Hafız Ali'den Bediüzzaman'a: 'Biner mumluk elektrik lâmbaları' hizasına geldiğimde

Hafız Ali'den Bediüzzaman'a: 'Biner mumluk elektrik lâmbaları' hizasına geldiğimde

Değil şimdi zamanın zındıkları, tâ eski inatçı ve bunlara müşabeheti olan Firavunlar, Nemrutlar anlasalardı iman ederlerdi

(Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin BARLA LAHİKASI adlı eserinden bölümler.)

Bu gelecek iki fıkra, İkinci Sabri olan Hafız Ali Efendinindir.

Bu defa istinsahına muvaffak olduğum Yirmi Dokuzuncu Sözü istinsahım esnasında İkinci Esasın "Medarlar" namıyla, "biner mumluk elektrik lâmbaları" hizasına geldiğimde, şöyle bir fikir kalbime geldi. Kalemi bırakarak düşündüm ve düşündüğümü aynen yazıyorum:

Üstadım, beka-yı ruh ve haşir hakkında, Cenâb-ı Hak tarafından bize o hakaike giden yolu göstermiş. Gösterilen hakikatin yolunda hevesât-ı nefsâniyeye hoş gelmeyen şeyler vardı ki, bize uzun ve karanlık...

İşte, şimdi serâser nur olan Sözler ve o Nur fabrikasının elektrik lambaları ve kuvve-i câzibeleri, o yolu pek parlak gösterdiği gibi, pek yakından cezb edip hemen yakın ve yakından daha yakın olduğunu göstermekle beraber, havf yerine emniyet, zakkum yerine asel bahşediyorlar. Ve fevkalgaye hikmetlerini beyanda aczimi itirafla, lisanımın döndüğü kadar derim:

يَا رَبِّى بِحَقِّ اِسْمِكَ الْعَظِيمِ وَبِحَقِّ الْقُرْاٰنِ الْحَكِيمِ وَبِحَقِّ حَبِيبِكَ اْلاَكْرَمِ 1

Deryâ-yı Nurun başkumandanı olan Üstadımı razı olduğun amel üzerine sâbit ve razı olacağı amelini teshil ve müyesser kıl. Âmin.

Ali

***

Serâser nur olan umum Sözler'in hakikatini beyandaki âli, gâli, el yetişmez makam-ı mânâ-yı mefhumunu, değil şimdi zamanın zındıkları, tâ eski inatçı ve bunlara müşabeheti olan Firavunlar, Nemrutlar anlasalardı iman ederlerdi, dedim ve size çok dua ettim.

Ali