İnsanın ruh sağlığını çökerten ‘keşke’lerin tek ilacı var

İnsanın ruh sağlığını çökerten ‘keşke’lerin tek ilacı var

Duygusal esneklik ve psikolojik sağlamlığın stresle baş etme ve stres yönetmede önemli olduğuna dikkat çeken Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, zihinsel esneklik ve psikolojik esnekliğin birbirinin devamı olduğunu söyledi.

İletişim çağındaki hızlı, haz, çıkar odaklı yaşantının küresel stres seviyesini yükselttiğine işaret eden Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, stresle baş ederken duygusal esneklik yöntemlerinden yararlanılabileceğini söyledi.

“HER ŞEY İNCELİKTEN, İNSAN KABALIKTAN KIRILIR”

Katı nesnelerin sağlam gözüktüğüne dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “İnsanın bir özelliği var. Her şey incelikten kırılır ama insan kabalıktan kırılır. İnsanda esnek olan şeyler sağlamdır. Eşinizin, çocuklarınızın, yakınlarınızın kalbine girmek istiyor musunuz? Kapıyı kırarsanız, giremezsiniz oraya. Kalbe girmenin yolu, insanlarla iyi ilişki kurmak, sevgi ilişkisi kurmaktır.” diye konuştu.

KEŞKE'LERİN TEK İLACI: KİŞİNİN KENDİNDEN DAHA BÜYÜK BİR ŞEYE İNANMASI

Haksızlığa uğradığı, reddedildiği, hayal kırıklığı yaşadığı, hedefine ulaşamadığı zaman herkesin üzülebileceği ve bunun doğal bir duygu olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Yaşanılan olayı kabullenebilmek önemlidir. Kabul edemeyen bir kimse, ‘keşke’lerle yaşamaya başlar. Bu insanı yiyip bitirmeye yeter. Bir insanın ruh sağlığını çökertmeye yeter. İnsan herhangi bir şeye üzüldüğü zaman, çaresi varsa gereği yapılır, üzülmeye değmez. Çaresi yoksa üzülsen de sonuç değişmeyeceği için yine üzülmeye değmez. Kişi bunu öğrendiği zaman, yaşadığı olaya karşı dayanıklılık becerisi kazanır. Bu teslimiyetten farklı olarak kabullenmektir. Kişinin kendinden daha büyük bir şeye inancı olmalı. ‘Sadece kendine inan’ dediğin zaman, gücü yetmediği yerde kişi dağılıyor. Halbuki böyle durumlarda insanın kendinden daha büyük bir şeye inanması, daha büyük bir anlamın parçası olması, yüksek bir güce, yüksek bir değere inanması, bununla ilgili sığınağının olması kişiyi dayanıklı kılıyor. Dünyada her şeyi bilen, her şey kontrol eden, mutlak irade, mutlak güç, mutlak hikmet, mutlak ilim, mutlak kudret sahibi bir irade olması en akla yakın inanıştır.” İfadelerini kullandı.

“OLAYLAR AYRIŞTIRILARAK DÜŞÜNÜLMELİ”

Bizim şu coğrafyamızdaki, Kur'an-ı Kerim'deki manevi destek ve dini başa çıkma yöntemi hiçbir dinde olmadığına dikkat çeken Tarhan, “Özellikle gücünün yetmediği durumlarda olayı kabullenebiliyorsa ‘demek bunu yaşamam gerekiyormuş’ diyor. Kabulleniyor. Yüksek bir anlamın parçası olduğunu hissediyor. Diğer taraftan da insanın yani duygusal olarak dirençli olabilmesi için kabullenmesi önemli. Kabullenmek bir şart ama yetmiyor. Bir de insanın geçmişte yaşamaması lazım. Çok güzel bir slogan vardır; ‘Geçmişten öğren, geleceğe bak. Ama bugünü yaşa.’ Anı yaşa değil, ‘anda yaşa’dır o. Her olay bağlamında değerlendirilmeli. Geçmişte yaşanan bir olayı da bağlamında değerlendirmek gerekiyor. Bir de olayları ayrıştırarak düşünmek önemli. Olayları ayrıştırmadan düşündüğün zaman bir nevi zihinsel karmaşa ortamı oluyor. Bu tarz kişiler zamanlama, sıralama yapamıyor. Yaşadığı olaylarda önem ve öncelik yapamıyor. Yakın ilişkilerde kişi o ayrıştırmayı yapamadığı zaman, onun hangi niyetle söylediğini düşünemez.” diye konuştu.

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum