Kuran kursunda 'Şan' dersleri

Kuran kursunda 'Şan' dersleri

İzmir Din Görevlileri Derneği, bir ‘ilk’i gerçekleştirerek üyelerine şan dersi aldırıyor. Böylece hocaların kronikleşen hastalıklarına hem kökten şifa bulunuyor hem de performansları artıyor.

Mam, mem, mim, mom, mum… Mi, me, ma, mo, mu… Miyâ, miyâ, miyâ, miyâ… Bu garip sesler İzmir Din Görevlileri Derneği’nin ikinci katından yükseliyor. Duyduklarınıza önce anlam veremiyor, hatta tatlı bir gülümseme konduruyorsunuz yüzünüze. Merakınıza yenilip olayın aslını öğrendiğinizde gözlerinizi sonuna kadar açıp ‘Çok enteresan’, işin aslına biraz daha vâkıf olunca da “Bu harika bir şey!” deyiveriyorsunuz.

İkiçeşmelik semtinde hizmet veren İzmir Din Görevlileri Derneği, yaklaşık iki aydır tatlı bir koşuşturmanın içinde. Hafız ve ilahiyat fakültesi mezunu Kuran kursu hocaları şan dersi alarak yıllardır aralıksız çektikleri hastalıklara, rahatsızlıklara son vermenin mutluluğunu yaşıyor. Hafızlık, şan eğitimi, hastalık… Biliyoruz ki kafanız karıştı. Merak etmeyin; hepsinin bir açıklaması haberimizde mevcut…    

Hafızlık öğrencileri yaklaşık 2,5-3 sene, günde ortalama 12 saat, yüksek sesle Kuran okumak durumunda. Çünkü talebeler okuduğu ayetleri duymazsa ezberleyemiyorlar. Yalnız bu durum bir gün, bir hafta, bir ay değil. Üstelik uzun tatiller de yapamıyorlar hiç. Bundan dolayı hafızların başlıca sorunları ses kısıklığı, boğaz ağrısı ve kronik faranjit. Fakat hiçbirinin iyileşecek kadar vakti yok. Eğitimlerini tamamladıklarında ise; önceden günde 3 cüz aralıksız okurken, rahatsızlıkları sebebiyle bir cüzü baştan sona zor okur duruma geliyorlar. Öğrenci yetiştirmeye başladıklarında ise durumları daha da içler acısı bir hâl alıyor. 20-30 kişilik sınıflarda ders anlatmak, hâkimiyet kurmakta zorlanıyorlar. Öğlene kadar performanslarını yüksek tutmaya çalışsalar da öğleden sonra ya sesleri tamamen kısılıyor ya da hissettikleri yoğun boğaz ağrısı tatlarını fazlasıyla kaçırıyor. Ses telleri hassas, rahatsızlanmaya daha elverişliler ise evde çocuklarıyla, eşleriyle dahi konuşamaz duruma geliyor. Kaynatılan otlar, kullanılan antibiyotikler onları kısa bir süre rahatlatıyor. Fakat ‘makûs kaderleri’ değişmiyor. Emekli olana kadar şikâyet ede ede yıllarını geçiriyorlar.

Ses ve konuşma bozukluklarıyla ilgilenen foniatri uzmanlık dalının hasta popülasyonunda başı ses sanatçıları, öğretmenler ve hafızlar çekse de hastalar kolay kolay buraya yönlendirilmiyor. Çünkü çok az hastanede bu bölüm var. Sayılı insan, foniatri bölümündeki laboratuarlarda ses terapisi alabiliyor. Anlayacağınız hafızların, din görevlilerinin şimdilik kendi kendilerine çözüm bulmaları gerekiyor.

KURAN’LA ŞAN EĞİTİMİ ARASINDAKİ BAĞ

En önemli görevi Kuran-ı Kerim’i mükemmel şekilde okumak, okutmak olan Kuran kursu hocalarıyla şan eğitimi arasında bağlantı kuramıyor insan ister istemez. Oysa şan eğitiminin iki temel amacı var; ses perdelerini doğru kullanmak ve uyumlu sesler üretmek. Dolayısıyla bu eğitim kişilere ‘sonsuz sağlıklı’ bir ses vadediyor. Yani ciddi fiziksel bir rahatsızlığınız olmadığı sürece şan eğitimli bir sesi çok fazla kullanabiliyor ve performansınızda en ufak bir düşüş gözlemlemiyorsunuz. Bu süreçte kişiler doğru nefes almak, doğru nefes kullanmak, artikülasyon eğitimi (temel diksiyon), ses elemanlarını tanımak ve doğru kullanmak, vücut potansiyelini tanımak, doğru işitmek, ezgi tekrar etme, temel ses ve nota bilgisi, ses egzersizleri, vokal egzersizleri gibi konuları öğreniyor.

Birbiriyle alakasız gibi duran iki alanın arasındaki kuvvetli bağı ortaya çıkaran ise opera sanatçısı Gönül Hurmalı. Kendisi 9 Eylül Üniversitesi İzmir Devlet Konservatuarı Şan (opera ve konser şarkıcılığı) Bölümü’nde eğitim almış. Dinî hassasiyetleri doğrultusunda yaşamaya karar verdikten sonra da özel dersler vererek mesleğini icra etmiş. Yaklaşık 3 yıl önce de bir Kuran kursunda hafızlık yapmaya karar vermiş. İlk üç günden sonra tecrübeli sanatçının sesi kısılmaya başlamış. Bunun üzerine özel teknik ve egzersizlerle sesini kontrol altına almış. Gönül Hanım’la aynı dönemde başlayan arkadaşlarının sesleri ise bir hafta sonra çıkmaz olmuş. Kimi rapor almış kimi de bu işi yapamayacağına karar vererek kurstan ayrılmış. Yaşananlar Hurmalı’yı oldukça etkilemiş: “Kafamda resmen şimşekler çaktı. Bu durumun üzerine gitmeye başladım. Sınıf arkadaşlarıma, din görevlilerine, hafızlık öğrencilerine herhangi bir rahatsızlık yaşayıp yaşamadıklarını sordum. Bir kişi bile ‘Çok iyiyim, hiç sorunum yok’ demedi. Sadece ince sesli, burnundan konuşanların daha az rahatsızlandığını öğrendim.”

‘ŞAN’ KORUYUCU HEKİMİMİZ OLSA…

Şan dersi normalde bire bir alınıyor. Fakat Gönül Hanım şan eğitimini mevcut şartlar doğrultusunda biraz daha revize ederek yaptığını söylüyor. Nasıl derseniz; mesela piyano yerine def, saz, ney gibi müzik aletleri kullanıyor. Temel sesi onlardan verip diatonik sesi de (yarım ses yükselme-alçalma) kendi yapıyor. Burada Gönül Hoca’nın deneyimi daha çok ön plana çıkıyor. Kendi tarzlarını ise şöyle özetliyor sanatçı: “Profesyonel bir şan dersiyle karşılaştırdığımızda, uygulamalı bir seminer yapıyoruz da denebilir. Fakat tek tek ilgileniyorum arkadaşlarla. Diyaframlarını elliyorum. Sesin tınlatıldığı rezonans bölgesi var. Kafa sesi diyoruz ona. Buradaki sesi hissetmek için yüzüme dokunuyorlar, ben de onlarınkine. Şan dersi konservatuarda da bu şekilde yapılıyor.”

İzmir Din Görevlileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Bekir Kahraman din görevlilerinin ses kullanım teknikleri üzerine hiç eğitim almadıklarını söylüyor. Dolayısıyla, gerçekleştirdikleri şan eğitiminin hayati öneme sahip olduğu kanaatinde: “Keşke arkadaşlarımız bu kadar sıkıntı çekmeden, rahatsızlıkları kronikleşmeden çözüm bulunabilseydi. Şan dersleri koruyucu hekimlik işlevi görse, yaygınlaşsa ve kimse hastalanmadan rahatça mesleğini icra edebilse…”

Gönül Hurmalı, ses sanatçısı yetiştirmek için yola çıkmadıklarını, sadece din görevlilerine ses kontrolünü öğreterek yaşadıkları rahatsızlıkları ortadan kaldırmayı amaçladıklarını belirtiyor. Bundan dolayı sesin boğazdan değil de diyaframdan çıkması, rezonans bölgesinin (burun kısmındaki sesi sinüs boşluklarına taşımak) devreye sokulması üzerine yoğun şekilde çalışmışlar. Segah ve rast makamlarını da bu teknikleri göz önünde bulundurarak icra etmişler. İnsanın ses sisteminde soluk borusu, akciğerler, göğüs kafesi, yutak, epiglot (gırtlak kapağı), tiroid, kıkırdak, dil ağız boşluğu, yüz kasları, şakak kasları, sert ve yumuşak damak, burun boşluğu ve paranazal sinüslerin rezonansın gerçekleştiği bölgeler olduğunu düşünecek olursak; kursiyerlerin hayli yol aldıklarını söylemek mümkün.

