Hz. Peygamber’den (asm) yatırım tavsiyeleri-2

3-Tavsiye: Yatırıma Elverişli Saha Tespiti

Yatırım sahası tespitinde içinde yaşanan coğrafya, halkın karakteri, tarihî geçmiş ve zamanın gerekleri gibi temel hususlar ağırlıklarını hissettirerek ön plana çıkarlar.

Coğrafî açıdan bakıldığında binlerce adadan meydana gelen ve tarım arazisi çok az olan Japonya’nın ziraat noktasında yatırıma uygun olmadığı görünüyor. Bu coğrafi zorunluluktan dolayı tarım ürünlerinin Japon ekonomisinde payı çok düşüktür.

Halkın karakteri açısından bakıldığında savaşçı ve göçebe bir fıtrat taşıyan Moğol halkının ziraattan ötede hayvancılık sahasında ilerleyebileceği akla görünüyor. Osmanlı Devleti’nde askerî sahada görev alan Türk halkının ticaret ve ziraat sahasını Yahudi, Ermenî gibi halklara bırakması ve onların zenginleşmesi de bu meseleye diğer bir delildir.

Tarihî geçmiş açısından bakıldığında asırların birikimi neticesinde oluşan sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel yapıyı değiştirmek bir anda mümkün olmadığı için milletlerin eski ekonomik anlayışı devam eder. İhtisas sahibi olduğu saha içinde kendini geliştirmeye ve revize etmeye çalışır. Ortadoğu Arap ülkelerini buna misal olarak verebiliriz. İslam öncesi dönemde İpek ve Baharat Yolları’na yaz-kış seyahatleri düzenleyerek komisyonculuk yapan Arap tüccarların binlerce yıllık ticârî birikimi, son asırlarda topraklarında bulunan petrol ticareti şeklinde devam ediyor. Ticaret onlar için bir kader olarak görünüyor. Özellikle Suudi Arabistan için… Bu durum Kureyş suresinin de fiilî bir tefsiri oluyor.

Zamanın gereklerinin belirleyiciliği noktasında Avrupa ülkelerini ve özellikle Almanya’yı misal verebiliriz. Almanya II. Dünya Savaşı’ndaki ağır mağlubiyeti, Doğu-Batı Almanya diye ikiye ayrılma gibi fecî bir durumu yaşamasına rağmen sanayi noktasına yatırım yaparak, mühendislik noktasında çok ciddi seviye alarak, teknolojik ürünlerde dünya ekonomisinde söz sahibi olacak şekilde kalkındı, gelişti ve Berlin Duvarı’nın yıkılmasıyla eski birliğini sağladı. Siemens, Mercedes, Knorr, Bayer, Adidas gibi farklı sahalarda büyük dünya şirketlerinin sahibi oldu. Ki eski asırlarda kıta Avrupası ve özellikle kara Avrupası tarım ürünlerine dayanan bir ekonomiye sahipti. Sanayi Devrimi, İngiltere gibi Deniz Avrupa’sında doğarken, Tarım Devrimi eş zamanlı olarak Fransa’da meydana gelmişti.

Bu çerçevelerde Hz. Peygamber (ASM) geldiği dönemde var olan çeşitli yatırım sahalarının ve üretim kaynaklarının korunması[1], iyileştirilmesi ve daha bereketli hale getirilmesi için şu tavsiyelerde bulunur:

Ticaret sahasında: Münzir bin Ebu Râşid (RA) rivayet ediyor: Resulullah (ASM) Medine çarşısına uğradı ve şöyle buyurdu:

-“Bu, sizin çarşınızdır, değerini düşürmeyin; onun için ayrı bir ücret almayın.”[2]

Bu tavsiye ülke pazarlarını, ülke içi ve ülkeler arası sermaye akışlarını cezbedici, ucuz ve kaliteli ürünleri çekici olacak derecede ucuz hale getirerek

  • Halkının alım gücünü artırma,
  • Dolayısıyla ülke içi enflasyonu düşürme;
  • Bu şekilde halkı zenginleştirme;
  • Zenginleşen halktan daha fazla zekât alarak devlete külli ve daimî şekilde bir gelir kapısı açma şeklinde zincirleme bir öngörüye dayanıyor.

