İslam'da kadının miras paylarına itiraz edenleri susturan soru

İslam'da kadının miras paylarına itiraz edenleri susturan soru

Kadına 1 erkeğe 2 pay veren İslam'a itiraz edenler bunu neden düşünmüyor?

RİSALEHABER

İslamda miras payları konusunda kadın-erkek açısından haksızlık mı yapılıyor? Prof. Dr. Ahmet Akgündüz, itirazları cevapladı ve itirazcıların kendilerine soramadığı soruyu hatırlattı.

Akgündüz'ün yazısı şöyle:

İslâm âlimleri önce şunu belirtmektedirler: Bir makinanın en iyi çalıştırma proğramı ve esasları, herhalde ustası tarafından hazırlanan kataloğunda yazılıdır. Katalog dışında makinanın çalışma esaslarıyla ilgili söylenen sözler ve ileri sürülen görüşler, sadece ve sadece makinanın bozulmasına veya patırtı gürültü yaparak kendinden isteneni vermemesine yol açacaktır. Basit bir çamaşır makinasında bu durum böyle olduğu gibi, en ileri teknolojiye sahip bir bilgisayarda da durum böyledir. İşte insan, Allah’ın yüce kudretinin antika bir san’atı ve mükemmel bir makinasıdır. Bu kâinât içinde en kıymetli makina olan insanın patırdısız ve gürültüsüz çalışabilmesi için, Ustası olan Allah tarafından Kur’an denilen bir katalog gönderilmiştir. İnsan makinası, bu kataloğa göre çalıştırıldıkça, huzur ve saadete erecektir; bu katalog içindeki kâidelere aykırı bir şekilde muâmele yapıldıkça, huzursuzluklar, ihtilâller ve anarşi devam edip gidecektir.

İşte miras paylarının tesbiti de Kur’an denilen insan ve kâinât kataloğunda yazılı esaslara göre Kur’an tarafından yapılmıştır. Hikmetini bilmesek de ve sebebini anlamasak da, konulan kâidelerin insanın lehine olduğunu, zaman denilen büyük müfessir şerh edip gözlerimizin önüne sermektedir. Bu sebepledir ki, Kur’an kataloğu, vefât eden müteveffânın mirasını taksime yönelik kâideleri vaz‘ ettikden sonra, insanların her zaman bu kâidelerin hikmetlerini anlayamayacaklarını çok iyi bildiği için bakınız miras âyetini nasıl hikmetli cümlelerle bitirmektedir: “.....(bu mirasçı olanlar) babalarınız ve oğullarınız; bunların hangisi menfaatçe size daha yakındır bunu bilemezsiniz. Bütün bunlar Allah tarafından bir makinanın kesin çalıştırma esasları gibi farîza yani mutlaka takip edilmesi gereken esaslar olarak takdir ve tavsiye olunmuştur. Şüphe yok ki, bu miras paylarını (farîzaları) takdir eden Allah, hem herşeyi bilen Alîmdir ve hem de her hükmünü mutlaka bir hikmete mebnî takdir eden Hakîmdir.”

Kur’an, kadının miras payını eksik mi vermiş?

Önce bu sorunun yanlışlığını ve dolayısıyla buna binâ edilen bazı yanlışlıkları sizlere açıklamak istiyoruz. Bu iddiayı ileri sürenler, kadın denilince akla ne geldiğini, her halde bilmemektedirler. Zira Kur’an, sadece mûrisin evlatları arasında kız ve erkek beraber bulunması halinde, erkeğe iki pay ve kıza bir pay vermektedir. Halbuki, kadın demek, sadece mûrisin evlâtları demek değildir. Mûrisin annesi de kadındır; karısı da kadındır; ana baba bir veya baba bir yahut ana bir kızkardeşleri de kadındır; ninesi de kadındır. Halbuki Kur’an’ın dışındaki bir çok hukuk sistemleri ve mesela Türk Medeni Kanunu, bahsettiğimiz kadınlara, Kur’an mirastan pay verirken, onları tamamen mirastan mahrum bırakmaktadır. Neden sadece Kur’an’ın evlâtlar arasındaki taksim tarzı gündeme getiriliyor da, mesela Türk Medeni Kanununun diğer kadınları mesela anneyi mirastan mahrum bıraktığı haller hesaba katılmıyor. Her meselede olduğu gibi, bu mevzuda da yine çifte standart uygulanıyor.