“REZONANS TEKNİĞİYLE TECVİT KAİDELERİ BİRE BİR UYUŞUYOR”

Ses genişliği, düzgünlüğü ve rezonans potansiyeli yaratılıştan getirdiğimiz bir özellikmiş. Ki Gönül Hoca deneyimlerinden yola çıkarak Kuran-ı Kerim’in tecvitli okunuşunun rezonans tekniğiyle bire bir uyuştuğunu söylüyor. Bundan dolayı da bir şan öğrencisinin anlamak, yapmak için 2-3 hafta uğraştığı herhangi bir uygulamayı burada bir cümleyle anlatabiliyormuş: “Kuran-ı Kerim okurken uygulanan mahreçler, harflerin çıkış yerleri diyafram kullanımı ve rezonans tekniği için son derece elverişli. Mesela sesin çıkış yerini anlatmak için hocalara “İhva, gunne yaptığımız yer” diyorum. Olayı anında kavrıyorlar.”

Din Görevlileri Derneği’nin ikinci katındaki dersler salı, çarşamba ve perşembe günleri üçer saat yapılıyor. Kuran kursu hocaları resmî görevlerini bitirdikten sonra soluğu dernekte alıyor. Gönüllülük üzerine devam eden derslere İzmir’in ilçelerinden gelenler bile var. 3 saatlik şan eğitimi önce ses egzersizleriyle başlıyor. Ardından rezonans tekniğiyle segâh ve rast eserler terennüm ediliyor. Aldıkları eğitimin hakkını veren hocalar, grup hâlinde Fatiha suresini segâh makamında okuyor. Yumuşacık, rahatsız etmeyen, sakin, zorlanmayan, etkileyici bir sadelikle... Ardından aynı üslup ve yöntemlerle Kuran-ı Kerim’e devam ediliyor. Herkes derse büyük bir iştiyakla katılıyor. Önlerinde segâh-rast parçalar, Kuran-ı Kerim, not kâğıtları. İzmir Halk Eğitim Merkezi’nin katkılarıyla gerçekleşen kursu kimi “Hayatım boyunca katıldığım en verimli etkinlik.” diye tanımlıyor. Kimi de “Bedava sağlık sigortası.” diyor.

Başkan Bekir Kahraman, dernek üyelerinin şan eğitiminden çok memnun kaldığını, aynı eğitimi erkek din görevlilerinin de almak istediğini söylüyor. Fakat tek sorun Gönül Hanım gibi hem iyi Kuran-ı Kerim okumayı bilen hem de şan eğitimi almış erkek öğretmen bulamamaları. Din görevlilerine ‘Türkiye’de ilk kez’ böyle bir eğitim verildiğini vurgulayan Kahraman, bu çalışmanın gerekliliğine süreç içinde daha da çok inandıklarını söylüyor…  

Kızım bu zamana kadar neredeydin? Mümine Kuşçu Çöpür: “Çocukluğumdan getirdiğim bademcik sorunum var. Daha önce faranjit, gribal enfeksiyon geçirdiğimden, kursta da sesimi çok yorduğum için bir ayda iyileşemezdim. Bu süreç çok yıpratırdı beni. Şan eğitim tekniklerinden sonra sesimi yormadığım için hastalıklarımı çabuk atlatır oldum. Babam, abim ve eşim hafız. Mesela babam hep boğaz ağrısından mustaripti. Antibiyotik kullanırdı sıklıkla. Buradaki uygulamaları ailemdeki hafızlara da öğrettim. Babam, “Kızım bu zamana kadar neredeydin?” dedi. Çok büyük rahatlama yaşadık ailecek. Astımlı öğrencilerim vardı. Kuran okumakta zorlanıyorlardı. Onlar da rahat okur duruma geldiler.

Şan dersi zorunlu hâle getirilmeli Ayşe Kıvrak: “3 sene Millî Eğitim Bakanlığı’nda öğretmenlik yaptım. 5 yıldır Kuran kursu öğreticisiyim. Kurs açılır açılmaz başlardı rahatsızlıklarım. Bütün yıl uğraşır dururdum. Bence şan eğitimi; tüm eğitim fakültelerinde, Kuran kurslarında, işini konuşarak yapan meslek okullarında zorunlu hâle getirilmeli. Biz çok şey öğrendik. Yürümemiz, oturmamız değişti. Meğer, derin nefes almadan duruyormuşum saatlerce. Oturmamız, kalkmamızdaki tüm değişiklikler bize sağlık olarak geri döndü.”

Yine boğazın acıyor değil mi anne? Cemile Yeşilyurt: “Kurstan eve gittiğimde artık konuşamıyordum. Çocuğum alışmıştı, “Yine boğazın acıyor değil mi anne?” diyordu. Diyafram nefesini kullanmak stresi azaltıyor. Ders çıkışlarında sıfır stresle eve gittim. Hocamız bize nefes koçluğu yaptı. Önce daha iyi Kuran-ı Kerim okuyacağız niyetiyle gelmiştim. Oldukça sevindirici, güzel bir hayal kırıklığı yaşadım.”

2 cüzü zor okur duruma gelmiştim Filiz Özaydın: “Hafızlık eğitimi aldığım esnada sesim çok kısıldı. Önceden 4 cüz okurken 2 cüzü zor okur oldum. Nedenini bilmiyordum, sürekli faranjit teşhisi koyuyordu doktorlar. Şan eğitimi aldıktan sonra sesimi rezonanstan vermeyi öğrendim. Meğer daha önce Kuran-ı Kerim okurken, ders anlatırken gırtlağıma çok yükleniyormuşum. Artık sesim kısılmıyor. 27 öğrencim var. Sınıftaki hâkimiyetim arttı.”

Okuma-yazma bilmeyenlere diyaframla eğitim Burçin Şen: “35 öğrencim var. Bir yıldır Kuran kursu öğreticisiyim. Sesim çok inceydi, kalınlaştı biraz daha. Okuma-yazma bilmeyen öğrencilerime diyafram tekniklerini kullanarak harflerin çıkış yerlerini anlatıyorum.”

Medine Katar: “21 öğrencim var. 5 yırdır Kuran kursu hocasıyım. Diyaframdan ses nasıl çıkacak dokunarak öğrendik burada. Ben de ihvayı yapamayan bazı öğrencilerime bu yöntemle anlattım ve hemen kavradılar. Bu yılki öğrencilerim kesinlikle çok şanslı.”

İlk kez antibiyotiksiz tedavi edildik Kadriye Kavurt: “Böyle bir çalışmaya ne kadar ihtiyacımız varmış, farkında bile değilmişiz. İşin en kötü tarafı farkına varamamak zaten. İlaç gibiydi şan eğitimi. İlk kez antibiyotiksiz tedavi edildik. Verimliliğimiz arttı.”

Fatma Şengül: “Kalıcı bir eğitim oldu bizim açımızdan. Nerede yanlış yaptığımızı biliyoruz artık. Biraz zorlandığımda hemen ‘Ben yanlış bir şey yapıyorum.’ diyor ve kendime çekidüzen veriyorum. Artık hastalıklar da boğaz ağrıları da bitti.”

Pratik diyafram egzersizleri Gönül Hurmalı: "Öğrencilerimin öncelikle gece yatarken, kahkahayla gülerken, çiçek koklarken vs. diyaframlarını hissetmelerini istedim. Karın kaslarını geliştirici bütün kültürfizik hareketlerini yapmalarını söyledim. Nefes kapasitelerini geliştirmek için bir hamlede diyaframı nefesle doldurup, karın kasları sıkı hâlde iken 'ssssss...' şeklinde dişlerin arasından en uzun sürede nefes verme egzersizi önerdim. Örneğin, önce 15 saniyede tüm diyaframı boşaltırken bunu 20-30-35 saniyeye çıkarmalarını tavsiye ettim. Üstelik bunlar için özel bir zaman ayırmaları gerekmiyordu. Bulaşık yıkarken, yürürken, arabayla giderken egzersizlerini yapabildiler."

Diyafram nefesi nedir? Nasıl alınır? Çiçek koklar gibi, havayı ciğerlerimizin en derin köşelerine doldurup karnımızı dışarı doğru ittiğimizde diyafram nefesini elde ediyoruz. Nefes verirken de, karnımızı hafifçe içeri doğru çekerek diyaframımızı çalıştırıyoruz. Diyafram nefesi, yatmakta olan bir insanın doğal nefes alış biçimi aslında. Sırt üstü yatarken, elimizi karnımızın üzerine koyarsak diyaframımızı rahatlıkla hissedebiliriz.
Tuba Kabacaoğlu - Aksiyon