Habibi Nacar YILMAZ

Habibi Nacar YILMAZ

Kur'an ve Sünnet birbirinin neyi olur?-3

"Diyanet İlmî Dergi"nin 2021 son sayısında yayımlanan, Adıyaman Üniversitesinde Dr. Öğretim Üyesi Güven Ağırkaya Hocamızın "Kur'an ve Sünnet Birbirinin Neyi Olur?" makalesinden alıntılar yapmaya devam ediyoruz. Bu konudaki bu son yazımızın sonunda bir özet sayılabilecek değerlendirme de olacak. Bütün bu yazıları dikkatle okuduğumuzda, sünneti devre dışı bırakmak ya da hafife almanın büyük bir gaflet ve dalâlet, başka bir ifadeyle bir cinayet olduğunu anlıyoruz. Bu, Kur'an'a göre de mümkün değildir. Buyurun, bunun delillerini değerli hocamızdan okumaya devam edelim.

14- Din binasında Allah'ın otoritesinin beşer planındaki yansıması Kur'an; Allah'ın otoritesinden gücünü alan nübüvvet makamının yansıması ise, sünnettir. Hz Peygamberin sünneti, Kur'an'da da vahiy edildiği şekilde, İslam'ın öğretilerinin insanî ifadelerle kanunlaştırılmış hâlidir. Bu sebeple genelde peygamberler ve özelde son Nebi Hazret-i Muhammed (Aleyhissalatu Vesselam) bir inanan için kimdir ve ne ifade etmektedir? Bu soru Kur'an'a sorulduğunda, farklı birçok âyet, Hazreti Peygamberin vazifesinin sadece tebliğ olmadığını, aynı zamanda tebyin ve yorumlama, hüküm koyma ve örnek olma konumunda olduğunu defaatle dermayen edecektir.

15- Kur'an'da Allah'a itaate çağıran bütün âyetlerde, tek bir âyette dahi ihmal edilmeksizin, bunu peygambere itaatin takip etmiş olması ve buna mukabil, sadece Resule itaatin zikredilip Allah'a itaate herhangi bir referans bulunmayan âyetlerin olması dikkat çekicidir. Bizzat Kur'an, Resule itaat etmenin Allah'a itaat etmek olduğunu, haber vermektedir. "O Resule itaat eden, Allah'a itaat etmiş olur." (Nisa-80) Peygambere itaate bu kadar vurgu yapılmasının sebebi, Allah'a itaatin Peygambere itaat olmaksızın gerçekleşmemesidir. Zira, Peygamber bir şeyi emrettiğinde veya yasakladığı da, bunu şahsî yetkisi ile yapmayıp Allah'ın elçisi olması vasfıyla yapar. Kur'an, "Peygambere itaat" vurgusunu, sadece kuru kabule dayalı bir davranış değil; kalbin iştirak edeceği, hiçbir sıkıntı duymaksızın "içe sindirme" olarak ifade edilen tam bir teslimiyet şeklinde olması gerektiğini haber verir. Zira Allah ve Resulü insanlara hayat verecek gerçekliklere davet etmektedirler. Allah ve Resulü bir şeye karar verdikleri zaman, inananların verilen karar karşısında başka seçenekleri olmadığını yine Kur'an haber vermektedir. (Ahzab-36) Zira müminlerden, topyekün teslimiyet ve herhangi bir istisna içermeyen bir itaat istenmektedir.

16- Hazreti Peygamber bir yandan Kur'an'ı açıklayarak, onun Allah'ın muradına uygun ve daha iyi anlaşılmasını sağlamış; diğer yandan ona uygun yaşayışı ile Kur'an'ın nasıl tatbik edilip hayata aktarılacağını bilfiil göstermiş ve ümmetine "güzel bir örnek" olmuştur. Geniş boyutuyla ele alındığında, aslında Sünnet, Kur'an'la aynîleşir bir özellik arz eder. Bu durumda Kur'an hükümleri dışında ayrıca Sünnete uymaya niçin ihtiyaç duyulur? İşte Hazret-i Peygamberin yaptığı, sadece bir açığa çıkarma veya sözlü bir açıklama değil, aynı zamanda "hayata aktarmadır". Bu sebeple Sünnet ibadetlerden, kişinin çevresi ile toplumla ilişkilerine, ekonomik muameleleri sürdürme, hayvanlara iyi davranma veya ülkeleri idare etmeye kadar insanın hayatının tüm yönlerini ihata eder.

17- Peygamberin bütün tasarrufları, sürekli vahyin kontrolü altındadır. Cenab-ı Allah'ın Hazret-i Peygambere hem Kur'an'ı beyan yetkisi vermesi, hem de onu bu konuda ehliyetli ve liyakatli kılmamış olması mümkün değildir. İlahî hikmet beyanları kıyamete kadar geçerli olup örnek alınacak son Nebi'sinin en mükemmel beyan  ehliyeti ile mücehhez kılınmasını gerektirir.

18- Taberî'ye göre Kur'an'ın tevili, Peygamberin beyanı olmaksızın mümkün değildir ve bu beyan farz, nedb (dua), irşat gibi sünnetin bütün sınıflarını kapsayıcıdır....Zira Allah Resulü'nün beyan ettiği her şey, ancak Allah'ın izni ve emriyle olmuştur

19- İlâhî irade doğrultusunda açıklanması gereken hususların, Hazret-i Peygambere ilham edilmiş ve izah edilmiş olması mümkündür.

20- Sünnet, Kur'an'ın özellikle namaz, oruç, hac, zekat gibi mücmel konuları için temel belirleyicidir. Bu tür mücmel hususları sünnete başvurmadan vuzuha kavuşturmak, mümkün değildir. Bu da göstermektedir ki Kur'an ve Sünnet, dinin birbirinden ayrılmaz iki temel kaynağıdır.

21- Sünnetin Kur'an karşısında farklı bir fonksiyonu da Kur'an'ın sükût ettiği bazı hususlara dair hükümler getirmesidir. Yabanî eşek etlerin helal olduğu, yırtıcı hayvan etlerinin haramlığı, akîlelin (baba tarafından akraba) diyete katılmakla mükellef olması, deniz hayvanlarının ölüsünün yenilebilirliği, katilin kasten öldürdüğü kimseye mirasçı olamayacağı, evlenme akdinde şahitlerin gerekliliği, ninenin mirastan pay alması, şufa hakkının (hissedârın malı alma önceliği) meşruluğu, bir kadının halası veya teyzesi ile aynı nikâh altında bulunamayacağı gibi birçok hükmün kaynağı, Kur'an metni değil, Resulullah'ın sünnetidir. 

22- Kur'an'daki birçok âyet de Hazret-i Peygamberin meskût (söylenmemiş hüküm) olan konularda, hüküm koyma yetkisi olduğuna işaret etmektedir. Örneğin Araf Suresindeki "...O (Resul), onlara iyiliği emreder, onları kötülükten alıkoyar. Onlara iyi ve temiz şeyleri helal, kötü ve pis şeyleri haram kılar...."  Tevbe Suresindeki "Kendilerine kitap verilenlerden Allah'a ve ahiret gününe iman etmeyen, Allah'ın ve Resul'ünün haram kıldığını haram saymayan ve hak din İslam'ı din edinmeyen  kimselerle, küçülerek (boyun eğerek) kendi elleriyle cizyeyi verinceye kadar savaşın." âyetlerinin ifade ettiği önemli hususlardan biri, Hz Peygamberin hüküm koyma yetkisine sahip olduğudur. Kur'an,Resul-ü Ekrem'in sadece kendisine iletilen vahyi seslendiren yahut ileten bir araç konumunda olmadığını, kuşkusuz İlâhî iradeye bilinçli ve özgür şekilde bağlı kalmak şartı ile, bu irade istikametinde teşri'de(hüküm koymada) aktif bir role sahip olduğunu göstermektedir. Nitekim söz konusu âyetleri hemen bütün müfessirler Resul-ü Ekrem'in söz konusu teşri'deki yerine atıf yaparak yorumlamışlardır. 

23- İlâhî irâde kendisine ulaşmayı, emir ve yasaklarına riayet etmeyi, yani insan- Allah ilişkisinin doğru ve istikamet üzere müdahale edilmesini Peygamberin şahsına bağlamıştır. Resule itaat etmenin bizzat Allah'a itaat etmek olduğunu, müminlerin Peygamberin kararları karşısında tercih haklarının olmadığını ve verdiği kararların da içe sindirilerek tam bir teslimiyetle kabul edilmesi gerektiğini ve Allah'ın sevgisine mazhar olmanın Peygamber sevgisiyle mümkün olduğunu Kur'an haber vermektedir.

23- Allah'ın insanlara gönderdiği son din İslam, vahyin son metni Kur'an'dır. Dinin emir ve yasaklarının kemal derecesinde tebliği, tebyini ve tatbikiyle vazifelendirilen en son elçi de Hz Muhammed'dir. Sünnet, Allah Resûlü aracılığıyla tebliğ edilen dinin, İlahî irade doğrultusunda hayata aktarılmasıdır. Bu anlamdaki sünnet, İslam dini olgusunun temel tamamlayıcı unsurudur. Bu, İlahî metin karşısında bir alternatif veya rakip değil, bizzat metnin beşerî düzlemde İlahî irade tarafından görevlendirilen zat tarafından yine aynı iradenin kontrolünde hayata örneklik ederek yansıtılmasıdır. Bu sebeple Kur'an ve Sünnet etle tırnak gibi birbirinden ayrılmaz.  
     
Evet dostlar, nereden bakılırsa bakılsın, Kur'an yani Rabbimizin irade ve marziyatının Peygamber Efendimiz olmadan anlaşılması ve anlatılması mümkün değildir. Değerli hocamızın bu çalışmayı daha da geliştirerek daha muhtevalı hale getirmesini temenni ediyorum.

Selam ve dua ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum