Salahattin ALTUNDAĞ

Salahattin ALTUNDAĞ

Hawaii’deki Maui Adası’nda Bir Yangın, Dünyâda Bir Uyanış

Hawaii'nin cennet köşelerinden biri olan Maui Adası, 8 Ağustos 2023'te tarihindeki en karanlık günlerden birini yaşadı. Rabbimin muhteşem sanatını sergilediği yer, korkunç bir yangınla sarsıldı. Yangın sonrasında, 1300 kişinin kaybolduğu ve 106 insanın hayatını kaybettiği haberleriyle yüreğimiz dağlandı. Ve maalesef bu acı haberlerin son olmadığı, sayının artabileceği endişesiyle içimiz burkuldu.

Bu felaketi, yüreğimde derin bir üzüntü ve dehşetle takip ederken, bir dostumun gönderdiği ibret verici yorumlar içeren bir video ile karşılaştım. Bu video, sâdece olayın detaylarını değil, aynı zamânda bu trajedinin arkasında olabilecek sinsi hesapları ve dolapları da gözler önüne seriyordu.

İzlerken, sâdece bilgilendirilmekle kalmadım; aynı zamânda bir çâresizlik ve ümitsizlik duygusuyla da sarsıldım. Bu duyguların içimde yankılanmasına rağmen, yetiştirildiğim inançlarım ve öğretilerim aklıma geldi. İslâm, zor zamânlarda ve tüm olumsuzlukların varlığımda bile umudu korumamızı, sabretmemizi ve Allâh'a olan inancımızı sarsmamamızı öğütler. Bu öğretiler, içimde bir sesin "Hayır, bir Müslümân ümitsiz olamaz," şeklinde yankılanmasına neden oldu. Bu inanç, zorluklar karşısında dâhi umudumuzu yitirmememiz gerektiğini hatırlattı ve beni yazmaya teşvîk etti.

Bu duygularla, siz değerli okuyucularıma da bu trajedinin derinliklerini ve sonuçlarını aktarmak adına aşağıdaki yazıyı kaleme aldım. Ancak öncelikle, bu etkileyici videoyu izlemenizi ve ardından yazımı okumanızı ricâ ediyorum. Bu trajedinin sâdece rakamlarla değil, duygularla da anlaşılması gerektiğine inanıyorum.

Şimdi önce bana gelen yorum videoyu izleyelim:

ABD'NİN HAWAİİ EYALETİNDEKİ MAUİ ADASI'NDA MEYDANA GELEN YANGIN FELAKETİ İLE İLGİLİ YORUM VİDEOSU.

Hawaii’deki Maui Adası'nda meydana gelen bu yangın, sâdece bir felaketin ötesinde, günümüz toplumunun karşı karşıya olduğu sosyal ve politik krizlerin bir yansımasıdır. Bu trajik olayın ardında yatan sebepleri araştırırken, karşımıza sâdece bir adanın yıkımı değil, aynı zamânda küresel güçlerin etkisi altında şekillenen bir neslin sessizliği çıkıyor.

Bu yangın, bireysel korkularımızın ötesinde, küresel güçlerin giderek artan etkisinin bir göstergesi olarak karşımıza çıkıyor. Bu güçler, sâdece ekonomik ve politik arenada değil, aynı zamânda sosyal ve kültürel yaşantımızda da belirleyici bir rol oynamaktadır.

Ancak, bu güçlerin hedefinde neden günümüz insanı var? Teknolojinin nimetleriyle, olayların perde arkasını daha net görebilen bir nesil, neden bu tür trajedilere karşı bu kadar tepkisiz kalıyor?

Yaşadığımız çağ, bilgiye erişimin sınırsız olduğu bir dönem. Ancak bu bilgi seli, özellikle genç nesli hem aydınlatıyor hem de duyarsızlaştırıyor. Yüzeyde, sürekli bilgi akışı ile oluşan bu duyarsızlık, derinlerde küresel güçlerin stratejik hamlelerinin bir sonucu olarak karşımıza çıkıyor. Bu strateji, bireyleri sâdece bilgiye değil, aynı zamânda duygulara ve empatiye karşı da duyarsızlaştırıyor.

Bu duyarsızlık, küresel güçlerin kendi ajandalarını daha rahat ilerletebilmeleri için bir fırsat hâline geliyor. Maui Adası'ndaki yangın, bu stratejinin sâdece bir örneği. Dünyânın dört bir yanında benzer olaylar, bu duyarsızlaştırılmış neslin tepkisizliği sâyesinde meydana geliyor.

Maui Adası'nda meydana gelen yangın, sâdece doğal felaketi değil, aynı zamânda küresel güçlerin manipülasyonunun ve günümüz neslinin giderek artan duyarsız hâle getirilmesinin de bir sonucu olarak karşımıza çıkıyor. Bu trajik olay, bize, küresel güçlerin nasıl bir etki yapabilmekte olduklarını ve modern neslin nasıl duyarsızlaştırılabileceğini gösteriyor. Bu duyarsızlık, bireylerin sâdece doğadaki olaylara değil, aynı zamânda toplumsal olaylara karşı da tepkisiz kalmasına neden oluyor.

Tüm bu karanlık tabloya rağmen, içimde sönmez bir umut ışığı hâlâ yanıyor. Evet, bilgi önemlidir ve günümüz insanlığı bilgiyle donanmış olabilir, fakat bu bilgi, mânevîyattan yoksun bir kalpte ne işe yarar? Akıl, bilgiyi toplar, fakat kalp bu bilgiyi harekete geçiren kuvvettir. Eğer kalp uyanık değilse, bilgi sâdece pasif bir gözlemci hâline gelir. Bir hayvanın bir olayı seyretmesi gibi, olayların farkında olabiliriz ama tepkisiz kalabiliriz. Bu uyanıklığı getiren şey ise mânevîyâttır.

Düşünün, küresel güçlerin oyunlarına marûz kalan bir nesil, mânevîyâttan yoksun bir şekilde tepkisiz kalabilir. Ancak milyonlarca, belki de milyarlarca mânevîyâttan yoksun, karanlıkta kalmış insan varken, bu karanlığı delip geçen nurlu insanlar da var. Bu özel bireyler, sâhip oldukları mânevî NÛRla, etraflarındaki karanlığı aydınlatıyorlar. Ve bu NÛRLU İNSANLARIN çabalarıyla, inanıyorum ki, insanlık yeni bir Asr-ı Saadet'e doğru yol alacak. Unutmayalım, en koyu karanlığı bile tek bir projektör aydınlatabilir; tıpkı güneşin doğuşuyla tüm canlıların uykudan uyanması gibi.

Rabbimiz (cc) Kur'ân-ı Kerîm'de, Efendimiz (asm) Hadis-i Şerîflerinde ve Üstâdımız Bedîüzzamân, geleceğe dâir umut dolu mesajlarla "Ümitvâr olunuz" diyorlar. Bu müjdeler, bize, ne kadar karanlık olursa olsun, Rabbimin rahmetiyle her zamân aydınlığa ulaşabileceğimizi hatırlatıyor. Bu nedenle, umutsuzluğa kapılmadan, bu aydınlık geleceğe doğru ilerlemeli ve BU YOLDA ELİMİZDEN GELENİ YAPMALIYIZ.

Bir gerçeği daha göz ardı ediyoruz: Yeni bir nesil doğuyor. Bu nesil, bazılarının bilinçli ve kasıtlı bir şekilde "nimet" olarak sunduğu teknolojik aletlerin, "daha iyi" diye pazarlanan gıdaların ve tıbbî müdâhalelerin GERÇEK YÜZÜNÜ yakından tanıyor. Çünkü bu nesil, annesinde, babasında, abisinde, ablasında ve hatta günümüz toplumunun genelinde bu olumsuzlukları apaçık görmüş durumda. Bu nesil, tüm bu olumsuzluklardan tiksinerek, daha doğal, daha insanî ve fıtrata uygun bir hayâtın özlemini duyacak.

Küresel güçler, bu yeni neslin potansiyelini ve bu değişimin getireceği sonuçları çok iyi biliyor. Bu yüzden, bu gençleri de kendi kontrolü altına alabilmek için âdeta zamanla yarışıyor (o nedenle 2030’lar hedef). Ancak, korkularının onlara bir faydası olmayacak (korkunun ecele faydası yok). Çünkü şu anda belki de çocuk olan ve her şeyi fark etmekte olan bu nesil, gelecekte NÛRLU İNSANLARI arayacak. Ve bu nûrlu insanlar, tam da bu nesli bekliyor. Bu ÖZEL BİREYLER, geleceğin umûdu ve ışığı olacaklar. Bu nesil, karanlığın içinde bir projektör gibi yanacak ve etraflarına ışık saçacaklar. Ve bu ışık, tüm karanlıkları aydınlatacak güce sâhip olacak, inşallâh…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
18 Yorum