Hislerin girdabı

İnsan zaman zaman elem ve keder içinde sürüklenerek boğulur gibi bir girdaba giriveriyor. Zaman zaman da coşkulu ve mutlu hislerin yüksek dalgalarında âdeta sörf yapıyor. Esâsen ikisi de bir ölçüsüzlük hâlidir. Dengeli ve fıtrata münasib olan ise sevindiğinde fazla sevinmemek ve üzüldüğünde de fazla üzülmemektir.

Kâmil bir insanın her hâli itidal üzeredir. Her hâl karşısında sükûnetini sürdürmek ve sabrı kuşanmak, âcil ve fevrî tepkiler vermemektir. Acele verilen ve hislerin tesiri altında verilen tepkiler ve kararlar çok zaman insanın pişman olmasına vesiledirler. İtîdâl-i dem ile hareket etmek ise başarının sırrıdır. Elbette hayırlı işlerde acele edip onları geciktirmemek de bir ölçüdür. Lâkin hayırlı işte acele etmek ayrıdır sabrı ve hikmeten beklemeyi gerektiren her işte acelecilik göstermek ayrıdır.

Esâsen uzun zamandır geceleri yazı yazmayı bırakmıştım. Gece bizim için dinlenme zamanıdır, hem başka mahlukâtın cevelan vakti olmasından o vakitlerdeki işler her ne kadar güzel hayırlı ve verimli görünse de bazen hatlar karışabilir. “Sabahın şerri gecenin hayrından evlâdır” sözü de bu manaya bakıyor olsa gerek. Elbette istisnaları vardır teheccüd gibi, Kur’an kıraati gibi…

Medem ki başladım ve madem ki yazmayı da çok özledim devam edeyim.

Uçlarda dolaşmak insanı bedenen de ruhen ve kalben de çok yorar. Şiddetli hislerin tesiri altında hareket etmek ruh ve kalb için olduğu kadar beden için de çok yorucudur. Kalbden nurunu aklan aklın hâkimiyetinde, vicdanın sesine kulak vererek; sır hâfi hafâ, ahfâ gibi letâifin beraberliğinde yürümek rahattır ferahlatıcıdır. Sadece nefse biraz sıkıntı verebilir.

Günümüzde… (Ne ise genelleme yapmadan şahit olduğumu yazıyım.) Ben ise hâl-i hazırda nefsin ve cismin derece-i hayatında sıkışıyorum, âdetâ boğuluyorum. Bedenin ihtiyaçları her daim kalb ve ruhun ihtiyaçlarından evvel geliyor. Hayvan da değilim ki bu hâl fıtrî olsun.

Kalb ve ruhu besleyecek meşgalelerim zaman zaman seller gibi coşuyor zaman zaman çöle dönüyor. Bu dengesiz beslenme kâh zafiyet kâh fazlaca kuvvete (belki de vehmedilen bir kuvvete) vesile oluyor. Nerede durduğumu bilemiyorum. Kendimi arama çabam kâfi mi onu da bilemiyorum. Bazen peşimde amansız bir hafiye gibi buluyorum kendimi. Nerede ise damarlarımdaki kanın debisini ölçecek, burnumdan çıkan nefesin hızını derecelendirecek bir mütecessis. Kâh başı boş bir hayvan gibi ortalığa salınıverilmiş gibiyim.

Söylemiştim gece yazılan yazılar çok tekin olmayabilir diye. Bu yazı da bilmiyorum nereye gidiyor, umulur ki çığrından çıkmaz, haddinden taşmaz.

Bilemiyorum genelleme yaparak mı yazmalı, kâideleri mi hatırlatıp geçmeli. Umuma bakan basma kalıp cümleler mi kurmalı? Akademik bir dile hiç yanaşamadım. Takdir ediyorum ama yapamıyorum. Benliğimin fazlaca semirmiş olmasından mı bilmem kendimde olanı yazmak istiyorum. Hâl-i hazırda ne varsa o…

Elbette mübarek mekanlarda bulunduğumda (Halil’ür-Rahman dergâhı gibi) hazır hâli yazmak çok hoş. Çünkü orada mübareklerin mânevi tasarrufları altında kalb ve ruh huzur buluyor lâkin gecenin saat üçünde, pek çok yaşanmışlıklarla dolu bir evde, masa başında hâzır halde olanı yazmak o kadar da hoş olmayabiliyor elbette.

Hâlbuki insan kalb ve ruhun derece-i hayatında olsa (kâideyi değiştirip genelleme yapmayayım) kalb ve ruhun derece-i hayatında yaşasam hâzır halde her ne var ise yazmak Halil-ür Rahman dergahındaki yazmak gibi olur öyle değil mi? Hacer-ül esvedin altından bile yazabilirim o zaman. (Bunu genel kâide olarak ifade etsem daha hoş olacaktı belki lâkin hakkımda böyle bir dua edivermiş olsam bu mübarek vakitlerde çok mu ukelâlık olur?)

Evet, mübarek Şanlıurfa’nın hasretinin ifadelerinden sonra konunun dışına çıkmadan ilerleyelim. Zirâ bu vakitlerde mevzu dışına çıkılsa ve bilgisayarın klavyesi âdeta parmaklarınızı bir at yarışındaymış misali koşturmaya başlasa sabah namazının vaktini yakalamakta zorlanma ihtimali kuvvetle muhtemel.

İtidâl-i dem ile, vasat bir ümmet olarak yaşamak konumuz[i]. Bu (kalıplaşmış ifadeler çok hoşuma gelmiyor ama) hız ve haz çağında sükûneti muhafaza etmek ve sabırla hareket etmek çok daha fazla emek ve gayret gerektiriyor hem de güçlü bir irade.

Rabbim bizleri anlık hislerine göre bir o yana bir bu yana savrularak neticede eli boş kalanlardan değil mâkul bir hedefe sabırla ilerleyenlerden eylesin inşallah.

Cismin ve hayvâniyetin hayat mertebesinden kalb ve ruhun derece-i hayatına çıkartsın. Akl-ı selim nasib eylesin inşallah.

[i] Başlık ile ilişkisi; hislerin düşüren veya yükselten tesiri ile yaşamamak.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
3 Yorum