“KARDEŞ” Olmayı Öğrenebilmek

“KARDEŞ” Olmayı Öğrenebilmek

Nur KABADAYI'nın yazısı...


İslam kültüründe öğrendiğim en güzel duygulardan birisi “tefani sırrı” oldu.
 
Dünyaya “ben” için gelmedik ki “ben” için yaşayalım. “Biz” varız her yerde…Bunun için “Biz” olarak yaşamalıyız.
 
Kardeşlerimizin acısı bizim acımız olmalı; onun derdi bizim derdimiz olmalı ki hayat anlam kazansın. Kardeşlerimizin kalbine ağır gelen yükü bizde yüklenebilmeliyiz ki kalbi zayıf düşüp ümitsizlik çukurlarında sürüklenmesin.
 
Müslüman olmanın kimi yerde çok kolay kimi yerde çok zor olduğunu işte bu anlarda daha çok anladım. “Kardeşlerimizin derdi ile dertlenebilmeyi öğrendiysek” o zaman yol kat etmişiz demektir.
 
Açıkta kalan kardeşlerimize evlerimizi açabilmiş, giydiğimiz kıyafeti bile paylaşabilmeyi öğrenmişsek “Ensar”, yapılan iyiliğe iyilikle mukabele etmeyi biliyorsak “Muhacir” olabilmişizdir. Yoksa hayat; kazan kazan kazan, kendin ye-iç DEĞİLDİR.
 
Zorlu yokuşlarda kardeşlerimizi yeri geldiğinde sırtımıza alabilme cesaretini göstermeyi biliyorsak hayatın gayesini anlamışız demektir.
 
Kardeşlerimizin yüreğindeki sancının büyüklüğünü hissedebilmiş, dualar ve gözyaşlarıyla destek olabilme fedakârlığını sergilemişsek “tek yürek olabilmenin” mertebesine yükselmişiz demektir. Kendim için değil akan gözyaşlarım; kardeşlerim için….onun adına…onun sancısını kendi yüreğimde hissediyorum dercesine gözlerden yaş süzülüyorsa “kardeş olabilmişizdir.”
 
Karşılaştığımız musibet anlarında birbirimize “sabrı tavsiye” etme sabrını gösterebiliyorsak kulluk şuuruna ermiş, “buna da şükretmemiz lazım” deme gücünü kendimizde görebiliyorsak; Allah’a cc olan sevgimizi de kardeşlerimizde paylaşma aşamasına gelmişiz demektir.
 
Kardeşlerimiz ile mesafeler aramıza girdiğinde de onları unutmadan yaşama bilincine ermişsek aynı “manevi atmosferdeyiz” demektir.
 
“Bizim gibi hakikat ve âhiret kardeşlerin, ihtilâf-ı zaman ve mekân, sohbetlerine ve ünsiyetlerine bir mâni teşkil etmez. Biri şarkta, biri garpta, biri mazide, biri müstakbelde, biri dünyada, biri âhirette olsa da, beraber sayılabilirler ve sohbet edebilirler. Hususan bir tek maksat için bir tek vazifede bulunanlar, birbirinin aynı hükmündedirler.”(Mektubat)
 
Kardeşlerimiz yıkıntılar arasında yeniden kendini inşa etmeye çalışırken; sevgimiz, dualarımız, konuşmalarımız ile o inşaya harç olabiliyorsak; bunu yapabildiğimizde yeniden doğmak için ter akıtmayı öğrenmişiz demektir.
 
Kardeşlerimiz çıkmazlara girdiğinde; “aklın, kalbin, ruhun sahibini yine Sahibine vermesi gerektiğini” ona özenle ve yorulmadan öğretmeyi başarabiliyorsak Mümin olmayı öğrenmişiz demektir.
 
Kardeş olabilmek için soğuk kış günlerinde üzerimizdeki paltoyu vererek o soğuğa dayanabiliyorsak; hayattaki diğer soğuk anlara dayanabiliriz demektir.
 
Birbirimizin ellerini bırakmadan yürüyebilmeyi, kendi menfaatlerimizden önce kardeşimizin menfaatini düşünebilmeyi, biz yemeden onun yiyebilmesini, biz giymeden onun giyebilmesini öğrenebilmişsek; İŞTE O ZAMAN KARDEŞ OLABİLMEYİ ÖĞRENMİŞİZDİR.
 
TÜM KARDEŞLERİMİ KENDİMDEN DAHA ÇOK SEVMEYİ ÖĞRENDİĞİMDE HAYAT BANA GÜZEL YÜZÜ İLE TEBESSÜM ETTİ. BENDE ONDAN ÖĞRENDİĞİM TEBESSÜM İLE KARDEŞLERİME TEBESSÜM EDİYORUM…