İlahî muhabbetin âleme yansıması

Üstad-ı Muhterem’in eserlerinde gördüğümüz muhteşem cümlelerden biri de şudur:

“Her cemal ve kemal sahibi kendi cemal ve kemalini görmek ve göstermek ister.”

Az bir cemal ve kemali olan kendi cemal ve kemalini, marifet ve hünerini görmek ve göstermek ister de, sonsuz cemal ve kemali, sonsuz marifet ve hüneri olan Allah, cemal ve kemalini, marifet ve hünerini görmek ve göstermek istemez mi? İster. İşte istemiş, kâinatı yaratmıştır. Allah’ın kâinatı yaratması, kendi cemal ve kemalini görme ve gösterme arzusunun ve sevgisinin bir sonucudur.

 

Siz bir şey yaparken bir ürün ortaya koyarken sevgiye dayanarak yaparsınız. Sevginiz yoksa hiçbir şey yapmazsınız, yapamazsınız. Birine bir şey veriyorsanız, hem de paha biçilmez cevherler, veriyor, takılar takıyorsanız sevginiz olduğu için veriyor ve takıyorsunuzdur. Sevginiz olmazsa bırakın cevherleri ve takıları üç kuruşunuzu dahi vermezsiniz.

 

Şimdi bu misal çerçevesinden kâinata ve kendimize bakalım:

Kâinat ve kâinatın içindeki bütün varlıklar, o varlıkları yapan ve yaratan Yüce Sanatkâr’ın sevgisinin ifadesinden başka bir şey değildir.

Sevmeseydi yapar mıydı, yaratır mıydı, bizi bize verir miydi? Paha biçilmez nimetler ve hediyelerle bizi süsler miydi?

 

Şu başımızdaki akıl para ile satılsaydı, kimin gücü yeterdi? Hangi sevgili hangi sevgiliye bundan daha kıymetli takı takmıştır?

Ya şu yüzünüz, yüzünüzdeki gözleriniz, kulaklarınız, sinelerinizdeki kalbleriniz?

Ya şu diliniz ve dudaklarınız?

 

Yüce Rabbimizin aklı ve sair paha biçilmez cihazları bize vermesi nasıl bizi sevdiyinin işareti ve isbatı ise, kalbimize muhabbeti yerleştirmesi, dünyamıza muhabbeti yani Muhammed’i indirmesi, bize rasûl olarak göndermesi, onun eli ve diliyle güzel ahlak ve kardeşlik kurallarını yerleştirmesi de Onun bizi sevdiğinin işareti ve isbatıdır.

Bütün bunlar aynı zamanda İlâhî muhabbetin insana ve âleme yansımalarıdır.

Bu izahlardan anlaşıldı ki Allah bizi seviyor. Sevdiğini de isbat etmiş.

 

Pekiii! Ya biz? Biz de Onun bu sevgisine mukabil bir sevgi gösterebiliyor muyuz?Evet diyebiliyorsak bu sevgiyi isbat edebilir miyiz? Onun sevdiği ve razı olduğu şeyler bizim de sevdiğimiz ve razı olduğumuz şeylerdir, Onun Sevgilisi ve sevgilileri bizim de sevdiklerimizdir, diyebiliyor muyuz? Ve bunu isbat edebiliyor muyuz?

 

Allah, “Mü’minler ancak ve ancak kardeştir.” (1) Buyurmuş. Irkçılığı haram kılmış. (2) Hz. Peygamber: Müslüman, Müslüman’ın kardeşidir. Müslüman kardeşine haksızlık etmez. Kardeşini acıya, sancıya çaresizliğe terk etmez.” buyurmuş. Acaba biz, bizi seven Allah’ın ve Peygamberin bu sözlerinin gereğini yapıyor muyuz?

 

Seni her an düşünen ve hiç unutmayan Rabbini, sen ne kadar düşünüyorsun?

Seni sevdiğim için ya Rabbi senin yasakladığın haramlara tenezzül etmiyorum. Seni sevdiğim için ya Rabbi emrettiklerini yapıyorum. Seni sevdiğim için ya Rabbi senin “sevin ve uyun” dediğin Sevgilini seviyorum ve onun izinden gidiyorum, diyebiliyor musun?

Dünyaya gelirken, yaşarken, yerde iken, gökte iken, dünyadaiken ve ahirette iken seni düşünen, ateşlerde yanmayasın diye çırpınan Peygamberini sen ne kadar düşünüyorsun? Onun davası, ahlakı ve sünneti yeryüzüne hâkim olsun diye ne kadar çırpınıyorsun?

Seni sevdiğim için şeriatına uyuyor, Allah’ın yarattığı her varlığa ve çevreye şefkatle ve muhabbetle muamele ediyorum, diyebiliyor musun?

 

Üstad-ı Muhterem, “Muhabbet şu kâinatın varlık sebebidir. Muhabbet kâinatın rabıtasıdır. Muhabbet kâinatın nurudur. Muhabbet kâinatın hayatıdır.” (3) diyor. Yani kâinatı yaratan da muhabbet olmasa ve bu muhabbet devam etmeseydi kâinat ve içindekiler birbirine bağlı olmayacak, ipi kopmuş tesbih taneleri gibi dağılıp yok olacaklardı. Her şey birbiriyle dövüşecek, küreler çarpışacak, kıyamet kopacak, bütün ışıklar sönecek, kâinat karanlıklara gömülecekti.

Kavgalar, kargaşalar, dövüşler, cinayetler,  sevginin olmadığı yerlerde olur. Eğer Cenab-ı Hak kâinattan muhabbetini, sevgisini çekiverse küreler birbiriyle çarpışacak, kâinatın kıyameti kopacaktır.

 

Üstad-ı Muhterem’in sözündeki “Muhabbet” kelimesini kaldırır yerine “Muhammed”i koyarsak mana değişmez. Çünkü muhabbet Muhammed demektir. Muhammed de muhabbet demektir. Çünkü Muhammed (s.a.v) Allah’ın muhabbetidir.

Allah bütün varlıkları Onun aşkına yarattı. Yunus da bu gerçeği şöyle dile getirmiştir:

“Hak yarattı alemi aşkına Muhammed’in

Ay ve günü yarattı şevkine Muhammed’in,

Ol dedi, oldu alem, yazıldı levhu kalem

Okundu hatm-ı kelam, şanına Muhammed’in”

Sevgili Peygamberimiz,-tabirimi Rabbim bağışlasın-Allah muhabbetinin Muhammedleşip, yere inmiş şeklidir. Diğer bir ifade ile Allah, muhabbet ve rahmetinden Muhammed Mustafa’sını yaratmış, muhabbetini MUHAMMED olarak dünyamıza indirivermiştir. Onun için şair:

“Muhabbetten Muhammed oldu hasıl

Muhammed’siz muhabbetten ne hasıl” demiş, birinci mısrada Allah’ın sevgisinden Muhammed Mustafa’nın doğduğunu, ikinci mısrada da, Hz. Muhammed’in (s.a.v) olmadığı yerde gerçek sevginin olamayacağını, onsuz sevgilerden hiçbir hayır çıkmayacağını, onun sevgisinden mahrum kalmış sevgililerin huzur bulamayacaklarını ifade etmiştir.Ki bu doğrudur. Peygamberi sevmeyen Allah’ı sevmiş olmaz. Allah’ı sevmeyenin de sevgileri sadık olmaz ve iki cihanda yüzü gülmez.

 

Öyleyse herkes ve her sevgili, kalbinin, kafasının, evinin, şirketinin, işinin, eğitiminin, siyasetinin, hayatının bir köşesine Muhammed Mustafa’yı (s.a.v) ve sevgisinikoyacak. O olmazsa ve sözleri kulaklara küpe olarak takılmazsa hiçbir yerde huzur olmayacağını, hiddet ve şiddetin, anarşi ve terörün bitmeyeceğini bilecek.

Öyleyse diyebiliriz ki: Üstad Bediüzzaman’ın, “Muhabbet şu kâinatın varlık sebebidir. Muhabbet kâinatın rabıtasıdır. Muhabbet kâinatın nurudur. Muhabbet kâinatın hayatıdır.” Sözünün anlamı şudur:

“Muhammed, şu kâinatın varlık sebebidir. Muhammed kâinatın rabıtasıdır. Muhammed kâinatın nurudur. Muhammed kâinatın hayatıdır.”

 Yani Muhammed Mustafa olmasaydı, varlık olmayacaktı. Muhammed Mustafa olmasaydı, kâinatta birlik-beraberlik olmayacaktı, eko sistemin dengesi altüst olacaktı. Muhammed Mustafa olmasaydı, hiçbir yerde, hiçbir ışık olmayacak, her şey karanlığa gömülecekti. Muhammed Mustafa olmasaydı, hiçbir yerde, hiçbir canlı olmayacak ve her şey ölüme teslim olacaktı. İşte bu sebeplerden dolayıdır ki Âkif:

Dünya neye sahipse Onun vergisidir hep

Medyun ona cemiyeti, medyun Ona ferdi

Medyundur O masuma bütün bir beşeriyet

Ya Rab! Bizi mahşerde bu ikrar ile haşret! demiştir. Üstad-ı Muhterem, Peygamberimizi anlatırken Onu Allah’ın rahmetinin timsali ve muhabbetinin (4) misali gösterir.

 

Her varlık Cenab-ı Hakk’ın farklı farklı şekillerde muhabbetinin sonucu, tezahürü, aynı zamanda cemal ve kemalinin bir aynasıdır. Fakat varlıklar içinde Allah’ın cemal ve kemalini rahmet ve muhabbetini en iyi gören, gösteren, en iyi bilen, bildiren, anlayan, anlatan Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed’dir. (s.a.v) Zaten kendisi de bu hususu şu şekilde dile getirmiştir: “Sizin içinizde Allah’ı en iyi bileniniz benim, dolayısıyla Rabbinizden en çok korkanınız (Onu en çok seven, Ona en çok saygı duyanınız) da yine benim.” (5)

 

O, böyle olduğu içindir ki, Allah tarafından da en çok O sevilmiş, “Habibullah=Allah’ın Sevgilisi”  ünvanı tam bir liyakatle yalnız Ona verilmiştir.

Sonsuz hamd ve şükürler olsun Onu Gönderene. Sonsuz salat ve selam olsun o şanlı Peygambere.

 

DİPNOTLAR:

1-Hucurat, 49 / 10

2-Bkz. Hucurat, 49 / 13

3-Bkz. Nursi, Said, Sözler, 24 Söz, 5 Dal, 1 Meyve, s 322

4-Nursî, Sözler, 19. Söz, 216

5-Buhârî, Edeb, 72; İ'tisam, 5; Müslim, Fedâil, 127, 128

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum