İlmin her delili, Zât-ı Alîmin mevcudiyetine dahi delildir

İlmin her delili, Zât-ı Alîmin mevcudiyetine dahi delildir

Günün Risale-i Nur dersi

Bismillahirrahmanirrahim

İkinci delil: وَاْلاِتِّزَانَاتُ الْمَنْظُومَةُ 'dir.

Yani, bütün kâinattaki masnuâtta, cüz'î-küllî, seyyarattan tâ kandaki küreyvât-ı hamrâ ve beyzâya kadar her şeyde gayet düzgün bir ölçü, mütenasip bir mizan bulunması, bedahetle muhît bir ilme delâlet ve kat'î şehadet eder.

Evet, görüyoruz ki, meselâ bir sineğin, bir insanın âzâları ve cihazatı, hattâ cesedinin hüceyratı ve kanındaki kırmızı ve beyaz kürecikleri o derece hassas bir mîzan ve ince bir ölçüyle yerleştirilmiş ve o derece birbirine münasip ve uygun ve cesedin sair âzâlarında öyle muntazam bir tenasüp var ki, nihayetsiz bir ilme mâlik olmayan, o vaziyeti onlara vermesi hiçbir cihette imkânı yok.

İşte, aynen bütün zîhayat ve envâ-ı mahlûkat, zerrattan tâ manzume-i şemsiyedeki seyyarata kadar, öyle tam bir muvazene ve zerre kadar şaşırmaz bir düzgün ölçü hükmetmesi, ihatalı bir ilme kat'î delâlet ve parlak şehadet eder. Demek ilmin her delili, Zât-ı Alîmin mevcudiyetine dahi delildir. Sıfat mevsufsuz olması muhal ve imkânsız olmasından, bütün hüccetleri Alîm-i Ezelînin vücub-u vücuduna kuvvetli ve gayet kat'î bir hüccet-i kübrâdır.

Bediüzzaman Said Nursi
Şualar