Koleksiyondan çıkan ‘Kalem Güzelleri’

Koleksiyondan çıkan ‘Kalem Güzelleri’

Ünlü mimar ve sanat tarihçisi Ekrem Hakkı Ayverdi’nin Osmanlı dönemi hat sanatının örneklerinden oluşan koleksiyonu bir sergide buluşturuldu

Sergide hat levhası, murakkaa ve meşkin de aralarında bulunduğu 92 parça eser yer alıyor.

Dönemin ünlü hattatlarının eserleri, 18. yüzyıla ait Kur’an-ı Kerim nüshaları, levhalar, hattatların kullandığı aletler, malzemeler ve arşiv fotoğraflardan oluşan  ‘Ekrem Hakkı Ayverdi’nin Kalem Güzelleri’ sergisi Yıldız Holding Çamlıca Seminer ve Sergi Salonu’nda açıldı.Prof. Dr. Uğur Derman ve Dr. Şebnem Eryavuz’un küratörlüğünü üstlendiği sergide, Osmanlı hat sanatının başarılı örnekleri, 16. yüzyıl ile 20. yüzyıl arası ünlü hattatları Şeyh Hamdullah, Ahmed Karahisari, Hafız Osman, Mahmud Celaleddin, Sami Efendi, Mehmed Şevki Efendi, Aziz Efendi gibi üstadların eserlerinin de yer aldığı 76 yazma eserle 16 adet hattat alet ve malzemesinden oluşan toplam 92 parça eser sergileniyor.

Hat sanatının hem tarihle bir bağ kurmaya hem de Osmanlı ve İslam sanatının derinliklerini keşfetme arayışına hizmet ettiğini belirten Yıldız Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ali Ülker “Hat sanatında tarih sözle, söz yazıyla buluşur ve ortak hafızamızda kendine yer bulur” dedi. Merhum Ekrem Hakkı Ayverdi’nin yaşamını Türk geleneksel hat sanatının örneklerini bir araya getirmeye vakfetmiş ünlü mimar ve sanat tarihçisi olduğunu kaydeden Ülker “Sergimizde hat sanatının en dikkat çekici 6 metrelik bir yazı kalıbı da dahil olmak üzere 92 adet eser yer alıyor” diye konuştu.

Serginin küratörlerinden Prof. Dr. Uğur Derman ise Ayverdi’nin kayınpederinin hat sanatında Osmanlı devrinin son büyük isimlerinden bir olan Aziz Efendi olduğunu, 1934’te vefat eden Aziz Aktuğ’un 1920’li yıllarda Mısır’a gittiğini, 115 hattan namzetini yetiştirip icazet vererek vazifesini tamamladığını ve vefatına yakın zamanda İstanbul’a geldiğini anlattı.

Prof. Dr. Derman şöyle devam etti: “Ekrem Bey’e Aziz Efendi’nin yazıyla alakalı her şeyi intikal etmiş. Tabii Ekrem Bey koleksiyonu bu şekilde bırakmamış. Kağıt halinde veya cüz halinde tezhip edilmeden kalmış eserlerin hepsini devrin müzehhiblerine tezhip ettirerek ortaya çıkmalarını sağlamış. O hevesle eski üstadların eserlerini kendi satın almaya başlamış. 1930, 1940 ve 1950’li yılları Osmanlı’nın devletçe inkar edildiği yıllardı. O sebeple Osmanlı’nın eserleri de ortada dolaşıyor kimse talip olmuyor. Ekrem bey bunlara talip olmuş. Yalnız hat sanatı değil Osmanlı eşyalarını, resimleri de alarak Fatih’teki evine bunları asmış ve devamlı toplayarak bu hizmetini sürdürdü. Herkes evine bir iki yazı asar ama duvarları dolduracak kadar eser toplamak az kimselere nasip olmuştur. Ekrem Bey bunlardan biriydi ve Osmanlı’yı bir kül halinde medeniyetini kabul ettiği için hiçbir şeyini ayırt etmedi.” Küratör Dr. Şebnem Eryavuz ise sergideki eserlerle ilgili şunları söyledi: “Bir eserin Ekrem Bey’in koleksiyonuna girebilmesi için bazı kriterlere uygun olması gerekiyor. Önemli bir hattatın eseri olması lazım, imzalı olması, yazının çok iyi olması, tezhibinin çok iyi olması, cildinin çok özel olması lazım. Ekrem Bey bütün bu kriterlere çok dikkat etmiş döneminin en üst hattat, müzehhib ve mücellitlerinin eserlerini almış.”

Karar

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.