İşte bu, size bir mucize olarak Allah’ın dişi devesidir

İşte bu, size bir mucize olarak Allah’ın dişi devesidir

Ayet meali

Bismillahirrahmanirrahim

Cenab-ı Hak (c.c), Hûd Sûresi 63-68. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:

63 . (Sâlih) dedi ki: “Ey kavmim! Söyleyin bakalım, ya Rabbimden apaçık bir delîl üzerinde isem ve (O) bana tarafından bir rahmet vermişse? O’na isyân edersem, bu takdirde Allah’(dan gelecek azâb)a karşı bana kim yardım eder? O zaman bana zarar vermekten başka bir şey artırmazsınız.”

64 . “Ey kavmim! İşte bu, size bir mu‘cize olarak Allah’ın dişi devesidir; (*) artık onu (serbest) bırakın, Allah’ın arzında yesin (içsin)! Ona bir kötülükle dokunmayın! Yoksa sizi yakın bir azab yakalar.”

65 . Fakat (Semûd kavmi bu îkāzı dinlemeyerek) onu kestiler; bunun üzerine (Sâlih): “Yurdunuzda üç gün daha yaşayın! Bu, yalan olmayan bir tehdiddir!” dedi.

66 . Nihâyet emrimiz gelince, Sâlih’i ve berâberindeki îmân edenleri tarafımızdan bir rahmetle (hem o azabdan), hem de o günün zilletinden kurtardık. Şübhesiz ki, Kaviyy (pek kuvvetli olan), Azîz (kudreti herşeye gālib gelen) ancak Rabbindir.

67 . Zulmedenleri ise, o korkunç ses yakaladı da bulundukları yerde çöküp kalan kimseler oldular!

68 . Sanki orada hiç oturmamışlardı! Dikkat edin! Şübhesiz Semûd (kavmi) Rablerini inkâr ettiler. (Ve yine) dikkat edin! (Peygamberlerine isyanları yüzünden Allah’ın rahmetinden uzaklaşan) Semûd (kavmi) helâk olsun! (**)

(*) Sâlih (AS)’ın kavminin isteği üzerine Cenâb-ı Hakk, mu‘cize olarak, onlara büyük bir kayanın içinden bir deve çıkarmıştı. (Celâleyn Şerhi, c. 3, 450)

(**) “Sırât-ı müstakîm ehli (dosdoğru bir yolda giden kimseler) olan peygamberlere binler vâkıâtta (hâdiselerde) istimdadlarına (yardım istemelerine) hârika bir tarzda gaybî imdad (görünmez yerden yardım) gelmesi ve o peygamberlerin istedikleri aynen verilmesi ve düşmanları olan münkirlere (inkarcılara) yüzer hâdisâtta aynı zamanda gazab gelmesi ve semâvî musîbet başlarına inmesi kat‘î ve şeksiz (şübhesiz) gösterir ki, bu kâinâtın ve içindeki nev‘-i beşerin (insanlığın) Hakîm (hikmet sâhibi) ve Âdil (adâletli) ve Muhsin (ihsân edici) ve Kerîm (ikrâm edici) ve Azîz (izzetli) ve Kahhâr (kahredici olan) bir Mutasarrıfı (idârecisi), bir Rabbi var ki; Nûh (AS) ve İbrâhîm (AS), Mûsâ (AS) ve Hûd (AS) ve Sâlih (AS) gibi çok nebîlere (peygamberlere) pek hârika bir sûrette târihî ve geniş hâdiselerle muzafferiyet ve necatları (kurtuluşları) vermiş ve Semûd ve Âd ve Fir‘avun kavimleri gibi çok zâlimlere ve münkirlere dahi peygamberlerine isyânlarına mukābil (karşılık), dünyada dahi bir cezâ olarak, başlarınadehşetli semâvî musîbetler indirmiş.” (Şuâ‘lar, 15. Şuâ‘, 579)