İslam ekonomisinde, devletin değil vatandaşın zenginliği öncelikli hedeftir. Vatandaşsız devlet olamaz hakikatine binaen…

Hayvancılık sahasında: Abdullah bin Said el-Evsi (RA) rivayet ediyor ki:  Resulullah (ASM) şöyle buyurdu:

-”Kimin koyun sürüsü varsa, Medine’den çıkıp uzaklaşsın. Çünkü Medine Allah’ın en az yağmur yağan yeridir.”[3]

Bu tavsiye yatırım sahalarını doğru okuma, yatırımın doğru ve en verimli şekilde sonuçlanmasına dayanan öngörüdür. Koyun, çöl iklimi hayvanı değildir. Koyun beslemek isteyen bir kişinin en azından kara ikliminin hâkim olduğu, az da olsa yağmur ve kar alan sahalarda hayvancılık yapması gerekir. Bu manada yapılacak tarım ve hayvancılık faaliyetlerinin, bu sahalara dair yapılacak teşebbüs ve yatırımların en verimli hale gelmesini sağlayan unsur mâliyetlerin düşürülmesi ve verimin artırılmasıdır. Kayseri’de Tarım İlçe Müdürlüğü’nde teknisyen olarak çalıştığım yıllarda gördüğüm manzara şuydu: Yağmur çok az yağdığı fakat topraklar çok verimli olduğundan halk su kuyusu açtırarak tarım arazilerini su ihtiyacını gideriyordu. Bu ise, yetiştirilen elma, patates, şeker pancarı, karpuz gibi ürünlerin maliyetini artırıyor. Bu da neticede ürünün rekabet gücünü kırıyordu.

Sanayi, Sanat ve Zenaat sahasında:

Muhammed bin Kays rivayet ediyor: Babam, elimde takılacak yeri olmayan bir kamçı gördü, şöyle dedi: Resulullah (ASM) bir adama şöyle dedi:

-”Kamçının takılacak yerini güzel yap! Allah güzeldir, güzeli sever.”[4]

Muhacir el-Kelâî (RA) rivayet ediyor: Resulullah (ASM) şöyle buyurdu:

-“Güzel yazı, gerçeğe daha çok aydınlık kazandırır.”[5]

İlk tavsiye, yatırım yapılacak sahada yapılmayanı yapma, düşünülmeyeni düşünme, mevcut piyasa ürünlerinin en kullanışlı halini üretme şeklinde bir öngörüdür. Kalite ve mükemmelden yana olan insan fıtratının daha güzeli satın alma arzusu ürünün rekabet gücünü artıracak, yatırımın beklenen sonucu vermesini sağlayacak ve ürünün piyasa şartlarında tutunmasına yol açacaktır. Kaliteli malın müşterisi daima bulunur sırrınca…

İkinci tavsiye ise matbaa sanayiine, güzel yazı ve hat sanatına yönelik bir yatırım tavsiyesidir. Ki o dönem şartlarında yazı yazmayı bilen çok az insanın olduğu göz önüne alındığında güzel yazı iyi bir gelir ve teşebbüs kapısı olabilecek bir sahadır. Arzı az, talebi fazla olan kıymetli bir mesleği ifade ediyor. Hadisin vurguladığı boyutuyla yatırım sahası keyfiyeti günümüz şartları açısından daha geçerlidir. Görselliği bulunan veyahut yazıda farklı renkler içeren baskıların normal düz baskılara göre okuyucuya okuma şevki ve heyecanı verdiği tecrübeyle sabittir.

Tarım sahasında:

Süveyd bin Hübeyre ed-Düeli (RA) rivayet ediyor: Resulullah (ASM) şöyle buyurdu:

-”En iyi mal, nesil üreten mehirler, usulü ve yordamıyla aşılanmış hurma (ağaçları)dır.”[6]

Fennec bin Dahrec et-Temimî (RA) rivayet ediyor: Dinbâz’da çalışıyordum, oraya bakıyordum. Ya’la bin Ümeyye, emîr olarak Yemen’e geldi. Beraberinde bir takım adamlar vardı. Beraberinde gelenlerden bir adam bana geldi. Ben ekin tarlasının içindeydim, orayı suluyordum. Elinde ceviz vardı; dizleri üzerine koyup ceviz kırdı ve yemeye koyuldu. Sonra bana işaret etti:

-“Ey Fârisî, gel!” Kendisine yaklaşınca, şöyle dedi:

-“Müsaade eder misin, bu cevizden suya dikeyim.”

-“Bunun sana ne faydası olacak ki?” deyince şu cevap verdi:

-“Resulullah’ın (ASM) şöyle buyurduğunun işittim: ‘ Kim bir ağaç dikip, yetişip meyve verinceye kadar onu güzelce korur ve ona bakıp sabrederse, meyvesinden elde edilen her şeyde o kimse için Allah katında sadaka sevabı vardır.”[7]

İlk tavsiye ürün kalitesini, miktarını artıracak şekilde aşı tekniğinin kullanılması yönünde bir yatırım ve teşebbüs sahasını gösteriyor. Çöl iklimi şartlarına uygun olan ağaç hurma olduğu, hurmanın huda-i nâbit boyutunun verimi belli bir boyutta olduğundan aşı tekniği ile mahsulün bollaştırılabildiği ve bunun fıtrat düzeninde yeri olan bir durum olduğu esasına dayanan bir tavsiyedir. Aşı tekniği ile GDO şeklinde genetik yapıya müdahale bir birinden tamamen farklı durumlardır. Aşılanma ile ortaya çıkan ürün insan fıtratını bozmazken, gen teknolojisinin müdahalesi ürünlerin doğallığını bozmakta, ürünlerin doğallığına göre kodlanmış insan fıtratına zarar vermekte, bin bir çeşidiyle kanser vakalarının insanlık dünyasında doğmasına yol açmaktadır. Bu durum tıbben sâbittir.

İkinci tavsiye ise, hem orman ürünleri sanayisine, hem mobilya sanayiine, hem meyvecilik gibi çok sahaya hitap eden bir yatırım tavsiyesidir. Sahabenin diktiği ve üretim sahasını genişlettiği ceviz ağacı, meyvesi itibariyle çok kıymetli bir ürünü netice verdiği gibi, kerestesi de mobilya sanayiinde en kıymetli ve aranan malzemelerden birini teşkil eder. Günümüz şartlarında da bu ölmez tavsiye geçerliliğini korumaktadır.

[1] Bu manayı destekler mahiyette şöyle bir hadis rivayeti bulunuyor: Abdullah bin Amr bin Hilal rivayet ediyor ki: “Resulullah (ASM), Müslümanların sabanını kırmaktan nehyetmiştir.” [ Sahabe-i Kiram Ansiklopedisi (el-İsabe Tercümesi), Beğavi’den naklen, c.3, s.243 ]

[2] Sahabe-i Kiram Ansiklopedisi (el-İsabe Tercümesi), İbn-i Fethun ve Taberânî’den naklen, c.4, s.510.

[3] Sahabe-i Kiram Ansiklopedisi (el-İsabe Tercümesi), Beğavi ve Bezzar’dan naklen, c.3, s.183.

[4] Sahabe-i Kiram Ansiklopedisi (el-İsabe Tercümesi), Taberanî’den naklen, c.4, s.107.

[5] Sahabe-i Kiram Ansiklopedisi (el-İsabe Tercümesi), İbn-i Kani’den naklen, c.4, s, 511.

[6] Sahabe-i Kiram Ansiklopedisi (el-İsabe Tercümesi), Ahmed bin Hanbel ve Taberânî’den naklen, c. 2; s, 443.

[7] Sahabe-i Kiram Ansiklopedisi (el-İsabe Tercümesi), Ahmed bin Hanbel ve Abdürrezzak’dan naklen, c.4, s. 34.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum