Hikmet-i Kur'âniyeye tâbi olmayan fen ve felsefe gözlüğünü taktı gördü ki

Hikmet-i Kur'âniyeye tâbi olmayan fen ve felsefe gözlüğünü taktı gördü ki

Günün Risale-i Nur dersi

Bismillahirrahmanirrahim

Birinci nümune şöyle: O, dünyaya sırf Hâlıkını tanımak, bulmak için gelen seyyah, aklına dedi: "Biz, herşeyden Hâlıkımızı sorduk; güzel, tam cevap aldık. Şimdi, 'Güneşi güneşten sormak lâzım' darb-ı meseli gibi biz dahi Hâlıkımızı, ilim ve irade ve kudret gibi kudsî sıfatlarının tecellîleriyle ve meşhud eserleriyle ve isimlerinin cilveleriyle tanımak, bulmak için bir seyahat daha yapacağız" diye dünyaya girdi.

Ve ikinci bir cereyan olan ehl-i dalâlet gibi birden küre-i arz sefinesine bindi. Hikmet-i Kur'âniyeye tâbi olmayan fen ve felsefe gözlüğünü taktı. Ve Kur'ân okumayan coğrafya fenninin programıyla baktı, gördü ki:

Nihayetsiz bir boşlukta, bir senede yirmi bin senelik bir dairede, top güllesinden yetmiş defa sür'atli bir hareketle gezer. Yüz binler nevi biçare, âciz zîhayatları içine almış. Eğer bir dakika yolunu şaşırsa veya bir serseri yıldıza çarpsa, parçalanarak hadsiz fezada sukut ile, bütün o biçare zîhayatları ademe, hiçliğe boşaltacak, dökecek diye anladı.

غَيْرِ الْمَغْضُوبِ عَلَيْهِمْ وَلاَ الضَّۤالِّينَ 1 cereyanının dehşetli mânevî musibetini اَوْكَظُلُمَاتٍ فِى بَحْرٍ لُجِّىٍّ 2 in boğucu karanlığını hissederek: "Eyvah! Ne yaptık? Bu dehşetli gemiye neden bindik? Bundan kurtulmak çaresi nedir?" diye o kör felsefenin gözlüğünü kırdı, اَلَّذِينَ اَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْ 3 cereyanına girdi.

Birden, hikmet-i Kur'âniye imdadına geldi, tam hakikatini gösteren bir dürbün aklına verdi, "Şimdi bak" dedi. Baktı, gördü ki: رَبُّ السَّمٰوَاتِ وَاْلاَرْضِ 4 ismi, هُوَ الَّذِى جَعَلَ لَكُمُ اْلاَرْضَ ذَلُولاً فَامْشُوا فِى مَنَاكِبِهَا وَكُلُوا مِنْ رِزْقِهِ 5 burcunda bir güneş gibi tulû etti. Zemini gayet muntazam ve selâmetli bir gemi ve zîhayatları rızıklarıyla beraber içinde doldurmuş, kâinat denizinde çok hikmetler ve menfaatler için seyahatla güneş etrafında gezdirip mevsimlerin mahsulâtını erzak isteyenlere getirir ve "Sevr" ve "Hût" namlarında iki meleği o sefineye kaptan yapılmış, gayet güzel ve muhteşem memleket-i Rabbâniyede Hâlık-ı Zülcelâlin mahlûkat ve misafirlerini keyiflendirmek için gezdiriyor. Ve onunla, اَللهُ نُورُ السَّمٰوَاتِ وَاْلاَرْضِ 6 hakikatini gösterir, Hâlıkını bu ismin cilvesiyle tanıttırır diye anladı. Bütün ruh u canıyla اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ 7 dedi, اَلَّذِينَ اَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْ taifesine girdi.

Dipnot-1: "Gazabına uğrayanların ve sapıtmış olanların yoluna değil." Fâtiha Sûresi, 1:7.
Dipnot-2: "Yahut onların amelleri, derin bir denizin karanlıklarına benzer." Nur Sûresi, 24:40.
Dipnot-3: "Kendilerine nimet ve ihsanda bulunduğun peygamberlerinin ve onlara tâbi olan sâlih kullarının yoluna ilet." Fâtiha Sûresi, 1:7.
Dipnot-4: "Göklerin ve yerin Rabbi." Ra'd Sûresi, 13:16.
Dipnot-5: "Üzerinde gezin ve Allah'ın verdiği rızıktan yiyin diye, yeryüzünü sizin emrinize veren Odur." Mülk Sûresi, 67:15.
Dipnot-6: "Allah göklerin ve yerin nurudur." Nur Sûresi, 24:35.
Dipnot-7: "Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü, şükür ve minnet, Âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur." Fâtiha Sûresi, 1:2.

Bediüzzaman Said Nursi
Şualar