Haşir Risalesi'nin farkı

Sahura bir saat kaldı. Millet hala parklarda dolaşıyor. Çok bunaltıcı bir sıcak var. Birden bastırdı sıcaklar. Şehr-i Urfa’da iki mevsim yaşanır: yaz ve kış. Baharı yoktur buranın. Reis müjdeli haberi verdi. Bayramda tam seksen bir ilde sokağa çıkma yasağı ilan edilecek. Bu nasıl bir yıl idi Allah’ım! Osmanlı tarihi dahil yaklaşık bin yıldır böyle bir ramazan ve bayram yaşanmadı kimbilir.

Vak’a ve ölüm sayılarında azalma var deniliyor ama bir yandan da Çin’de yeni bir virüsün ortaya çıktığı söyleniyor. Kime inanacağımızı şaşırdık. Okullar gelecek seneye kadar açılmayacak gibi. Uzaktan eğitimin zerre miskal faydası yok. Pandemi toplum olarak aklımızı başımızdan aldı, kurulu bütün düzenimizi alt üst etti. Kış ayları neyse de yaz aylarını içerde geçirmeye mahkum olmak tam bir felaket. Çocuklar birbirini yiyor içerde, haliyle anne babalarını da. Allah akıbetimizi hayr eylesin.

Kadir gecesi ramazan ayının en faziletli gecesi. Kur'an’ın nazil olmaya başladığı gece. İçinde Kadir gecesi olan bin aydan daha hayırlı bir gece. Kuran’da geçen tek gece. Kıymeti o gece Kur'an’ın nazil olmaya başlaması. Yani kıymetini Kur'an’dan alıyor, başka bir şeyden değil. Kandiller dinin özünde yok ama kültüründe var. Gerçi dinin özü ile kültürünü birbirinden ayırmak o kadar kolay değil ama bazen kültüründe olan şeyler özünde olan şeyler kadar güzel ve değerli. Neyin bidat olup neyin bidat olmadığı hususu hala meçhul.

Sahura kadar yapacak ne var derken Onuncu Söz olan Haşir Risalesi’ni aldım elime. Daha önce onlarca defa okumuş, yüzlerce defa dinlemişim belki ama sanki ilk defa okuyormuşum gibi bir intiba var içimde. Ya hep ya hiç mantığı ile söyleyecek olursam Risale-i Nur külliyatının şaheseri bu Haşir Risalesi diyebilirim. Gerçi Ene ve Zerre, Miraç Risalesi, Pencereler, Münacaat, Ayetü’l Kübra, İkinci Şua her biri kendi semasında birer yıldız ama Haşir Risalesi bambaşka. “Deizmin Panzeri: Haşir Risalesi” başlıklı bir yazı yazmıştım vakti zamanında.

Haşrin neden gelmesi gerektiğini esma ışığında o kadar mukni, beliğ, selis, veciz anlatıyor ki Üstad hayran kalmamak, şapka çıkarmamak, takdir etmemek elde değil. Biliyorum iddialı bir hüküm olacak ama içimde kalmasın. İslam tefekkür tarihinde bilhassa üslup itibariyle bu denli güzel bir risale kaleme alınmadı henüz. Bunu hamaset olsun diye söylemiyorum, propaganda amaçlı hiç söylemiyorum. Böyle şeylere tenezzül etmediğimi bilen biliyor. Tenezzül etseydim nurcular nezdinde bugün çok daha farklı bir konumda olurdum.

Daima hayal ettiğim bir şeydir, bir Mustafa Öztürk, İsmet Özel, Mustafa İslamoğlu, Dücane Cündioğlu, Atasoy Müftüoğlu, İhsan Fazlıoğlu, Abdurrahman Arslan, Bedri Gencer bu risaleyi ellerine alıp teenni ile mütalaa etseler neler hissederler acaba? İrfanı bu topraklardan çok uzaklarda aramışız meğer tam da yanı başımızdaymış diyeceklerinden eminim. Biliyorum, nurculuğun risaleler üzerine ördüğü uzun ve kalın bir barikat var, risalelerde ebced-cifir gibi subjektif şeyler var. Belki de bunlar engel oluyordur. Ama nurcular ile Risale-i Nurları birbirinden ayırmak ve bunları aşmak bir entelektüel için çok zor olmasa gerek?

Bir zamanlar bir Miraç Kandili’nde risalelere çok mesafeli duran bir arkadaşa tam iki saat Miraç Risalesi’ni okumuştum. Okuma sonrası arkadaşın dedikleri hala kulaklarımda: “Aman Allah’ım bu nasıl bir şey, Said Nursi Miraç’ta sanki adım adım peygamberimizi takip etmiş, kendisi de miraca çıkmış, müthiş, mükemmel!” demişti. Bu açıdan risalelerin muhafazakar entelektüel camiasınca karantinada olduğunu düşünüyorum. İkbal’in Esrar-ı Hodi isimli eserini göklere çıkaran intelijansiyamız Ene ve Zerre risalesi karşısında sadece sukut etmekle yetiniyor. Üstelik benliğin sırlarını çok daha maharetle işlediği halde.

Son dönem entelektüelleri içinde Cemil Meriç, Şerif Mardin ve Yusuf Kaplan dışında Risale-i Nurların ulviyetine dikkatleri çeken pek olmadı. Lütfen propaganda, tebliğ veya telkin olarak anlamayın bunları, bulabilirseniz bir Haşir Risalesi temin edip okuyun. Belki de hak verirsiniz bana veya mübalağa ettiğimi düşünürsünüz, hiç sorun değil.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
8 Yorum