Hayatın iktisadı

İktisadi hayatımızda, hayatın iktisadı ne kadar doğru bir temellendirmeyle dikkate alınıyor? Doğrusu pek emin değilim. İktisat tarihinin önümüze koyduğu sonuçlar, batının kapitalizme açılan büyük kapısını göstermektedir. Bir de bu kapıdan girmeye hazırlatılan tüketiciler girmektedir. Siz büyük kapıdan içeri girdikçe, gerisi peş peşe planlanmış tüketim senaryoları ile sizi hem mutlu(!) etmekte, hem de “zehirli bal” hükmünde medeniyet fantezilerinin peşinde sürüklediği günahlarla tanıştırmaktadır. Beraberinde adım adım manevi tahrip ve hassasiyetsizlik gelişmektedir.

Hayatın iktisadı, hikmet ölçüleri ile yaratılmış insanın ve ona hazırlanmış kainatın ve biricik dünyasının bir denge içinde tasarlanmış şuuruna uyum sağlamayı esas alır. Hayatın iktisadı, kalp-ruh-akıl-vicdan parametrelerinin arz-talep dengesi içinde optimizasyonunu sağlar. Hayatın anlamlı, verimli, pozitif, prensiplere dayalı ve amaca uygun gelişimi, hakiki tasarruf sahibinin tasarrufu ışığında ilerlemekle mümkün olur.

Günümüz ekonomilerinin dayandığı teorilerden/tariflerden biri olan “Kıt kaynaklar”  yaklaşımı, insanları boğuşmaya ve kaynağı kapananların ötekine hayat hakkı tanımadığı haksız rekabete ve gayr-i meşru kazanç kapılarını zorlayan bir arbedeye götürmektedir. Halbuki bu kainatta kaynaklar kıt değil. Sadece kıt geçinmeye zorlayan bir azınlık, bölüşüme/eşitliğe dayalı olmayan adaletsiz mülkiyet edinmekte, gasp etmekte ve mağdur edici uygulamalardan kaynaklanan kontrollü bir kıtlık yaşanmaktadır.

Üstelik, iktisat için dile getirilen “sınırsız ihtiyaçlar” tabiri de oldukça gerçek dışı bir tanım ortaya koymaktadır. Hayal/arzu/istek/hırs/şöhret/nefis bağlamında aklı kurcalayacak/kışkırtacak ne kadar heves varsa “ihtiyaç listesi”nde kendine yer bulmaktadır. İnsan, bu listeyi ömür boyu tamamlayamamakta ve sonunda kambur düşüncelerle ve kambur bir hayatla ömrünü tüketmektedir.

İktisadın şu klasik “kıt kaynaklar” ve “sınırsız ihtiyaçlar” üzerine ortaya koyduğu tarif, kapitalizmin kendine benzettiği uygulamalarla hepten kıt düşünceyi ve sınırsız mutsuzluğu beraberinde getirmiştir.

İktisadın üretim, ekonomik denge ve tüketim üçgeni üzerine kurulu sisteminde  Risale-i Nur’un bize önerdiği hayatın iktisadı penceresinden bakmak gerekir.İktisadi hayatı da besleyecek, iktisat felsefesine esas teşkil edecek ve mevcut bir çok paradigmayı değiştirecek bir çerçeve veriyor.

Sadece klasik/neoklasik iktisat teorileri  üzerinden ilerlemek, reel politik kavramlar üzerinden ekonominin dinamiklerini tarif etmek ve makro ölçeklerde prensipler ortaya koyamadan mikro ekonominin zemininden konuşmak ve  çözüm üretmek, sağlıklı sonuçlar elde etmemiz için yeterli değildir. İktisadi hayat kadar hayatın iktisadı zerinden düşünmemiz gerekir. Risale-i Nur’da serpiştirilmiş hayat iktisadı ve kainat işletmesinin “varidat ve masarifları” dengesindeki ölçülerden model alınması gerekir. Yaratılış sırrında saklı insan ve gerçek talepleri üzerinden müzakereyi ilerlemek lazım.

O yüzden, hayatın iktisadı için ihtiyaç tarifini yeniden belirlemek şart.  Bediüzzaman, iktisadın alfabesi diyeceğimiz bir şekilde bizim zaruri ihtiyaçlarımız, temel insani taleplerimiz üzerinden bakar. Medeniyetin “gelenek ve görenek belası” ile zaruri ihtiyaçlarımızı “dörtten yirmiye çıkardığını” belirtir.  Yani yüzde 20 temel ihtiyacımıza yüzde 80 ilave yapmışız. Bu kadar dengesiz, “ayağı yorgana göre uzatmak” kaidesinden uzaklaştıran tüketim/alışkanlıklar/israf/borçlanma/hırs kamburu altında hayatın iktisadi yerle bir olur.

Hayatın iktisadı, bütün donanımlarımıza, duygu ve düşüncelerimize, çevremize, kainata, hayata ve bütün bunların  sahibine  karşı anlamlı ve dengeli  bir hayat inşasını gerektirir.

Sadece dış kaynaklarla oluşan bir ekonomi ”iç kaynak”larıyla  esas sermaye olan insanın gerçek kaynak olma iradesini, azmini ve huzur bulma arzusunu görmezlikten gelmektedir. Çalışan lehine ve toplum yararına düşünülen bir üretim ile kâr maksimizasyonu insani olur. Aksi halde sadece patron karı olarak bakmak, sosyokültürel kalkınmanın esas olduğu ekonomik ve demokratik modellerden uzaklaştırır.

Belki bir fikir verir diye Risale-i Nur’un iktisadi yaklaşımını bir tablo halinde sunmak istedim.

Bu tablo üzerinden bütün iktisadi hayatı ve hayatın iktisadı üzerinde kafa yormak isteyenleri yazmaya, müzakereye ve araştırmaya davet ediyoruz.

iktisat.jpg

Sağ olsun Risale Akademi böyle bir çağrı yaptı hafta sonu Eskişehir’de. İktisat ve teşebbüs konularını derinleştirme yönünde oldukça içerikli bir sonuç bildirisi çıktı.
İslam iktisadiyatının esaslarını Bediüzzaman’ın ortaya koyduğu Kur’an medeniyetinin beş temel esası üzerinden yapılandırmak, bu işin serbestiyet ve malikiyet çağına dair öngörüleri ile birlikte değerlendirmek, ekonominin de, mutluluk ekonomisinin de temel taşlarını döşememizi sağlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
3 Yorum