Habibi Nacar YILMAZ

Habibi Nacar YILMAZ

Kul Olmak Kölelik Midir?

Yukarıdaki başlığı, "Ben kulum, yani Allah'ın emrinde çalışmak zorunda olan bir köleyim." şeklinde anlamak doğru mudur? Yani ben 'abdim' (kulum) demek, "Ben bir köleyim mi?" demektir. Hani bazılarının ağızlarında çokça gezen "Biz kulduk, yeni dönemde, hür olduk." gibi ifadeler var ya. Bu ifadede zâhirde idare değişimi kastı varsa da bunu ifade edenlerin, devam cümlelerine baktığımızda, bunların kulluğu, bir nevi kölelik olarak anlayıp algıladıklarını kolayca sezebilirsiniz. Yoksa çeyrek asır süren göstermelik seçimleri, bir hürriyet olarak görme zavallılığına düşecek halleri yoktur herhalde.

Her neyse, hangi anlam kastedilirse edilsin,'abd' (kul) olmak, her şekilde hürriyeti sınırlanmış, başkasının hükmü altına girmiş köle mi olmaktır gerçekten? Yoksa insan "Abdiyeti (kulluğu) içinde bir sultan mıdır?" da pek farkında değildir. Abdiyetin (kulluğun) kölelik olup olmadığını bazı sualler sorarak anlamak mümkündür mesela.

Bu nasıl bir kölelik ki o köleyi sarsmadan, gece ve gündüze uğratarak gezdiren Dünya büyüklüğünde bir evi; yine onu ısı ve ışığıyla saran Güneş azametinde sobası; gece tefekkürüne ve seyahatine yardımcı olan çok sevimli bir Ay'ı var. Yine bu kölenin vagon vagon yük taşıyan baharı; türlü türlü yiyeceklerle ayağına gelen yazı; kış hazırlığını bekleyen dağları; coşan nehirleri; ona, balık köftelerini bedava veren denizleri; gemilerine taşıyıcılık eden okyanusları var. Köleye bakar mısınız? Onun bir nefeslik ömrü için, koca kâinat projesi durmadan, yorulmadan, sapmadan, bir milim şaşmadan saatler gibi işliyor. Bir köle ama halılar ayağının altında, hayvanat hizmetinde, suyu, çayı, eti, yünü, narı, elması, kahvesi her biri aksamadan, onu tanımayan, onun da sözünün geçemediği varlıklar tarafından tam vaktinde, sofrasına, hizmetine taşınıyor. Böyle köle olur mu arkadaş?

Başka şekilde yaklaşsak biraz daha. Kölenin değeri ölçülemeyen bir çift ayağı, gözü, kulağı, böbreği, eli, kolu; onsuz varlığını sürdüremeyeceği, ömrü boyunca durmadan çalışan kalbi vesairesi var. Demek köle diye çevirdiğimiz 'abd' kelimesini biz "Allah'ın emrinde çalışmak zorunda olan köleleriz." diye anlamak, hatalı ve eksik kalıyor. Peki, Türkçede kul, köle; İngilizcede slave diye çevrilen 'abd' ne anlama gelir? Bakın bu soruyu 9. Söz'ün şerhinde Senai Demirci nasıl cevaplıyor? Çok dikkatimi çekti ve bu yazıda paylaşmak istedim.

"Ben abdim!" demek; "Bana ait bir rububiyet alanı yok, kendime ait bir mâlikiyet alanı yok." demektir. Ben hiçbir şeyin maliki olmadığımı, hiçbir şeye sahip olmadığımı biliyorum. "Şimdi bu elim benim değil mi? Hayır, bana verilmiş; beni Yaratan, o eli bana vermeyi irade etti, beni el sahibi olarak yaratmayı irade etti de onun için elim var. "Bu göz benim değil mi?" Hayır, beni Yaratan, gören bir göze sahip olacak şekilde yaratmayı irade etti de ben onun için göze sahibim. Bu gerçeğin idrâkine, 'ubudiyet' denir; abd olma bilinci budur. Kul olmaya, 'kölelik' gibi bir anlam atfetmek, insanın izzetine hem yakışmıyor hem de "Ben buraya sürünmeye mi geldim?" itirazına kapı aralıyor.

"Biz Allah'ın kuluyuz" dediğimizde, gerçekten "Biz abdiz" demek istiyoruz. "Abdiz" ne demekti? Bütün saltanat O'na ait, bana ait hiçbir mülk yoktur, ben hiçbir mülkün saltanatını ilan edemem. Bütün kâinat O'nun, yıldızları O'nun, semavat O'nun, arz O'nun, O'nun, O'nun, O'nun. Tam da bu hükmü vermişken "Her şey O'nun ama şu el benim, şu sandalye, şu üzerinde oturduğum halı benimdir." diyemeyiz. "Benim değil, O verdi, O yarattı, O vücut verdi, O vücut vermeseydi, O halk etmeseydi, ben halının bir atomuna dahi sözümü geçiremezdim. O'nun yarattığı şartlara, kurallara uymak suretiyle onu elde ettim. Bana verildi yani ona uygun bir dilekçe yazdım, sipariş verdim, onun için bana bunu verdi." Sözün özü: Hiçbir şeyin mâliki, gerçek sahibi olmadığının bilincinde olmak, abd olmak demektir."

Demek fiillerin meydana gelmesinde bize ait olan bir dilekçe yazmak, eski tâbiriyle kesb denilen ve fiilin meydana gelmesinde 'âdi bir şart' fakat 'olmazsa olmaz' olan bir bir yönelmedir. Bu küçük yönelme ile "Ben malikim." diyemeyeceğimize göre, bize düşen 'şerefli rütbe' ne olur? Her şeyin sahibinin abdi olmak olur, elbette. Onun için "Abdiyetin içinde bir sultan" oluyorsun zaten. Yani kulluğun senin sultanlığın oluyor, köleliğin değil. Seni daha da hür hale getiriyor. Yani diğer mevcudat karşısına titremekten, ihtiyacın olan her şeye el açıp dilekçe vermekten, binlerce sebebe köle olmaktan kurtarıyor. Diğer bir yönüyle ubudiyetinle, kendinin farkına varmış, kendini görmüş, mahiyetini anlamış oluyorsun. Kendini görmeden, kendi yetmezliğini, kusurunu fark etmeden Allah'ı görmem mümkün değil ki zaten. Öyleyse kulluk, bir kölelik değil; kendi kusurunu, acizlik ve fakirliğini fark etmen ve bunu içinde hayretle muhabbeti barındıran secde ile ortaya koymandır.

Bütün bunları özet halinde Alak Suresi 6. 7. 8. Âyetlerinin güzelce veriyor: "Gerçek şu ki insan kendini kendine yeterli görerek azgınlaşmaktadır. Oysa kuldaki her şey, yalnız Rabbine aittir."

Evet dostlar, hakikatte senden , sana ait kusurdan, yetmezlikten başka bir şey yok ki. Kıl kadar bir iradenin ise, yaratmaktan âciz âdi bir şart konumunda. Asıl kölelik ise, sende bulunan emanetleri, onları verenin değil de nefs-i emarenin emrine vermektir. Onun için zaten "İman ne kadar mükemmel olursa, hürriyet de o derece parlar."

Selam ve dua ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
5 Yorum