Ayşenur KAHVECİ

Ayşenur KAHVECİ

İntizam ve İttifakı Muhafaza

Bunun için dört vazifeden bahseder Üstad Muhakematta… Kâinatın lisân-ı hâli ile, mesela muazzam intizamı ile Vâcib-ül Vücûd’a işaret ettiğini anlatır.  Mahlukâtın nev’leri, nev’lerin ferdleri arasındaki göz kamaştırıcı intizamın nazar-ı hikmete, Allah’ın varlığına, kasd ve iradesine şahitlik eden bir müjdeci olduğundan bahseder. İnsanın ise kâinatın teşekkülâtıyla bizzat ilgili olamayacağından fakat kâinata girmiş her ferdin dört vazifesi olduğundan bahseder. 

Bu vazifelerin birincisinden bahsetmek istiyorum. 
 
İlk vazifede Bediüzzaman, kâinattaki her nev’in her ferdinin intizam içinde, birlik ile Allah’ın saltanatını ilan etmek olduğunu söylüyor. Mesela, portakal taifesi kış mevsimi geldiğinde her ferdi bir anda, komutanından emir bekleyen bir tabur asker misali var oluyorsa…
Leylek taifesi göç mevsimi geldiğinde tüm fertleri bir ferd gibi yola koyuluyorsa…
Gelincik taifesi bahar mevsiminde hepsi birden gülümsüyorsa gökyüzüne…
Kar taneleri, hiç birisi birisine dokunmadan toprağa doğru süzülüyorsa…
Sema denizindeki seyyareler pervane gibi birbirlerine çarpmadan yüzüyorsa, Sultan-ı Ezelinin saltanatını ilan etmek olan vazifelerini ifa ediyorlar demektir. 
 
Zira bu muhteşem şölen, kusursuz bir itaati, sorgusuz bir teslimiyeti iktiza eder. Demek  portakal taifesinin, leylek taifesinin, kar taifesinin, seyyarelerin herbir ferdi intizam ve ittifak ile Rablerinin saltanatını ilan etmek olan vazifelerini layıkıyla yerine getiriyorlar.
 
Onlardaki kayıtsız, şartsız itaat, fıtratları üzerine yaşadıklarının, Rablerine isyan etmediklerinin, O’nun emrinden çıkmadıklarının  delilidir. Bu ittifak ise Allah’ın birliğine işaret ettiği gibi ne büyük bir Kumandan, ne yüce bir Sultan olduğunun da pek açık bir isbatıdır. 
 
Zaten bu da Sultan-ı Kâinatın  maksud-u bizzatıdır. Kemal ve cemaline istihsan ediciler istemesi, sonsuz güzelliğini, nihayetsiz mükemmelliğini görüp, göstermek  istemesi…Başka bir güç bunca mahlukatı, bu denli büyük bir intizam ile ittifak içerisinde hareket ettiremez. Bu işlerde başka bir gücün tasarrufu olamaz.
 
Şuursuz dağ, taş, nebatat ve seyyarat ve niceleri… Onlar dahi vazifelerine görülmemiş bir sadakat ile yapışmışlarsa, yeryüzüne halife, Rabb-ül Alemine muhatap intihap edilen insan elbette ki vazifesini bilmeli ve yerine getirmeli. Tüm mahlukatın en şereflisi olan insan, layık olduğu şerefe ancak bu vazifeyi ifa etmek ile nail olabilir. Bu vazifeden, nev-i insanın nasibi, iman ve ubudiyettir.
 
Aslen, iman ve ubudiyet  insanın zaten fıtratı üzere yaşamasını gerektirir. Bu yüzden de bir zorluğu olmadığı gibi fıtratının orjinalini bozup, yerine yeni alternatifler aramak gibi beyhude zahmetlerden de kurtarır. Cenab-ı Hakk’ın insanı yarattığı fıtrat üzere bir yaşam, bu intizamı ve ittifakı koruyacak bir yaşamdır. Bunu bozan bir insan ancak kendisini bu şerefli vazifeden mahrum bırakmış ve insan-ı kamil derecesine terakki etmek varken, tedennisine sebep olmuştur.
 
Milyonlarca, milyarlarca, mahluk tek vücud olmuşcasına sağlam bir ittifak ile  “Lailaheillallah” diyor, insan nev’inin bir kısım ferdleri de aksini iddia ediyorsa, kâinattaki intizamı bozmuş oluyor demektir. 
 
Şu koca alemlerin intizamını bozmak gibi büyük bir cürüm işleyen zavallı insan, cürmüne nisbeten bedelini ödeyeceği gibi Sultan-ı Alemin nihayetsiz saltanatına da zerre kadar bir halel vermesi mümkün değildir. 
 
İman edip kulluk vazifelerini yerine getirmeyen insan, yüzyıllarca saysa da hesabını yapamayacağı kadar çok mahlukatın hakkına tecavüz etmiş oluyor. Bu ise büyük bir cinayettir. O mahlukatın her birisinin hakkı küçük, büyük denilmeden Adil-i Mutlak tarafından alınacağına hiç şüphe yoktur. İşte o zaman, cahil insan fıtratını bozarak iman, ubudiyet, marifet için kendisine emaneten verilmiş masum aza ve latifelerine zulmetmekten tutalım da, gökyüzündeki bir seyyareden, denizin dibindeki bir balığa kadar hepsinin hakkına tecavüz etmenin ağır hesabını veremeyecek!
 
Vazifeyi terk eden insan, böyle muazzam bir intizamı bozarak kendi nefsine ebedi bir zulmü, cehennem ateşini reva görmüş olacak ki, o ne büyük bir pişmanlıktır!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
4 Yorum