Hüseyin ÇEŞİTCİOĞLU

Hüseyin ÇEŞİTCİOĞLU

Isıkgöl'ün çocukları-6

بِاسْمِهٖ سُبْحَانَهُ

Sıcak bir Haziran akşamına doğru iki elinde çanta ile Talat'a doğru yürüyordu.

Talat, çiçek ve bitki bahçesinde müşteri arabasına sattıklarını yüklerken, onu görünce işini bırakıp hızla karşılamaya çıkıp yürüdü.

Sevinç ve heyacanla selamlaştılar, Talat iki çantayı da almakta ısrar etti ve aldı.

Çiçek saksısı yükleme işi bitince, süs bitkisi ve çiçek bahçesinde sohbete dalarken çaydanlık ocağa konmuştu bile.

Talat'ın arifçe ve hızlı hizmeti onu kendi köyündeki eski insan tavırlarına götürdü.

Şimdi bu davranışlar azalıp zayıflamıştı.

Akşam namazını cemaatle kılıp Sözler'den 1.Sözü okudular.

Talat Kırgızistan/Karakol şehrinin bir köyünden kalkıp bu bitki bahçesine çalışmaya gelmişti.

İlk defa karşılaşıyorlardı. Geldiğini telefonda bildirmişti sadece. Akşam yemeğini alacakaranlıkta ve cenneti hatırlatan bahçede yerken sohbet/ muhabbet koyulaştı.

Talat'a, memleketindeki durumları ve kaynı da olan Nur talebesi Nuristan'ı sordu ve gönderdiği selamını aldı.

Yatsıya kadar bu sohbet sürüp gitti. Tevafuklu Kur'an ve Risaleleri köyünün camisine hediye etmesini tembihledi, Talat da memnuniyetle "peki" dedi.

2021092819082663287f5421ddfa04.pngKumaş dokuma seccadeyi ise, "Türkiye hediyesi" diyerek köyünde namaz kılan en fakir ve yaşlı kadın veya erkeğe vermesini söyledi ve tokalaşıp ayrıldılar.

Dönerken iki elinde, biri gül beyazı öbürü yavruağzı çiçeğe sahip iki begonya saksısı taşıyordu.

Talat otobüslerin geçtiği ana yola kadar yürüyüp uğurlamak istediyse de o  kabul etmedi ve yayan yola düşüp karanlıkta kayboldu.

***

Kırgız genci Destan'ın sorduğu sorulara verilen anlık cevaplara devam ediyoruz şimdi.

"Gafletle, öfkeyle veya başka kötü duygularla hazırlanmış yemekte hayır ve bereket olmaz. Çünkü ona nefis ve şeytan karışmıştır." (Şah Nakşibend k.s)

-Üstad Nakşibendin sözleri bugün matematik olarak ispatlandı. Japonlar bir çiçeğe kötü sözle öbür çiçeğe güzle sözle bakıp su verdiler. Sonuç çok farklı çıktı. Güzel bakılan çiçek daha güzel ve canlı iken öteki daha soluk ve cansız kaldı. Yemek vb. hazırlarken salavat, tövbe, istiğfar getirmek yemekte manevi, maddi mucizevi değişiklikler yapacaktır. İslam ve iman büyüklerinin anneleri bu inceliklere dikkat ediyordu.

Mesela Üstad Bediüzzaman Said Nursi'nin annesi oğlununu hocasına, hamileliğini anladıktan sonra devamlı abdestli bulunduğunu, doğumdan sonra daima abdestli emzirdiğini açıkladı. Üstadın babası ise aynı hocalarına, tarlaya gidip gelirken, yol kenarındaki tarlalardan ekin aparmasınlar diye öküzlerinin ağzını bağladığını itiraf etmiştir.

"Bir kimse Ehl-i Beyt’i ve âlimleri severse, o kimse çok günahkâr olsa bile Allah Teâlâ o kimseye pek çok ihsanda bulunur." (Muhammed b. Hanefiyye ra)

-Ehlibeyt sevgisi müslümana farzdır.Çünkü Kur'an'da "O peygamber sizden ücret istemiyor, alibeytine sevgi istiyor" buyrulur. Ehli beyt cibilli olarak/kan itibariyle İslam'a taraftardır. En uzağı bile İslama yakındır, bidalara taraf değildir. Üstad Nursi böyle yazıyor.

Daha önemlisi Üstad Nursi'ye göre Resululah'ın Kur'an'dan sonra sünneti=(alibeyti) tavsiyesi, sünneti ihya edip yaşamalarından dolayıdır. Tarih boyunca sünnet-i seniyyeyi en doğru, en külli, en güzel yaşayan alibeyt imamları kutupları olmuştur. Hz. Hasan, Hz. Hüseyin, Zeynelabidin, Caferi sadık vd. Ayrıca dört büyük mezhep imamı başta olarak, Şahı Nakşibend, Gavsı Azam, İmam Rabbani, İmam Gazali, İmam Mevlana ve bu zamanda İmam Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri sünneti ihya ederek külli, şumullü, berrak ve açık şekilde yaşamışlardır. İmam Muhammed bin Hanifi'nin alibeyt sevgisini tavsiye etmesinde sülalesi/akrabası olmasının payı sünnetten ayrı bir şey değildir.

"Sana şüphe vereni bırak, şüpheli olmayana bağlan. Hiç şüphesiz doğru söz güven ve sükûnet, yalan ise şüphedir." (Hadis-i Şerif, Tirmizî)

-Hz. Resulullah (asv) hak ve doğru söyler. Şüpheli şeyleri terketmek takvadandır. Vicdanımızda şüphe uyandıran şeyden kaçınmalıyız. Zaten vicdan Rabbimizi tanıtan 4. muallimdir. Doğru söz söyleyene de dinleyene de güven ve huzur verir. Yalan ise kişilere ikircik ve şüphe verir. Doğruluk imandan, yalan ve cerbezeli söz küfürdendir.

"Kötü kimselerle sohbet etmek, hayırlı kimseler hakkında suizanda bulunmaya sebebiyet verir." (Hasan-ı Basrî rh)

-Kötü kimselerle iyilik yönünde sohbet edilebilir. Bunu da kendine güvenen iyiler yapabilir. Kötülüğün kendine bulaşmasına da dikkat etmek gerek. Amma kötülerle arkadaş ve dost olmak doğru olmaz. Kötülerle samimi, içli dışlı görünmek, kişiyi güvenilmez gösterebilir.

"Ölümü çok hatırlayan taşkınlıktan ve hasetten kurtulur." (Ebu Derdâ ra)

-Ölüm gerçekleri hatırlatan bir ikaz ve uyarıcıdır. Hayatı acılaştırır. Aklı başındaki insanı taşkınlıktan, aşırılıktan korur. Haset (kıskanma) edebileceği şeylerin faniliğini farkederek kıskanmaya gerek olmadığını kavrar. Esas olanın ebedi olan olduğunu düşünmeli. Ebedi olan şeyde ise kıskanma olmaz. Yani iyilik, ibadet, insaniyet vb. ebede-sonsuza bakar. Bunlarda ise kıskançlık olmaz. Olursa bu riyaya veya dini istismara girer. Dinde ise riya ve istismarın yeri yoktur.

"Fitne katillikten daha kötüdür. Fitnenin önüne geçmek için çok dikkat edilmelidir." (Gavs-ı Sânî k.s)

-Fitne ve fesat katillikten kötüdür. Fitne, kargaşa, kaos, güvensizlik gibi manalara gelir. Bir toplumda bunlar varsa o toplum huzursuz ve güvensizdir. Aynı zamanda fitne bulaşıcıdır. Rüzgarın pis bir kokuyu yaydığı gibi yayılır. Önü alınmaz hale gelebilir. Bir insanın öldürülmesinde ise suç belli ve sınırlıdır. Çaresi de bellidir. Bu sebeple fitne belası yaygın olduğundan nerede, kime, nasıl zarar vereceğini kestirmek çok güçtür. Müslümanın toplumdaki önemli bir görevi de, fitne çıkarmamak ve fitneyi önleyici şekilde davranmaktır.

"Muhabbet bütün tercihlerin sevgili lehine yapılmasıdır." (Kettani rh)

-Bu çeşit muhabbete aşk denir. Bu aşk karşılıklıdır. Bir de aşktan daha keskin, daha latif ve yüksek olan karşılıksız sevgi var. Buna da şefkat denir. Anaların yavrularına, Rahman ve Şefik olan Allah'ın tüm kullarına sevgisi şefkat cinsinden bir sevgidir.

"Dünyada, sadece geçirmiş olduğum ve yapamadığım secdelere üzülüyorum!" (Saîd b. Cübeyr ra)

-Yapılmamış secdelerin kazası da farzdır. Hatta yapılmamış şükürleri de kaza etmek lazım. Dünyada üzülecek tek şey varsa yapılmamış secdeler ve kılınmamış namazlardır.

"Siz beni anın ki ben de sizi anayım. Bana şükredin, sakın bana nankörlük etmeyin!" (Bakara 2/152)

-"Ben sizi anmanız için yarattım, organ ve cihazlarla donattım sıra sizde ey kullarım" der gibi anlıyorum bu ayeti kerimeyi. Yine "ben sizi sayısız ve sınırsız nimetlerle donattım karşılığında şükür istedim, siz de bundan kaçınmayın" şeklinde anlıyorum.

"Zengine zenginliğinden dolayı hürmet edip fakiri hor gören, Allah ve Resulü’nün düşmanı sayılır." (Ahmed Rifâî k.s)

-Üstad Rufai doğru söylemiş. Aynen hak ve hakikat.

"Biri size karşı yaptığı kötü bir davranıştan sonra gelip özür dilerse onu güler yüzle karşılayın." (Talha b. Musarrif rh)

-Eyvallah, şahsımıza yapılan kötülük için bunu yapmamız doğru ve güzel olur.

2021092819085963287f5421ddfa04.png"Salih ameli gizli yapmaya güç yetirebiliyorsanız gizli yapın." (Zübeyr b. Avvam ra)

-Hz. Zübeyr hak söyler. Farzlar, vacipler aleni yapılmalı. Bu da bir tebliğ ve hizmettir. Açık yapılan farzlarda riya olmaz. Ayıplayan ayıplar. Salih amel gizli, açık yapılmalı. Gizli yapmak daha makbuldür.

"Kalbin, dilin ve bedenin temiz olması, helâl lokma yemeye bağlıdır." (Seyyid Emîr Külâl ks)

-Doğru. Sadece helal lokma yemeye değil. Helal konuşmaya, helal bakmaya, helal görmeye, helal yürümeye, helal dinlemeye, helal rüya ve helal hayale de bağlıdır.

"Mahlûkata karşı hür olmak istersen Allah Teâlâ’ya itaatte tam kul ol. Allah Teâlâ’ya itaati tam olana bütün mahlûkat hizmet eder." (Cafer-i Huldî ks)

-İnsanlar hür oldular ama yine de abdullahtır der üstad Said Nursi ra. Allah'a tam kul olan mahlukata-yarattıklarına kul olmaz, boyun eğmez. Kul olursa Allah'a kul olmasında problem var demektir. Allah'a tam kul olmak demek, O'nun dışındakilere karşı özgür olmayı gerektirir. Bu açıdan hakiki bir müminden daha özgür kimse olamaz. Mesela, bir şeyin olmasını istediğinde çalışır ve Allah'a tevekkül eder. Bilir ki kaderinde yazılmışsa olacaktır. Bu yüzden insanlara yalvarmaya, dalkavukluğa ihtiyaç hissetmez.
Bunun yerine dua ve yalvarışını artırır. Olmadığında belki bunda da bir hayır vardır der kaderine razı olup tevekkül eder. Hem "mutlaka kazanacağım, mutlaka büyük ve güçlü olacağım" diye bir hırsı yoktur. "Az da olsa hayırlı olsun günahsız olsun" düşüncesindedir. Bilir ki bu dünya gerçek mutluluk ve rahat yeri değildir. Ama mümin hakkını, hukukunu da sonuna kadar savunur. Kandırılan saf ve salak bir insan da değildir. Bir delikten iki kere ısırılmaz. Kalp ve kafa gözü açıktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.