Kitap, hitap ve muhatap

Risale-i Nur, uhdesinedeki İslam hazinesini ifade etme hususunda Kur'an'ın semasindan gelen bir mucizedir. Temsil ve mecazli üslubu ile kısa bir paragrafı, kitabın bir özeti şekline çevirebilme nimetine mazhardır. Kur'an'ın mucize olan bir vechesi bir yönü, risalelere de aksetmiş olmalı ki ifade noktasında müellif, "bana nimeti ifade, size de nimeti istifade verilmiş" demiştir.

Yirminci Mektubun fıkralara ayrılan tek kelimesi olan 4. kelime lehulmülktür. Manası, mülk umumen onundur. Risale-i Nurun en bariz hasiyetlerini kendinde toplayan cami bir kısım olan bu fıkraların 4. fıkrası insan ve kainatın iki ayrı vechesini zikrederek mülkün Allah'a ait olduğunu esrarlı bir şekilde beyan etmektedir. Evet kainat öyle manidar yazılmış, öyle manalara girift olmuş ki, esasen mevcud olan kainat, mananın hassasiyetinden kitap şekline girerek, Kur'an-ı Hakim olmuştur. Elma aslında atomlarla yazılmış, hikmetle vücuda getirilmiş bir mevcuddur. Ama içindeki hikmetten ve azami derecedeki hakikatindan ötürü ağaç sayfasının kelimesine dönüştürülmüştür. Kainatı kitap olarak isbat eden en iyi örnek beşerin fen ve sanatlarıdır. Evet, insanlar botanik ilminin keşfi ile bitki ve ağaçların hikmetli kitap olmasını, zooloji ilmiyle de hayvanlar aleminin kitap şeklinde ilan edilmesinin isbatını yapmışlardır.

Kainat böyle hikmetli bir kitap olmasından ötürü beşerde bulunan akıl bu hikmetin karşısına çıktı ve insan-kainat alışverişinin genişlemesi ile fenler tezahür etti. Kainattaki hikmete karşı insandaki akıl; kainattaki kitap şekline mukabilde insandaki hitap çiçeği tezahür etti. Fonoğrafın üzerindeki plağın içindeki tüm kelimeler, fonoğrafın ince uçlu aleti ile dışarı çıkıyor. Aynen onun gibi fonoğraftaki plak; kainat, ve o fonoğrafın aleti insan aklı, fonoğrafın ses çıkaran kısmı ise insan hitabetine benzetilmesi gayet hikmettardir. Fakat insandaki hitap kabiliyetini ortaya çıkaran, kainatın kitap olma hususiyetidir. Çünkü kainat o kadar hassas, intizamlı ve hikmetlidir ki insan o hikmet kitabı karşısında hitaba gelmiş ve konuşmuştur. Allah sanatını konuşturuyor. Küçük bir bebeği düşünelim konuşmasını bilmiyor. Onun konuşma kabiliyetini tetikleyen etrafındaki esyalardır. İnsanda kainat içinde nazenin bir çocuktur ve onu dile getiren etraftaki esmanın eşyasıdır. Bu kainat mülkü umumen onun olmalıdır ki, insanı hitaba getirir, kainatın esmasına bir mübelliğ bir hatib yapmış, kainatı insanla beraber konuşturuyor. İşte bu delil ancak risale-i nura ait olabilir.

Kainatın Allah'ın mülkü olduğunu, o mülke karşı konuşan sonra o mülkü konuşturan insandan; insanın Allah'ın memlükü (kölesi) olduğunu da, o memlüke karşı mülkü hazırlamasından anlıyoruz. Neticede insanın hitap çiçeği ile Allah'a dost olup muhatap olduğunu görüyoruz. Miraçta da tüm kainat kitabını konuşturup dile getiren bir Muhammedi hakikatı müşahede ediyoruz. Kainat kitabının tüm hikmetlerini 4 kelime ile hitaba çevirip muhatap makamını ümmetine açan, hikmetli kainatın neticesini, netice-i azamını, insani bir netice- i azam ve ulvi bir gaye mesabesindeki hitap ile dile getirdiğini görüyoruz.

Kısaca tüm kainattaki hikmetin ulvi neticelerini ve kainat kitabını plağını Miraçta Cenabı Peygamberin (asm) dile getirerek hitap ettiğini görüyoruz. Kainat kitabının, miraçın önemli bir kısmı olan tahiyyat kısmında, muhatap makamı ile hitap çiçeğini açtığını görmekteyiz.

Abdullah Korkmaz

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
3 Yorum