtulmak için elin gavuru olan "Avrupa"dan medet umar hale gelmişiz.
Yani öyle bir hale gelmişiz ki,kendimiz, kendimizi kaybetmişiz.
İster kişi bazında ister toplum bazında;
Etkiye tepki vermeyen "kadavra" durumuna gelmişiz.
***
İsterseniz basit bir tahlil yapalım.
Nasıl bir vaziyetimiz olduğuna dair...
Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan beri, kaç çeşit senaryo oynatıldığını biliyor muyuz?
Her senaryoyu sahneleyenin yanına da kar kaldığını biliyor muyuz?
Şimdiye kadar millet olarak kimden hesap sormuşuz?
Genel olarak hep aynı sahneleri gördüğümüz halde her defasında yutmuyor muyuz?

Ya bugün!!!
Müthiş bir kavganın dehşetengiz sonuçlar doğurabilecek bir sürecin orta yerindeyiz.
Ülkenin her tarafı kaosa sürüklenmek isteniyor.
Belki çoğumuz farkında değiliz ama cumhuriyet kurulduğundan beri hiç yaşamadığımız bir şey yaşıyoruz:
Derin güçlerin savaşına şahitlik yapıyoruz.
Ülke devlerin satranç oyununa sahne oluyor.
Hamle üstüne hamle yapılmakta…
Bir taraftan bölücü terör olayları tırmandırılıp, şehit ailelerinin tepkileri dahi farklı noktalara kanalize edilmek isteniyor.
Diğer taraftan "milliyetçi" çatışma senaryoları sahneye konuluyor.
Ve en iğrenci ise hala 28 Şubat kasırgasının “dişini göstermesi” babında gücünü muhafaza etmesi manasını taşıyan bir zihniyetin mütemerrit inadını taşıyan “katsayı” iptaliyle tüm ülkeyi hiçe sayan anlayışın devam etmesi…
Ve bu hal "farklı çığlık"larla da habire körükleniyor.
Ve işte benim düşüncelerime kurtların istila etmesi,"kurt –koyun toplum" nakaratı ile mırıldandığım bir "ağıtta" hayalimi süsleyen sevgiliden öteye, "kurt toplum"  olma sevdası, aslında kurtların vahşet yünü değil de cesaret ve şecaat yönünün yansımasına olan iştiyakımdan kaynaklanıyor.
Ne yazık ki koyun toplum olmuşuz ki bir türlü başımız senaryolardan kurtulmuyor.
Zira hesap sormasını bilmiyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum