İnsanın bir su parçasından kainatla uyum içinde yaratılışı

Allah’ım Senin sanat eserlerini, yaratılış romanının sahnelerini düşünmek cennetten daha leziz. Selimiye Camiini seyretmek Mimar Sinan’ı seyretmekten daha haz verir.

***

Üç aylıktan itibaren doğuma kadar geçen zamana 'cenin dönemi' adı veriliyor. Peki, cenin nedir, cenin neye denir?

Fetus bir diğer adıyla Cenin, üçüncü gebelik ayı başından doğuma kadarki devre içinde ana rahmindeki canlıya verilen addır. İlk sekiz haftanın bitimiyle, 9.-40. haftalar arasını kapsayan fetal dönem başlar. Fetal dönemde, embriyonal dönemde oluşan organ sistemleri gelişir. Döllenmeden itibaren anne karnında 8. haftaya geçen sürede insan organizması embriyo iken, 8. haftadan sonra cenin adını alır.

Hamileliğinizin 8. haftasında vücudunuz ve bebeğinizdeki gelişmeler neler?

Bebeğiniz artık hareket ediyor ve yer değiştiriyor Bebeğinizin el ve ayaklarından perde şeklinde parmakları çıkmaya başladı bu hafta. Yavaş yavaş nefes borusu genişlemeye, kuyruğu da yok olmaya başlar. Beyninde, sinir yollarını şekillendiren sinir hücreleri oluşmaya ve kollara ayrılmaya başlar. Şu an bebeğinizin cinsiyetiyle ilgili hayaller kuruyor olabilirsiniz ancak biraz daha sabretmek zorundasınız. Çünkü bebeğinizin dış genital organları henüz oluşmadı. Bir fasulye tanesi kadar olan bebeğiniz, siz her ne kadar hissedemeseniz de artık hareket ediyor ve yer değiştiriyor.

Bebeğin Anne Karnındaki Gelişimi, Bebeğin Anne Karnında Oluşumu 

1.Ayda bebek döllenmiş yumurta, yani  bezelye 7-9 gün içinde rahim mukozasına gelir yuvalanır. İlk başlarda fetüs taslağı bir diske benzer şekildedir. Üç kattan oluşan bu taslaktan bütün dokular yapılacaktır. 1. ayın sonunda döllenmiş yumurta bir bezelye büyüklüğündedir. 

Sadece bir bezelye büyüklüğündeki bu yumurtada ne kadar insan aklının tartamayacağı işler cereyan eder. Aklın tartamadığı olaylara mukades metinler "acip" der vaka-yı acibe.

Dünyanın en büyük sanat atölyesi     

Bu bezelye omurga kemiğine ve ilkel gözlere, kulaklara sahiptir. Yine bu sıralarda kalp oluşturulmuştur. İlk 4 hafta içinde sinir sistemi geliştirilmeye başlar, hatta ufak bir beyin bile oluşturulmuştur. Eski yıllarda düşükle sonuçlanan gebeliklerden elde edilen bilgiler, bugün rahim içinde fetüsün resmi çekilerek daha da kuvvetlendirilmektedir.

İnsanı yaratmak bütün bir alemi yaratmakla eş değer. Ana rahminde çocuğun oluşturulması esnasında kainatı özellikle dünyayı aynı anda gören bir göz ve mantık var. 

2.Ayda kollar, bacaklar bir tomurcuk şeklinde gelişmeye başlar. 7. haftada oldukça belirli bir görünüş alır. Hatta parmaklar bile seçilmeye başlar. Yüz de bu devrede ortaya çıkar. Önce göz çukurları, ağız ve kulak delikleri, sonra çıkıntıları ve burun, alın, çene oluşur. Göbek kordonu da bu ay içinde meydana gelir. Kafatası gelişir. Kemikler saydam olduğundan içindeki beyin gözükür. Karaciğer bu devrede oluşmaya başlar. 8. haftanın sonunda embriyo, bir insan taslağına benzer. Boyu 3 cm., ağırlığı 10 gram kadardır. Bundan sonra embriyo üzerinde bir yandan rötuşlar olurken, bir yandan da embriyo büyümesi devam eder. 

3. Ayda cinsiyet organları ayırt edilebilecek kadar gelişmiştir. Ses tellerinin yapımı da aynı ay içinde başlar. İç organlarının hemen hepsinin oluşumu belirlenmiş ve ilkel bir şekilde çalışmaya başlamışlardır. Yine bu ayda yüzün gelişimi tamamlanmak üzeredir. Kollar ve bacaklar artık iyice olgunlaşır. Anne duymasa da hafif hafif kıpırdanmalar başlar ve bir süre sonra, artık anne de çocuğunun oynadığını farkeder. Üçüncü ayın sonunda embriyo 11 cm. boyunda ve 45 gr. ağırlığındadır. 

4. Ayda çocuk artık kuvvetli hareketler yapabilecek kadar büyümüştür, çoğu kere anne bu kıpırdanışları rahatlıkla duyabilir. Kafanın gövdeye göre büyüklüğü yavaş yavaş normale dönmek üzeredir. Çocuğun derisi saydamdır ve içindeki damarlar görülebilir. Lanugo denen tüycükler iyice gelişip bütün vücudu kaplamıştır. Derideki yağ ve ter bezleriyle sindirim sistemi artık çalışır duruma geçmiş ve bağırsaklarda çocuğun açık yeşil renkteki ilk kakası toplanmaya başlamıştır. Böbrekler de bu ay içinde kanı süzerek idrar halinde mesaneye boşaltmaya başlar. Mesanedeki bu idrar zaman zaman amnios suyuna bırakılır. 4. ayın sonunda fetüsün boyu 18 cm., ağırlığı ise 250 gr.'dır. Görüldüğü gibi, çocuk son derece hızla büyümektedir. 

5. Ayda kalp atışları kuvvetlenmiş ve dışarıdan kulaklıkla (stetoskopla) duyulabilir duruma gelmiştir. İskelet sistemindeki kemikleşme bu ay başladığı için röntgen filmiyle çocuğu tanımak mümkün olabilmektedir. Kafada saçlar iyice görünür, parmak uçlarında ise, tırnaklar oluşma halindedir. Yutma refleksi de başladığı için fetus, çevresinde bulunan amnios suyunu yutabilir. Boyu 30 cm. kadar, ağırlığı ise 500 gr.'a yakındır. 

6. Ayda cilt altında yağ oluşur. Derideki parmak izi denilen çizgiler de bu ay ortaya çıkar. Adaleleri oldukça gelişmiştir. Çocuk büyük hareketler yapar. Beyincik de oldukça gelişmiş durumdadır. Çocuğun boyu 35 cm., ağırlığı da 900 gr. kadardır. Buna rağmen, doğduğu takdirde yaşama şansı zayıftır. 

7. Ayda çocuk, artık bu ayda gözünü açar. Yüzü ihtiyar görünüşlüdür. Çünkü derialtı yağ dokusu iyi gelişmemiştir. Erkekse, testisler-husyeler torbaya iner. Çocuk kendi çevresinde dönebilir. Kilosu aşağı yukarı 1500 gr. olup, boyu 40 cm. kadardır. Dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi, ülkemizde de yedi aylık doğan çocuk yaşadığı halde sekiz aylık çocuğun yaşamadığı inancı yaygındır. Oysa bu düşünce yanlıştır. Yaşama şansı en fazla olan çocuk, kırk haftalık çocuktur. Hafta sayısı düştükçe yaşama şansı da düşer. Bu nedenle yedi aylık çocuk ancak çok iyi bir bakımla yaşayabilir. 

8. Ayda artık bebeğin dönme hareketleri durmuştur, ancak el ve ayak hareketleri güçlenerek devam eder. Bu devirde çocuğun tekme attığını anneler sık sık hissedebilirler. Derialtı yağ dokusu gittikçe arttığından, çocuğun ihtiyar gibi olan görünümü düzelir. Derinin rengi de aynı nedenle kırmızıdan açık pembeye dönüşür. Bu ay içinde çocuğun vücudunu "Verniks Kaseosa" denen yağlı bir madde sarar. 8. ayın sonunda ağırlığı 2400 gr.'a ulaşmış ve boyu da 45 cm. olmuştur. Dünyaya geldiği zaman yaşama şansı yüzde 90'dır. 

9. Ayda bebeğin gelişmesi artık tamamlanmış, dünyaya geleceği günü beklemeye başlamıştır. Yutkunabilir, hıçkırabilir, bu arada fırsat buldukça baş parmağını emer. Derisi daha önce de sözünü ettiğimiz yağlı madde ile kaplıdır. 7-8 aydır vücudu kaplayan tüycükler azalmıştır. Olgunlaşma dönemine erişmiş bir bebeğin ortalama ağırlığı 3000-3250 gr., boyu ise 50 cm. kadardır. Artık dünyaya gelip gereksinimleri normal bir canlı gibi karşılandığında, hayatını sürdürebilecek bütün yeteneklere sahiptir. (Yasemin)

***

İnsanın yaratılışını mukaddes kitabımız yer yer anlatır. Bediüzzaman, İşarat'ül İcaz isimli eserinde Bakara Suresinin tefsirinde bu gelişim safhalarını nazara verir. Rahimde o vücud-u alemin bütün aksamı ile tenasüple ve paralel yaratan Allah onu kitabında da anlatır. Demek hepsi yine bir hakim gözün ve fiilin eseridir. 

"İnsanın cesedini teşkil eden zerreler, alemin zerratı içinde camid, dağınık bir şekilde iken, bakarsın ki, mahsus bir kanunla, muayyen bir nizamla intizam altına alınarak alem-i anasıra gönderilir. Alem-i anasırda sakit, sakin, gizli bir vaziyette iken, birden bire kafile kafile, muayyen bir düsturla, yevmi bir intizamla, bir kast ve hikmet altında alem-i mevalide intikal eder. Alem-i mevalidde de, sükut içinde iken, birdenbire acip, garip bir tarzla nutfeye inkılap eder. Sonra müteselsil inkılaplarla alaka olur, sonra mudga olur, sonra et, kemik olur. Bu inkılapların herbirisi, evvelkisine nisbeten daha mükemmel ise de, layıkına göre mevattır, yani hayatsızdır."

Bediüzzaman çocuğun ana rahmindeki oluşturulmasını acip ve bedii olarak ifade eder. Bedii estetik anlamda da güzeldir, farklı parçalar ve cüzler arasındaki uyumdur.

Bir başka bahiste de Bediüzzaman insanın yaratılışındaki felsefenin karmaşa ve kaos olarak gösterdiği konuyu bir düzen ve sanat halinde anlatır.

"İlem eyyühe’l-aziz! Cenab-ı Hak, insanı pek acip bir terkipte halk etmiştir. Kesret içinde vahdeti, terkip içinde besâteti, cemaat içinde ferdiyeti vardır. İhtiva ettiği âzâ, havâs ve letâifin herbirisi için müstakil lezzetler, elemler olduğu gibi; aralarında görülen sür’at, teâvün ve imdattan anlaşıldığı üzere, herbirisi arkadaşlarının lezzet, elem ve teessüratından da hisse alıyorlar. Bu hilkat sayesinde, insan eğer ubudiyet yoluna giderse, bütün lezzet, nimet, kemâlât nevilerine, kısımlarına mazhar olmaya şâyandır. Ve keza, eğer enaniyet yolunu takip ederse, çeşit çeşit elem ve azaplara da mahal olmaya müstehaktır."

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.