Salahattin ALTUNDAĞ

Salahattin ALTUNDAĞ

Kâinatın Engin Denizinde Bir Damla, Küçük Bir Dönüşüm, Anlayışımızı Baştan Yazar

Cuma sabahı, gündüzün ilk ışıklarının doğuşuyla birlikte, huzur veren bir serinlik ve rahatlıkla birlikte, bir kardeşin gönderdiği video ile günüm başka bir anlam kazandı. Bu video, dostluğun ötesinde bir sevginin ürünü, beni hem ağlatan hem de içimde hayranlık uyandıran bir eserdi. Kalbim, rûhum ve vicdanım birlikte haykırdı:

"Dûhâ (kuşluk) namazını kıl, bu ânı derinleştir. Hayretini ve takdirini, asıl Sâhibine (cc) takdim et."

Namazın ardından, içimde, bir şâheser olan Risâle-i Nûr’un nûrlu satırlarından süzülen anlamlar bir çiçek gibi açılmaya ve duygularımın derinliklerine yayılmaya başladı. İzlediğim video hakkında içimden doğan bu düşünceler, kalemi elime alıp beyaz kâğıdın üzerine aktarmamı sağladı. Bu düşüncelerimi ve duygularımı siz değerli okuyucularımla paylaşmak istedim:

(Bir yaprak tırtılının, her anı titizlikle kaydedilmiş, kelebeğe olan dönüşümü...)

Ve işte, bu video hakkında şâheser Risâle-i Nûr’un ilhâmı ile içime doğan düşünceler:

KARANLIKTAN AYDINLIĞA, BİR DÂVET

Bu muhteşem var oluşların arkasında Allâh'ın (cc) varlığı, öylesine çarpıcı, öylesine açık ve net ki, [1] sâdece kalplerini karanlığa teslim etmiş, vicdanlarının özgür sesini kısıtlamış ve nefislerinin köleliğini gönüllü olarak kabûl etmiş olanlar, Allâh'ın (cc) varlığını âdeta YOKMUŞ GİBİ (hâşâ) inkâr edebilirler.

Ancak, bu türden bir durumda bile, son nefeslerine kadar, mânevî hastalıkların pençesinde çırpınırlar. Kendi içlerinde biriken boşlukları doldurmak için, başka yaşamlarda, başka varoluşlarda var olmaya çabalarlar.

Ey insan! Ey aşk ve merhametle dolu rûh! Nasıl olur da "Allâh-u Ekber", "Subhanallâh" demez ve SECDEYE gitmezsin? Bir tırtılın nasıl bir kelebeğe dönüştüğünü izleyip de nasıl hayret etmezsin? Küçük bir tırtılın büyülü dönüşümü bile Yaradan'ın eşsiz sanatını yansıtırken, nasıl olur da sen bu ilâhî çağrıyı duymazsın?

Bedîüzzamân Said Nûrsi Hazretlerinin bir şâheseri olan Risâle-i Nûr'dan alınan duygularımın bu ifâdeleriyle, umarım, sizlerin de kalbinizde, rûhunuzda ve vicdanınızda derin bir anlam uyandırmayı başarabilmişimdir. Bu videonun uyandırdığı duyguları, düşünceleri sizlerle paylaşmak, her birimizin içindeki o küçük tırtılın bir kelebeğe dönüşebileceğini hatırlatmak istedim.

Nasıl ki bir tırtılın dönüşümü hayret uyandırıyor, öyle ki bizlerin de kendi dönüşümümüz, Allâh'ın yüce varlığının inkâr edilemez bir ispâtı olabilir.

Bu video, her birimizin kalbine, Yaradan'ın sonsuz gücünü ve sevgisini hatırlatıyor. Kalbini karanlıkla dolduranlara, aydınlığın nasıl bir umut, nasıl bir dönüşüm getirebileceğini gösteriyor. Bu sâdece bir tırtılın dönüşümü değil, aynı zamanda her birimizin, insanlığın, vicdanın ve îmânın dönüşümüdür. Bu dönüşümü sizinle de paylaşmak istedim, sevgili okuyucularım, çünkü bu hepimizin dönüşümü olabilir. Bu, hepimizin yolculuğu olabilir. Bu, hepimizin aydınlığı olabilir.

[1] Risâle-Nûr’da bu ifâdeler daha bir güzel ve harikulâde bir şekilde şöyle dile getirilmektedir:

“Ey şiddet-i zuhurundan gizlenmiş ve ey azamet-i kibriyasından ihtifa etmiş olan Kadîr-i Zülcelal! Ey Kadir-i Mutlak!” Asa-yı Musa (198)

“Ey şiddet-i zuhurundan gizlenmiş ve ey azamet-i kibriyasından istitar etmiş olan Zât-ı Akdes!” Asa-yı Musa (201)

“Ey şiddet-i zuhurundan gizlenmiş ve ey kibriya-yı azametinden tesettür etmiş olan Sâni'-i Hakîm ve Hâlık-ı Rahîm!” Asa-yı Musa (206)

“Her dertlinin âhını, her muhtacın duasını işiten ve dinleyen bir Semî-i Mücîb perde arkasında var, bakar ki; en küçük bir zîhayatın en küçük bir ihtiyacını görür ve en gizli bir âhını işitir, şefkat eder, fiilen cevab verir, memnun eder.” Asa-yı Musa (29)

“Madem bu san'atlı ve hikmetli masnuatıyla kendi hünerlerini ve san'atkârlığının kemalâtını teşhir etmek ve bu süslü, zînetli nihayetsiz mahlukatıyla kendini tanıttırmak ve sevdirmek ve bu lezzetli ve kıymetli hesabsız nimetleriyle kendine teşekkür ve hamd ettirmek ve bu şefkatli ve himayetli umumî terbiye ve iaşe ile, hattâ ağızların en ince zevklerini ve iştihaların her nev'ini tatmin edecek bir surette ihzar edilen Rabbanî it'amlar ve ziyafetlerle, kendi rububiyetine karşı minnetdarane ve müteşekkirane ve perestişkârane ibadet ettirmek ve mevsimlerin tebdili ve gece gündüzün tahvili ve ihtilafı gibi, azametli ve haşmetli tasarrufat ve icraat ve dehşetli ve hikmetli faaliyet ve hallakıyet ile, kendi uluhiyetini izhar ederek, o uluhiyetine karşı iman ve teslim ve inkıyad ve itaat ettirmek ve her vakit iyiliği ve iyileri himaye, fenalığı ve fenaları izale ve semavî tokatlarla zalimleri ve yalancıları imha etmek cihetiyle, hakkaniyet ve adaletini göstermek isteyen perde arkasında birisi var.” Asa-yı Musa (125)

“Bu hâkimane ve hakîmane faaliyet-i daimeden ve perdesinin arkasında bir Fâil-i Kadîr ve Alîm'in ef'ali, görünür gibi hissedilir.” Asa-yı Musa (138)

“Bu hâkimane ve hakîmane faaliyet-i daimeden ve perdesinin arkasında bir Fâil-i Kadîr ve Alîm'in ef'ali, görünür gibi hissedilir. Ve bu mürebbiyane ve müdebbirane ef'al-i Rabbaniyeden ve perdesinin arkasından, her şeyde cilveleri bulunan esma-i İlahiye, hissedilir derecesinde bedahetle bilinir. Ve bu celaldarane ve cemalperverane cilvelenen esma-i hüsnadan ve perdesinin arkasında sıfât-ı seb'a-i kudsiyenin ilmelyakîn, belki aynelyakîn, belki hakkalyakîn derecesinde vücudları ve tahakkukları anlaşılır.” Asa-yı Musa (138 -139)

“Göz ile görünen bu hadsiz in'amlar, ihsanlar, lütuflar, keremler, inayetler, rahmetler; perde-i gayb arkasında bir Zât-ı Rahman-ı Rahîm'in bulunduğunu sönmemiş akıllara, ölmemiş kalblere gösterir.” Asa-yı Musa (220)

“Evet şu kâinatta görünen mevsimlerin değişmesi gibi haşmetli icraat ve seyyaratın tayyare-misal hareketleri gibi azametli harekât ve Arzı insana beşik, Güneşi halka lâmba yapmak gibi dehşetli teshirat ve ölmüş, kurumuş Küre-i Arzı diriltmek, süslendirmek gibi geniş tahvilat gösteriyor ki: Perde arkasında böyle muazzam bir rububiyet var, muhteşem bir saltanatla hükmediyor.” Sözler (73)

“Bütün onlar, birer birer, vücud-u Vâcib'e şehadet ve vahdetine işaret ettikleri gibi, heyet-i mecmuasıyla, güneşin ziyası güneşi gösterdiği gibi, o hal ve bu keyfiyet, perde-i gayb arkasında bir Vâcib-ül Vücud'u, bir Vâhid-i Ehad'i, hem gayet Kerim, Rahîm, Mürebbi, Müdebbir ünvanları içinde akla gösterir.” Sözler (655)"

“Müsebbebata takılan neticeler, gayeler, faideler; bilbedahe perde-i esbab arkasında bir Rabb-ı Kerim'in, bir Hakîm-i Rahîm'in işleri olduğunu gösterir. Çünki şuursuz esbab, elbette bir gayeyi düşünüp çalışmaz. Halbuki görüyoruz: Vücuda gelen her mahluk, bir gaye değil, belki çok gayeleri, çok faideleri, çok hikmetleri takib ederek vücuda geliyor. Demek bir Rabb-ı Hakîm ve Kerim, o şeyleri yapıp gönderiyor. O faideleri onlara gaye-i vücud yapıyor.” Sözler (680)

“Bütün mahlukatın yüzüne tebessüm eden bütün zînetli nebatat ve hayvanattaki tezyinat ve gösterişler, bilbedahe perde-i gayb arkasında bu süslü ve güzel san'atlar ile kendini tanıttırmak ve sevdirmek ve bildirmek isteyen bir Zât-ı Zülcelal'in vücub-u vücuduna ve vahdetine delalet ederler.” Sözler (680-681)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
14 Yorum