İmtihan

Akılların fani olanları baki sandığı, nefislerin geçici işler ile oyalandığı, kalplerin dünya metaına sevdalandığı, nazarların haram suretlere aldandığı, bedenlerin itaat ve ibadete nazlandığı, servet ve kesretin ziyadesiyle arzulandığı, insanların varlık tabakaları ile gururlandığı, siyaset ve ticaretin yalanlar ile bulandığı, dünyevi mes’elelerin olabildiğince kutsandığı bir asırda yaşıyoruz...

Şu muvakkat misafirhanede ezelde verdiğimiz söze sadakat, ebedi bir cennete liyakat ile deneniyoruz. Ahireti kazanma adına mihnet altına girmeye, maddi ve manevi çile ve meşakkat çekmeye imtihan diyoruz. Beşerin hasını hamından, işlerin hayırlısını şerrinden ayıran eleklerden geçiriliyoruz...

Bu elekler ile acımasızca eleniyor, bela ve musibet rüzgârları karşısında çoğu zaman devriliyoruz. Kerim olan Kur’an’ın “…Sizi şerle de hayırla da deneyerek imtihan ederiz. Ve siz ancak bize döndürüleceksiniz.”* emrini işitiyoruz...

Darlık ve yokluğun imtihan olduğunu biliyor, varlık ve bolluğun imtihan olduğu gerçeğini çoğu zaman düşünmüyoruz. Çocuk sahibi olamamaya ‘imtihan’ diyoruz, çocuk sahibi olmanın üzerimize yüklediği ağır mesuliyetleri idrak edemiyoruz. Verilen nimetlerden dolayı şükrümüzün tartıldığını, verilmeyen nimetler için sabır ve hamdimize bakıldığını bilemiyoruz...

Bela ve musibet fırtınaları karşısında sarsılınca ‘sabır ve rıza’ ile nimet ve lütuf yağmurları ile karşılaşınca ‘hamd ve şükür’ itibarıyla ölçülüyoruz. Dün enfüsi daireler ile sınananların bugün afaki ve içtimai vazifeler ile imtihan edildiklerini görüyoruz. Hâsılı; gâh darlık ve yoklukla, gâh bolluk ve varlık ile imtihan ediliyoruz...

Her zamanın, bahusus ahir zamanın en dehşetli fakat cazibedar imtihanlarının “kasa, masa ve nisa” olduğu gerçeğine eriyoruz. İmtihanların her çeşidini havf ve reca dengesini temin ile beraber, külli hayırların istihsaline medar cüz’i şerler, terakki ve tekemmülü intaç eden manevi külfetler olarak görüyoruz...

Son nefese kadar devam edecek bu imtihanlar lütuf ve kahır, nimet ve nikmet tecellileri ile sureten değişse de, zorluk ve kolaylık cihetiyle farklılık arz etse de devamlı istikamet, istikametli devam için kuvve-i akliye itibarıyla hikmete, kuvve-i şeheviye cihetiyle iffete, kuvve-i gabadiye yönüyle itidal ve şecaate ulaşmanın elzem olduğunu biliyoruz...

Öyle bir imtihan ki, ne zaman bitecek bilmiyoruz...

Öyle bir imtihan ki, telafisi yok bildiğimiz halde ciddi olarak endişelenmiyoruz...

Öyle bir imtihan ki, ya tarifsiz bir huzur veya elemi sonsuz ateş dolu bir çukur bildiğimiz halde ibadetlerimize titizlenmiyoruz...

Öyle bir imtihan ki, kazananlar için mazhar olunacak nimetlerin güzelliğini, kaybedenler için külfet ve meşakkatin dehşetini tam hissedemiyoruz...

Elhasıl; takdir-i ilahi ile sınanmaktayız. Kitabı (Kur’an’ı) açıp okuyanların, ilahi emir ve nehiylere uyanların kazanacağı, emir ve yasakları umursamayanların kaybedeceği bir imtihandayız. Yolu (dini) inkâr ile yok sayanların, yoldan sapanların, nefislerine uyanların ve harama kayanların eza ve cefa göreceklerinin farkındayız...

Yola (dine) inananların, yolda müstakim olarak yol alanların, yol sahibinin emrine uyanların gözlerin görmediği, kulakların işitmediği, kalplerinin hissedemediği güzelliklere seza olacaklarına inanmaktayız...

*Enbiya, 21:35

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum