Kur'ân'da çok tekrar edilen ayetler usanç vermiyor mu?

Kur'ân'da çok tekrar edilen ayetler usanç vermiyor mu?

Günün Risale-i Nur dersi

Bismillahirrahmanirrahim

BAKARA SÛRESİ

Sual: Îcâz ile i'câz sıfatlarını hâvi Kur'ân-ı Azîmüşşanda, Bismillâhirrahmânirrahîm 1 ve فَبِأَىِّ اٰلاَءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ 2 ve وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ 3 gibi pek çok âyetler tekerrür etmektedir. Halbuki bu tekrarlar, belâgate münafidir, usanç veriyor.

Cevap: Ey arkadaş! Her parlayan şey, yakıcı ateş değildir. Evet, tekrar ve tekerrür bazan usanç veriyor, fakat umumî değildir. Her yere, her kelâma ve her kitaba şâmil değildir. Usanç verici addedilen pek çok zâhirî tekrarlar, belâgatçe istihsan ve takdir edilmektedir.

Evet, insanın yediği yemekler, biri gıda, diğeri tefekküh (meyve) olmak üzere iki kısımdır.

Birinci kısım, tekerrür ettikçe memnuniyet verir, kuvvet verir, kat kat teşekkürlere sebep olur.

İkinci kısmın tekerrüründe usanç, teceddüdünde lezzet vardır.

Kezalik, kelâmlar da iki kısımdır.

Bir kısmı ruhlara kut, fikirlere kuvvet verici hakikatlerdir ki, tekerrür ettikçe güneşin ziyası gibi, ruhlara, fikirlere hayat verir. Meyve kabilinden iştihayı açan kısımda tekerrür makbul değildir, istihsan edilmez.

Buna binaen Kur'ân, hey'et-i mecmuasıyla kalblere kut ve kuvvet olup, tekrarı usanç değil, halâvet ve lezzet verdiği gibi, Kur'ân'ın âyetlerinde de öyle bir kısım vardır ki, o kuvvetin ruhu hükmünde olup tekerrür ettikçe daha ziyade parlar, hak ve hakikat nurlarını saçar.

هُوَ الْمِسْكُ مَا كَرَّرْتَهُ يَتَضَوَّعُ 4

Ezcümle: Bismillâhirrahmânirrahîm 5 gibi âyetlerde bulunan ukde-i hayatiye ve nuranî esaslar, tekerrür ettikçe iştihaları açar; misk gibi, karıştırıldıkça kokar. Demek tekerrür zannedilen, hakikatte tekerrür değildir.

Ancak وَاُتُوا بِهِ مُتَشَابِهًا 6 kabilinden, o ayrı ayrı hikmetleri, nükteleri, gayeleri ifade eden tekrarlı kelâmlar, yalnız ibarece, lâfızca birbirine benzedikleri için tekrar zannedilir. Hattâ kıssa-i Mûsâ, çok meziyetleri ve hikmetleri müştemildir. Her makamda o makama münasip bir vecihle zikredilmesi, ayn-ı belâgattir.

Evet, Kur'ân-ı Azîmüşşan, o kıssa-i meşhureyi, gümüş iken, yed-i beyzâsına alarak altın şekline ifrağıyla öyle bir nakş-ı belâgate mazhar etmiştir ki, bütün ehl-i belâgat, onun belâgatine hayran olmuşlar, secdeye varmışlardır.

Ve keza, teyemmün, teberrük ve istiane gibi çok vecihleri hâvi; ve tevhid, tenzih, senâ, celâl ve cemal ve ihsan gibi çok makamları tazammun; ve tevhid ve nübüvvet, haşir ve adalet gibi makasıd-ı erbaaya işaret eden besmele, zikredilen yerlerin herbirisinde bu vecihlerden, bu makamlardan biri itibarıyla zikredilmiş ve edilmektedir. Maahâza, hangi sûrede tekerrür varsa, o sûrenin ruhuyla münasip olan bir vecih bizzat kasdedilmekle öteki vecihlerin istitradî ve tebeî zikirleri, belâgate münafi değildir.

Dipnot-1: Rahmân ve Rahîmolan Allah'ın adıyla.
Dipnot-2: "Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edersiniz." Rahmân Sûresi, 55:13.
Dipnot-3: "O gün yalanlayanların (peygamberi ve âhireti) vay haline!" Mürselât Sûresi, 77:15.
Dipnot-4: O misk gibidir, karıştırıldıkça kokususu yayılır.
Dipnot-5: Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla.
Dipnot-6: "(Cennet ehline) Rızıkları birbirine benzer şekilde kendilerine sunulur." Bakara Sûresi, 2:25.

Bediüzzaman Said Nursi
İşârâtü'l-İ'câz