O halde evvelâ kadın nedir ve bunların hem İslâm hukukundaki ve hem de Türk Medeni Hukukundaki miras durumları nasıldır? Bu suallerin cevabını verip, sonra da ikili birli taksimi açıklayalım.

ANNENİN MİRASÇILIĞI

Türk Medeni Kanunu ve bunun esasını teşkil eden diğer hukuk sistemleri, bir asra yakındır, mûrisin evlatları bulunması halinde, bırakınız anneyi mirasçı sayıp eksik de olsa bir pay vermeyi, anneyi ve hatta babayı adamdan dahi saymamış ve mirastan mahrum bırakmıştır. Ancak mûrisin fürû‘u yani çocukları ve onların çocukları ..... çocuklarının çocukları bulunmaması halinde, anne ve babaya miras intikal edebilmektedir. Bu yüzdendir ki, bugün huzurevlerine düşen veya buralara da gelemeyip sokaklarda kalan yaşlıların çoğu, Medeni Kanunun bu hükmünün zulmüne maruz kalmışlardır.

Şimdi sormak hakkımız değil mi? Acaba ana kadın sayılmıyor mu? Eğer sayılıyor ise, neden beşerî sistemlerin anayı yani bir kadını tamamen mirastan mahrum bırakması değil de, sadece Kur’an’ın evlatlar arasındaki ikili birli taksimi itirazlara hedef oluyor?

Kur’an, çocukları bulunsa da anneye mirastan mutlaka südüs yani altıda bir pay ayırmaktadır. Avrupa hukuk sisitemleri son zamanlarda bu adâletsizliği anladıklarından dolayı, anneye ve babaya, evlâtların varlığı halinde dahi, tıpkı Kur’an gibi, altıda bir pay vermeye başlamışlardır. Yeni hazırlanan ve bir türlü kanunlaşamayan Türk medeni Kanunu Tasarısında da bu hüküm, dinimizin esası olan Kur’an’da bulunduğundan dolayı değil, Avrupalılar kabul etmeye başladıklarından dolayı kabul edilmiştir.

İşte beşerî hukuk sisitemleri, “nasıl kız hakkında, hakkından fazla verdiğinden böyle bir haksızlığa sebep oluyor, öyle de, anne hakkında hakkını kesmekle daha dehşetli haksızlık ediyor. İşte anneyi, evladının malından mahrum etmek, insanoğlunun sosyal hayatının gâyet parlak ve faydalı bir tiryâkına zehir katmaktır. İnsaniyet-perverlik ve hümanizm iddia eden bir kısım tek gözlüler anlamazlarsa da, elbette hakiki insanlar anlar ve Kur’an’ın hükmünün mutlak hak ve adâlet olduğunu bilirler.”

NİNENİN MİRASÇILIĞI

Annenin olmaması halinde ninenin durumu da yukarda izah edildiği gibidir. Günümüz Medeni Kanunu, ancak evlâtların ve baba ile ananın olmaması hallerinde nineye pay verirken, Kur’an, evlâtlar bulunsa da, baba ile annenin olmamaları halinde bunları da mirasdan mahrum bırakmamaktadır. Acaba yine soruyoruz: Nine kadın değil midir? Neden bu mesele gündeme getirilmemektedir?

Kız kardeşlerin mirasçılığı

Kur’an, erkek çocukların veya erkek baba ve dedenin bulunması hali dışında, mahfûz hisse diyebileceğimiz belli hisselerle kız kardeşlere mirastan pay vermektedir. Halbuki Türk Medeni Kanunu, kız veya erkek füru‘ yani mûrisin erkek çocuklarının bulunması halinde, kız kardeşleri tamamen mirastan mahrum bırakmaktadır. Mesela, iki kız evlat ve iki tane de kız kardeş bırakarak vefât eden bir şahsın terekesi, Kur’an’a göre şöyle paylaşılır: İki kız kardeş terekenin 2/3’ünü alırlar; geriye kalan 1/3'ü ise aralarında eşit paylaşmak üzere kız kardeşlere kalır. Halbuki Türk Medeni Kanununa göre ise, terekenin tamamı kız evlatlara kalırken, kız kardeşler, mirastan mahrum kalmaktadırlar.

O halde kadının miras payı her zaman ve bütün kadınlar için yarım değildir.

Buraya kadar yapılan tahlillerden anlaşılmaktadır ki, kadın denince sadece mirasbırakanın evlatları akla gelmemelidir. Anne, nine, kız kardeşler ve benzerleri de kadın ise ve bunları da hesaba katacak olursak, Türk Medeni Kanunu bunları mirastan tamamen mahrum ederken, Kur’an bunlara merhameten pay vermektedir. O halde kadının miras payı eksik demek, meseleyi bilmemek demektir. Ayrıca kadına bir ve erkeğe iki pay şeklindeki taksim, yukardaki izahlardan anlaşılacağı üzere, sadece ve sadece kız ve erkek evlâtlar arasında mevzubahistir. Bütün kadınların miras paylarında gözetilen umumi bir kaide değildir.

Erkek ve kız evlâtlar arasında ikili birli ayırım mı vardır? Ve kız evlâtların miras payları nasıldır?

İnsan denilen ilâhî makinanın kataloğu olan Kur’an, Medeni Kanunun tamamen mirastan mahrum ettiği anne ve kızkardeşler gibi kadınlara belli nisbetlerde miras payları verirken, mûrisin çocukları arasında ikili birli taksimi emretmesi, anlamasak da, elbetteki bir çok hikmetlere mebnî... Ancak bu hikmetlerden bazılarını bizler de anlayabilmekteyiz.

“Medeniyet, Kur’an, kadına, üçte bir miras payı verdiği için, Kur’an’ı tenkid etmektedir. Halbuki; toplum hayatında hukukî hükümlerin çoğu, ekseriyete göre tesbit ve tayin olunur. Çoğunluk itibariyle de, bir kadın, kendini himâye edecek ve nafakasını temin edecek bir erkekle evlenir. İşte bu durumda bir kadın, babasından erkeğe göre yarım pay alsa, kocası tam pay aldığı için eksiğini tamamlar. Erkek ise, babasından iki pay alsa da, bir parçasını evlendiği kadının nafakasına harcar; böylece yarım pay alan kız kardeşine eşit hale gelir. İşte Kur’an’ın adaleti böyle iktizâ eder ve böyle hükmetmiştir.”

Kadına miras hakkını ilk tanıyan din İslâmiyettir 

Gerçekten İslâmiyette karı ile koca arasında mal ayrılığı rejimi vardır. Yani erkek kendi malvarlığı üzerinde ve kadın da kendi malvarlığı üzerinde tasarruf haklarına sahiptirler. Kadın tasarruf hakkı bulunan maldan, ailenin müşterek giderlerine katılmak mecburiyetinde değildir. Erkek ise, kadının ve çocukların nafakalarını temin etmekle şer‘an mükellefdir.

Meselenin bütün yönlerini bilmeden ve sadece Bektaşi misillû bir meselenin sadece kulağa hoş gelmeyen bir yönünü nazara vererek, insanın Allah tarafından hazırlanan kataloğu demek olan Kur’an’daki esasları tenkit etmek, hakka ve hakikata muhâlifdir.

Kadına her yerde yarım hak verilmemektedir. Ayrıca kız ve erkek kardeşler arasındaki ikili birli yani erkeğe iki ve kıza bir pay verilmesi de, bir dengeyi sağlamak içindir. Erkek iki pay alsa da, bunu karısı ve çocuklarının nafakasına harcamak durumundadır. Kadın ise, bir pay alsa da, kendi malvarlığından evin masraflarına katılma mecburiyeti yoktur.

Ayrıca hukuk tarihi boyunca, kadına miras hakkını ilk tanıyan dinin İslâmiyet olduğunu da nazarlara vermek isterim.

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
4 Yorum