İnsan ve Esma

İnsan, Cenab-ı Hakkın isimlerine en geniş manada ayna olacak şekilde yaratılmış bir varlıktır. Mahiyetinde,  adeta Allah’ın manevi şahsiyeti tecelli etmiş ve görünmüş bir varlıktır. ‘Allah’a ait bütün yüce  hal ve sıfatların, cüzi bir numunesi ve çok gölgelerden geçmiş zayıf  bir tecellisi, insanın mahiyetinde cem olmuştur. Ve bu cem olan sıfatların cemi somut bir şahsiyet ve hüviyet şeklinde insanın âleminde taayyün etmiştir. Yani bir şahıs gibi belirgin bir hal almıştır. Şahsı, şahıs yapan ilim, irade, kudret, hayat, sem, basar, kelam gibi sıfatların cüzi olarak insanın mahiyetinde  bulunmasıdır.’

Üstünde nakışları açık bir şekilde görünmekte olan İlahi isimlere bir aynadır. İnsanı diğer varlıklardan ayıran en belirgin özelliği,  Allah’ın 70 ten ziyade isimlerinin nakışlarını göstere bir ayna oluşudur. İşte insan, böyle geniş kapsamlı özellikte yaratılmış bir varlıktır. Bediüzzamanın hazretlerinin ifade ettiği gibi:“İnsanın mahiyet-i camiasında nakışları zahir olan yetmişten ziyade esma vardır. Meselâ yaratılışından Sâni’, Hâlık ismini ve hüsn-ü takviminden (yaratılışında güzel oluşunda) Rahman ve Rahîm isimlerini ve hüsn-ü terbiyesinden (yetştiştirilmesinin güzel oluşunda) Kerîm, Lâtif isimlerini ve hakeza... Bütün âza ve âlâtı ile, cihazat ve cevârihi ile letâif ve mânevîyatı ile, havas ve hissiyatıyla ayrı ayrı esmanın ayrı ayrı nakışlarını gösteriyor. Demek nasıl esmada (Allah’ın İsimlerinde) bir ism-i azam var, öyle de; o esmanın nukuşunda dahi bir nakş-ı âzam varki: O da insandır.”[1]  açıklamalaryla insanın en geniş manada Yüce Allah’ın isimlerine ayna olduğu ifade edilmektedir.

“Bununla beraber esma-i ilâhiyenin tecellileri ruhun vüs’atı, kalbin kuvveti, aklın ulviyeti nisbetinde ayrı ayrıdır. İnsanların ind-i ilâhideki dereceleri esma-i ilâhiyeye ayinedarlıkları nisbetindedirler. Esma-i ilâhiyenin cilveleri, mazharların kabiliyetine göre değişik mertebelerde tecelli eder. Esmada bir ism-i âzam olduğu gibi her isminde de bir azamlık mertebesi vardır. İnsanlar bu nihaî tecellilere yaklaştıkları nisbette manen tenevvür ve tefeyyüz ederler.”

“Her isme azamî derecede mazhar olan tek zât vardır; o da bütün enbiyanın serveri olan Resul-i Ekrem (asm)’dir. Bütün varlık âleminde tecelli eden esmanın tamamı, O’nda tezahür etmiştir.”

“Evet, esma-i ilâhiyenin bütün nurları Muhammed (asm)’in ayine-i kalbine aksederek O’nun ruhuna öyle bir vüs’at ve ulviyet kazandırmıştır ki, O’nu, Peygamberler dâhil, bütün mahlûkatın sebeb-i hilkati olma makamına çıkarmıştır.”

“Peygamberimiz (asm)’den sonra esma-i ilâhiyeye en ziyade ayinedar olma şerefi diğer peygamberlerindir (as) Bu zevat-ı kiram da, muhtelif esmaya, ayrı ayrı mertebelerde mazhar olmuşlardır. Meselâ, bazısında “Kadir” ismi, bazısında “Şâfi” ismi, bazısında “Hakîm” ismi daha ziyade tecelli etmiştir.” Cenab-ı Hak bizleri hakkıyla O’nun isimlerin ayna olan ve ayna olduğunu bilen kullarından eylesin.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum