Kalp dediğin içerden kırılır

"Gerçeklik kabul edilemez olduğu zaman bakarak eziliriz." Nilüfer Kuyaş, Serbest Düşüş'ten...

Cenab-ı Hak, Kur'an'da, insanı 'ahsen-i takvim'de yarattığını söylüyor. Yani 'kıvamlarım en güzeli'nde. Güzel olmak bir nimet mi? Evet, öyle. Fakat imtihanı da büyük olur güzel olanın. Kıvamının ölçüsü ulaşılmaz oldukça benzeri nadirleşir. Tadını kaçırmak da kolaylaşır. Başkalarının bozulması seninkisi kadar kolay değil. Hatları kaba çünkü. Daha az zarar görürler.

Sen güzelsin. Kıvamın güzel. Azıcık biber atsalar, azıcık keder katsalar, azıcık gözyaşı görsen, asık bir yüze tebessüm etsen, için acır. Kıvamın bozulur. Yalnız sevdiklerin için değil, sevdiklerinin sevdikleri, hatta sevdiklerinin sevdiklerinin sevdikleri için bile canın yanar. Sen ki, kalbiyle herşeye dokunansın; fakat dikkat et, aynı zamanda en fazla dokunulansın. Gece yastığa başını koyup ağlayan senden başka mahluk var mı?

"İnsan kâinatın en câmi bir meyvesi olduğu için, kâinatı istilâ edecek bir muhabbet, o meyvenin çekirdeği olan kalbine derc edilmiştir..." Herkese kalbini açıyorsun. O kadar çok ilgin/sevgin var ki. Tüm dünyaya yeter gibi geliyor. Herkes seni sever gibi geliyor. Yanılıyorsun. Kalbinin şefkati hem gücünü hem güçsüzlüğünü arttırıyor. İnsana Allah'ı en çok şefkati arattırıyor. Çünkü şefkat ettiğin kadar üzülüyorsun. Şefkat ettiklerinin yaraları da senin. Acıdığın kadar acıya da talipsin. Ve insanlar, en az şefkat ettiğin kadar, seni üzüyorlar.

"Allah kalbin bâtınını iman ve mârifet ve muhabbeti için yaratmıştır. Kalbin zahirini sair şeylere müheyya etmiştir. Cinayetkâr hırs kalbi deler, sanemleri içine idhal eder. Allah darılır, maksudunun aksiyle mücazat eder."

Kalp kırıklığı, biraz da Allah'ın sana dargınlığı. Kalp dediğin içerden kırılır. Sokmasaydın onları kalbine hiçbirisi seni kırmaya güç yetiremezdi. Rabbin izin vermezdi. Dünyaya çok fazla hüsnüzan ettin. Halbuki Kur'an "Zannın fazlasından kaçın!" demişti. O kadar pembe düşler gördün ki onun hakkında. Mutluluk hakkında. Sevdiklerin hakkında. Sevmek hakkında. Dostlukların hakkında. Dostluk hakkında. İsimlerine her gece dua ettiklerin hakkında. Tamamen iyi niyetindendi oysa. Sen iyilik yaptıkça, iyice bağlandıkça, dünya da sana tebessüm edecek sanıyordun. Fakat âlem aynandan yansıyan kadar güzel değildi. Nakışları âlemden sandın.

"Kalb ve mahiyet-i insaniye zişuur bir aynadır. Onda temessül edeni şuur ile hisseder. Aşk-ı bekâ ile sever..." Her birimiz birer aynayız. Her birimizin kalbi bu dünyayı bir renge büründürüyor. Keşke senin rengin galip olsaydı. Ama imtihan dünyası. Renkler kapışıyor. Şeytanın alev kırmızısı, Âdem'in toprağının karasına sataşır. Başkasının siyahı, senin beyazına hücum eder. Karamsarlığı, iyimserliğinle çatışır. Sen gülümsersin, o kaşlarını çatar. O seni nasıl kırdığını bilmiyor ki. Bencile kendinden başka âlem var mı?

Halbuki her namazda Fatiha şunu tekrar ettiriyor: "Âlemlerin Rabbine hamdolsun!" Yani bu demekle belki biraz da şunu hatırlatıyor: "Bu dünyada sen biricik değilsin. Senden başkaları da var. Onları da Allah yarattı. Kırmadan kalplerini yürü bu yolu. Bencilleşme, âlemleri 'ben'inden ibaret görme! Haddini bil!" Fatiha bunu hatırlatır. Her namazda da tekrar tekrar okuruz onu. Çünkü insan en çok bunu unutur. Yoksa başkalarının kalbini kırmaya nasıl cüret edebilirdik? 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
3 Yorum