Bir mazlum pratiği olarak Bediüzzaman

Yirminci Yüzyılı “Savaş Yüzyılı” kabul eden batılı düşünürler ve analistler, aynı zamanda zalimi ve mazlumu iki karakter olarak tanımlamış olurlar. Tarihin kayıtlarına düşen ilk kardeş kavgası, Hazreti Adem’le insanlık aynasında iki suret ve sireti ortaya koyar.   

Biri zalim, diğeri mazlum.

Tevhid yolunun hakikatperest ve hak ile hukuk zemininde adalet ve kulluğu inşa edenler mazlumdur.

İnsan yaratılışını “doğal hukuk” kabul eden insan hakları teorileri dahil aynı tarifte anlaşırlar: “Hayat, hürriyet ve mülkiyet” hakkını çiğneyenler ise zalimdir.

Veda Hutbesi bu mesajların insanlık bildirisidir. Peygamberimizin (asm) örnekliğinde inşa edilen hukuk ve adalet, hayat ve huzur, iman ve amel ilişkileri dünyanın temel nizamı olarak tasarlanmıştır. Kur’an ve sünnet bu vadide mümin ve Müslim sıfatlarının yol haritasıdır.

İslam’ın ilk yarım yüzyılında ortaya çıkan zalimle mazlum profili günümüze dek izdüşümlerini sürdürmektedir.

Peygamber Efendimiz (asm), dört halife ve akabinde en trajik, acı veren, hüzün kokan, teslimiyetin kader boyutu iman ve sabır imtihanı ile en çok test edilen mazlumlar mazlumu iki cennet efendisi genç olan Hazreti Hasan ve Hüseyin’dir.

Cesaret, ilim ve ihlas abidesi, ismi duyulduğunda tüyleri diken diken etmeye yeten Hazreti Ali’nin çocukları, Hazreti Muhammed’in (asm) torunları, manevi saltanatın imamları olan ehli beytin reyhanları Hazreti Hasan ve Hüseyin.

Efendilerimiz… Büyüklerimiz… Rehberlerimiz…

Hayatı ve ömrünü; davası için, meşruiyet için, adalet ve ubudiyet için, hürriyet ve insanlık için ölümle takas eden ulvi seciyenin mimarları olan iki yol rehberimiz.

Hazreti Hasan’ı zehirleyen dahili zalimler ve fitneleri ile Hazreti Hasan’ın mezar tercihine karışan Mervan zalimliği…

Kerbala’nın vicdani mahşerinde kalbimizi parçalayan ve kaderin takdiri ile yaşanan acının, efendimiz İmam Hüseyin ile bizi bizden, dünyadan ve zalimler karşısından mazlumların şahı, piri zata bağlayan mazlumlar serisinin en ruhani ve göğü delen şefkat sızıları.

Şimdi yüzyılların zalimle mazlumun sahnelendiği tarihi seyrin son yüzyılına geldiğimizde tablo kendini aynıyla yaşatıyor.

Herkes kendi mecrasında, ruhunun ulviyeti veya süfliyeti ile mazlum veya zalim.

Bediüzzaman da bunlardan biri. En biri. Biricik. Müstesna bir mazlum.

Hazreti Hasan’ın yarım kalan halifeliğinin devamı olarak gördüğü Risale-i Nur ile misyonunu tarif eder.

Müsbet hareketin piri Hazreti Hasan’a dayandırır metodunu. Muktedirlerin tuzak ve tezgahlarına, güç devşirmelerine, özellikle ahir zaman versiyonu “dessas, müfsit zındıka” komitelerine karşı tarihin vicdanından asr-ı saadetten aldığı model, profil, ruh ve vicdan ile direnir.

Kendi kategorisinde “yüzyılın en büyük mazlumu” diyebiliriz. Çünkü en büyük Hazreti Hasan ve Hüseyin’den almış ilhamı, şuuru ve metodu.

Sevdiği dedeciği Peygamber Efendimizin (asm) yanına defnedilmek isteyen Hazreti Hasan’a mani olan Ümeyye oğulları ve onun pratik figürü Mervan ne ise Hazreti İbrahim’in dergahına sığınan Bediüzzaman’a defin yerini çok görenler aynı sahnenin farklı oyuncuları değil mi?

Bediüzzaman da zehirlenmedi mi defalarca?

Hazreti Hasan’ın müspet hareketi ve manevi saltanatı ile Hazreti Hüseyin’in Şer’i hürriyet mücadelesi, Bediüzzaman’a iman ve Kur’an hizmetinde zemin ve model oluşturur.

Vicdanımızın kökenleri, kalbimizin muhabbeti ve aklımızın istikameti bu üç şahsiyetin pratikleri ile teskin olabilir.

Yoksa tatmini zor akıl, kalp ve kök fesadından gidenler kervanına sürüklenmek işten bile değil.

Üstad’ın vuslat yıldönümünde ruhları şad olsun, ruhlarımız bu maverada inşirah bulsun inşallah.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum