İbadet tevhidin içselleşmesi

Kur’an’dan Risale-i Nur perspektifinde günümüze mesajlar (9)

Allah’ın varlığını bilmekle sarsılmaz bir dayanak bulan insan, bu halin sürekliliği için ibadet etmeye muhtaçtır.

İbadet, tevhidin içselleşmesi ve yaşanmasıdır.

İbadet bir ihtiyaçtır. Bu ihtiyaçtır ki bu olguyu değişik türleriyle bütün din ve topluluklarda bir ritüel haline getirmiştir. En ilkel kabilelerde bile, ne olursa olsun, ibadeti çağrıştıran ayinlere rastlanmıştır. Üstelik ibadetin mutluluk verici ve iyileştirici özelliğinin olduğu öteden beri bilinmekle birlikte ünlü birçok psikologların bu konuda olumlu düşünce ve kanaatleri de ilginçtir.    

İbadet kozmik âleme uyumdur ve birlik bilincinin en etkili alıştırmasıdır. Böyle olunca ibadet yalnızca insanın değil, diğer varlıkların da asli görevidir. Bu konuya Kur’an’ın değişik ayetleri değindiği gibi “Görmedin mi, gerçekten, göklerde ve yerde olanlar, güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanlardan birçoğu Allah’a secde etmektedirler.[1] ayeti ise konuya daha net açıklık getirmektedir. Muhyiddinİbnü’l-Arabi bu ayeti irdelerken, Allah’a muhtaç oldukları için bütün varlıkların hareketlerinin bir ibadet niteliğinde olduğunu ve bunun fıtri ibadet olarak tezahür ettiğini söyler.[2]İnsanın ibadeti ise diğer varlıkların çok üstünde bilinçli ibadettir.

İbadet, insanın şahsî ve türünün olgunluğuna ulaştıran bir çizgi olması şöyle dursun, Yaratıcı ile kul arasında çok yüksek bir nispettir ve kurulan bir bağdır.[3] İbadetin sürekliliği insanı kâinat karşısında uyanık bir muhatapyaparken, her zaman güvenlik içinde olduğunu ve daha sağlam yere bastığını ona fark ettirir.

ayet1.20140707084916.jpg yani “Ey İnsanlar; ibadet edin![4]ayetinin üzerinde Bediüzzaman dururken, bunun, bütün insanlığı kapsayan bir hitap olduğu, özellikle müminlerin ibadete daha da kararlılıkla devam etmeleri, inanmayanların uyarılarak tevhit ve ibadeti yapmalarının gerekliliği ve münafık olanların ise kendi menfaatleri gereği samimi olmalarının şart olduğu açılımlarına yer verir.[5]

النَّاسُkelimesi nisyandan türemiş bir isim(ism-i fail)dir. Böyle olunca bir uyarıyı hatırlattığına işaret eder Bediüzzaman. Yani ayet demek ister ki; “Ey insanlar! Ne için ezeli sözleşmeyi unuttunuz!”. Ama Bediüzzaman, insanlar anlamında olan النَّاسُ kelimesinin nisyandan türetildiği için bir mazereti de ima edebileceğini söyler.“İnsan bir yanılgıdan ötürü ya da unuttuğu için böyle fıtri bir görevi yapmamıştır”[6]diyerek, Kur’an’ın ne kadar yumuşak bir üslup kullandığına dikkat çeker. İnsan unutur ya da gaflet basarak asli görevini savsaklayabilir; ama hatırlatıldığında dönüş yapabilme erdeminin yolunu da tutabilir.

İnsanlar, yaşamalarına bir anlam ve bir düzen kazandırmaları için “ibadet edin” diye topyekûn uyarılıyorlar. Tevhidin bir tezahürü olan ibadet olmadan insanlığın huzurunun sağlanamayacağı açıktır. İbadet bir çıkar için de yapılmayacak kadar erdemli bir eylemdir; böyle olunca sahip olmanın değil,  olmanın en kestirme yoludur.

Ayetin tamamı تَتَّقُونَلَعَلَّكُمْقَبْلِكُمْمِنْوَالَّذِينَخَلَقَكُمْالَّذِىرَبَّكُمُاعْبُدُواالنَّاسُاَيُّهَايَاۤ

yani Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk ediniz ki sakınasınız.” olan ayetin akışından “Niçin ibadet yapalım?” diye bir soru çıkabiliyor. Buna خَلَقَكُمْالَّذِىرَبَّكُمُ kısmıyla, “Çünkü sizi O yaratmıştır” ya da Sizi yaratan Rabbinize” diye Allah’ın varlığına işaret ederek, ibadetin ancak yoktan var etme güç ve kudrete sahip olana yapılabileceği konusunda dikkatleri çeker. Bizi yoktan var eden O’dur ve O bizim yararımıza olanı bizden daha iyi bilir. Bize düşen ise yalnız O’nun rızasını kazanmak için ibadet etmek. Bu da İslam’da her tür çıkardan uzak olarak nitelenebilecek bir davranış olan ihlas demektir. Bediüzzaman da “İbadetin ruhu ihlastır. İhlas ise, yapılan ibadetin yalnız emredildiği için yapılmasıdır. Eğer başka bir hikmet ve bir fayda ibadete illet gösterilse, o ibadet batıldır. Faydalar, hikmetler yalnız müreccih(tercih sebebi) olabilirler, illet olamazlar.”[7]demekle de tevhidin ruhlara kazımak istediği önceliği vurgular.

Allah’ı bilmek tevhidin gereği… Yaratıcı olarak onun yerine başka bir alternatifi koymaksa mümkün değildir. Vicdan da akıl da bunu gerektirmektedir. Ama gerek akıl gerek vicdan ve gerekse bin bir türlü duygular birtakım alıştırmalarla desteklenmeleri gerekir. Bunlara en büyük destekse ibadettir. İbadetsiz etkilerinin uzun süre sürmesi imkânsızdır.[8]

İbadet, kurallar bütünü içinde ruhi ihtiyacın giderilmesi amacıyla belli zamanlarda ya da ihtiyaç duyulan her anda yapılan bir eylemdir. Zaman zaman bir sıkıntı anında elini yukarıya kaldırıp içten ettiği yakarışların hepsi ibadet kapsamı içinde değerlendirilmektedir. Yakarışlar, yerine getirilsin getirilmesin,yapılması gerekenin olması anlamında büyük bir rahatlamadır. Bu böyle olunca ibadetin her türününen azından genel bir terapi olduğunu kabul etmeyen yok gibidir.

Ama buna rağmen neden ibadet konusunda ihmalkâr davranılır? Bunun cevabı eğer inkârı gerektiren bir kasıt yoksa bir yanılgıdan, tembellikten, peşin olana fit olmaktan ya da unutkanlıktan ileri geldiğini kabul etmek durumundayız.

İbadet her şeyden önce bir disiplin işidir; fıtri bir yol alıştır ve kozmik birliğin en büyük tezahürüdür. Bunun tam tersi ibadetsizlik ise, fıtrata zıt düşen keşmekeşlik ve en azından düzensizliktir.

Bediüzzaman ayete uygun temsil getirme anlamında uzak bir yere gitmek üzere olan iki askeri misal olarak verir. Biri dış görünüş itibariyle ağırlıklardan soyunmuş olarak çantasız ve silahsızdır. Diğeri ise yol boyunca gerekli gıdalar bulunan bir çanta ve onu düşmanlardan koruyacak silah dâhil teçhizat taşımaktadır. Bu, öncekine oranla bir ağırlık taşıma zorunluluğunda olmasından görünüşte omzuna binen bir yük vardır. Böyle olmasına rağmen ikinci askerin, kalp ve ruh açısından çok büyük rahatlığın içinde olduğu açıktır. Birinci askerse yol boyunca karşısına çıkacak muhtemel tehlikeleri savacak bir donanıma sahip değildir. Bir tehlike karşısında hazırlıksız yakalanan bu askerin nasıl bir korkuya kapılacağını tahmin etmek hiç de zor değil. Disiplinsizlik ve düzensizlik donanımsız asker için ne denli bir dezavantaj ise diğer donanımlı ikinci asker için disipline ve emre uymanın ne denli büyük bir avantaj olacağı açıktır.[9] Birinci asker görünüşte serbest gibi gözüküyorsa da yol boyunca muhtemel tehlikelerin korkusundan uzak olamaz.

Verilen temsilde, şimdi donanımlı askerin omzunda taşıdığı teçhizatın yerine ibadeti pekâlâ koyabiliriz. İşte bu asker, ibadetiyle sürekli tetikte olan ve kâinatın gidişatına uyum sağlayan mümindir.     

İbadet bir disiplindir; bunun sonucu kalp ve vicdan rahatlığıdır. Geçici bir rahatlık için disiplini reddetmek başıbozukluğa razı olmaktır.

İnsan aciz, kendi kendine yetmeyen bir varlıktır. Bu yüzden sürekli biçimde tamamlanma, yetkinleşme ve kendisinden daha güçlü bir varlıkla bütünleşme arzusu taşımaktadır. Bu çelişkili durumdan kurtulmak için güven duygusunu tatmin edecek güçlü bir dayanak aramaya başlar. Bunun ilk adımı tevhit ise, ikinci adımı da davranışların disiplini olan ibadettir. Kur’an da insanın bu yapısını göz önünde bulundurarak beden ve ruh dünyasının doyumunun ancak Allah’a gerçek kul olmakla mümkün olacağını söyler ve Haberiniz olsun ki kalpler ancak Allah’ı anmakla tatmin bulur[10]ayetiyle de diğer ayetlerde olduğu gibi ibadetin ruh sağlığı açısından önemli bir ihtiyaç olduğunu vurgular.


[1] Kur’an, Hac:18

[2] TDV İslam Ansiklopedisi, “İbadet” maddesi.

[3] Nursî, B.S. İşaratü’l-İ’caz, Bakara Suresi, erisale.com

[4] Kur’an, Bakara:21

[5] Nursî, B.S. İşaratü’l-İ’caz, Bakara Suresi, erisale.com

[6]a.e.

[7]a.e.

[8]a.e.

[9] Nursî, B.S. Sözler, 3.Söz, erisale.com

[10] Kur’an, Ra’d:28

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum