Kader ile irade’nin dansı

Kader ile irade’nin dansı

Kadere iman eden (iradesini intisap ettiren) kederden (bulantıdan) emin oluyor: Men amene bil kader, emine minel keder!

Mücahit Bilici'nin yazısı:

Kader ile irade’nin dansı

KADER YOLCULARI

Şahit olmuşsunuzdur: Arabada giderken önde oturanın midesi bulanmıyor arkada oturanın midesi bulanıyor. Ya da yolcuyken midesi bulanan insanlar kendileri şoför iken böyle bir sorun yaşamıyorlar. Acaba neden?

Çünkü öndekinin iradesi kaderi görüyor (camdan) ve seçiyor (hoop, şimdi sağa döneceğiz, şimdi de sola..). İradenin emrinde olan beden bu şekilde kader ile senkronize oluyor. Ama arkada oturan adamın iradesi kaderi (yolu) görmediği için kadere/ yola raptolamıyor. Kader ile boğuşmak zorunda kalıyor, midesi bulanıyor. Önünü göremeyen bir iradenin gerekli bilgilendirmesinden mahrum kalan beden bir o tarafa bir bu tarafa savrulabiliyor. Kaderden bihaber kalan/ bırakılan irade derbeder oluyor. Çünkü kader ile çatışıyor.

Kaderin kazaları (gerçekleşimleri) karşısında derbeder olan iradenin amacı, römork olup kancasını kaderin sürükleyici çekici-liğine takmak ve ona bağlanmaktır. Bütün iradelerin nihai amacı kaderleşmektir. Roller coaster’da teslim olmamakta direten kasılıp sağa sola çarparken, kendisini teslim eden ise rahat içinde şeyeran edip, çocukça mutlu oluyor.

Kadere iman eden (iradesini intisap ettiren) kederden (bulantıdan) emin oluyor: Men amene bil kader, emine minel keder!

IZDIRARA İNMEK

Izdırar zaruret hâlidir. Izdırara inen kadere biner, kudret ona musahhar olur. Izdırardan uzaklaşan kendi kendine biner, ağırlaşır. Tüm kaygı ve bağrışmalar, serseri iradelerin (ki bekleşen yolculardır) kader vasıtasına binmek istemesinin yansımalarıdır. Zarurete inmek mecbur tutulmayanlar için zaruridir. Bu yiyeceği garanti edilmeyenin yiyecek araması gibidir. Serbest kalmış olan (düşmüş şeyin) boşlukta savrulmamak, suda boğulmamak için tutunacak birşey araması zaruridir. Tutunduğu şey onu kurtarır. Bu, kendisinden başka birşey olmalıdır. Kendi kendisine tutunması felaketinin garantisidir.

Serbest olan ızdırara inmeye mecburdur. Muztar olan ise garanti altındadır. Bir vechesiyle insanın kurtuluşu toprak olmakta, diğer varlıklar gibi alnını secdeye götürmektedir. Zira insan, secdeden kopmuştur. İrade insanın özerkliği ve bağımsızlığı demektir. İnsana varmayan varlıkta, kader hükümfermadır.

Yani gönüllü bir hayvandır insan. “İnsan konuşan hayvandır”ın manası şu olmak gerektir: insan konuşan (çağıran, dua eden) yani eli olan, aklı ile elini uzatıp tutunabilen hayvandır. İnsan elini uzattığında (“Allah sana sundum elim”) elini tuttuğu şeyin kudretine sahip olur. Babasının elini tutan çocuk babasının kudretine sahip olur. Direksiyonu tutan yaya araba olur. Kaderi irade eden kader gibi nüfuzlu ve keskin olur. “Eğer Mâlik-i Mülke memlûk isen, O’nun mülkü senindir, gör.”

Evet, çocuğun iradesi kaderdir, ebeveyn teslim olur. İnsan irade ipi yetmeyince veya kopunca kaderin kollarına düşer.

Kaderin kolları zevk ve lezzet makamıdır. Aşkta insan kaderin eline düşer. Mutluluğu ondandır. Aşkta insan muztar hayvandır. Aşkta, âşık kendi kafasını kesip sevgilinin iradesine vagon olur. Otobüse binen yolcu şoföre asker olmuştur. Rahatla koltuğuna oturur. Aşkta ızdırar bitince irade tekrar araya girer büyü kaçar. Aşk iradenin askıya alınmasıdır.

Bu sebeple, ızdırarda mesuliyet yoktur. Izdırarda helal ile haram arasında fark yoktur: hayır da şer de, lütuf da kahır da bir olur, hoş olur. Zira, ızdırar hâlinde ihtiyar iradenin elinden çıkar. Önünde seçecek birşey bulamayan irade geçici olarak askıya alınır, kendinden geçer. Direksiyonda kader vardır ve kader için doğru ve yanlış, hayır ve şer birdir. Yani ızdırarda insan ahlaktan fıtrata iner, hayatta kalmak için yiyen hayvan gibi (çünkü ızdırarda insan hayvan olur) o da hayatta kalacak kadar yiyebilir. Bu noktaya kadarki rızkı kaderin elindedir ve garanti altındadır. Bu noktadan öteye yemeye devam ettiğinde insan, kendisini kaderin otomatik vitesinden çıkartıp, iradenin mesuliyetine alır. Artık önünde yemese de olur bir şeyi yemek veya yememek seçenekleri doğmuştur. Burda insan hayvaniyetten insaniyete çıkar, ahlaka dâhil olur ve mesuliyet başlar. Izdırarda dizginler kaderin elinde olduğu için herşey mükemmeldir, itkan vardır. Izdırarda obezite veya açlıktan ölmek yoktur.

Tanrı öldükten sonra iradenin her yaptığı doğru olur. Dostoyevski’ye atfedilen bir cümle var: “Eğer Tanrı yoksa herşey mübah olur.” Zira, kaderin yokluğunda irade kader olur. “Güç istenci” diye Türkçeye çevrilen şey, Nietzsche’de “kaderi murad/irade etmek” olmalı ta ki hâşâ Tanrı katili bilinen meczupların neden “amor fati” cezbesine kapıldıkları anlaşılsın.

Taraf

 

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.