Haccın hikmetlerinden Teşrik-i Mesai

Haccın hikmetlerinden biri de teşrik-i mesaidir. Mesailerin birleştirilmesi,birlikte iş yapma ve iş birliği faaliyetleridir. Teşrik-i mesai, bir diyalog,buluşma,ortak çalışma alanı belirleme,beraberce yeni bir iş/mesai/program başarma niyet ve gayretidir.

İşbirliği, işi olanlarla olur. İşbirliği, iş başarısının netice verdiği,muvaffakiyetin yeni bir beraberliğe ihtiyaç duyduğu büyüme,inkişaf ve tekamül basamaklarıdır. Müşterek havuzda erime istidadı veya ihlas havuzunda buzunu eritme yolu,teşrik-i mesai sırrında saklıdır.

Teşrik-i mesai,  teşvik-i mesai ile ancak başarılabilir. Şevki eksik bir mesaiden,beraber ve toplu işbirlikleri zor çıkar.

Teşrik,her ne kadar köken olarak şirk manasına geliyorsa da,konumuz içindeki karşılığı ortaklık anlamındadır.Burada kastedilen müştereklik,iştirak etme ve bir çalışma ortaklığıdır.

Mesai,tek başına,ferdi ve indi bir çalışma alanı olarak görülmemeli. Tek çalıştığında bile müşterek hedefin koordinasyonu içinde olmalı. Şahıs,şahsi çalıştığında bile şahs-ı manevi çatısında bir sorumluluk şuuru içinde olmalı.  Beraberinde, mutlaka sorumluluk alma,hesap alma/verme,hedef kitleyi doğru okuma,yapılan işi müspet kıyaslama  ve mükemmellik değerlerini bilme önemlidir. Bütün bunları  ne kadar sağlıklı yaptığı dikkate alınırsa, bir çok  ortaklıklar ve  paydaşlıklar ağı içinde olduğunu görür.

İştirak,diğer tanımla katılımcılıktır. İştirak istemek, doğru ifadeyle,müşterekliğe açık olmak,müşterekliğe davet etmek ve müşterek bir amaç ve hedef ortaya koymak,buna sadık kalmak, gereği için yola çıkmak,teşrik-i mesainin olmazsa olmazlarıdır.

“Müminler,bir tarağın dişleri gibidir.”hakikati, ortak nizam içinde müşterek sorumluluk olarak teşrik-i  mesainin ehemmiyetini ortaya koymaktadır.

Teşrik-i mesai,bir proje yada işte,bütün tarafların direk veya dolaylı destek,tavsiye ve eleştirilerine açık olmaktır. Müşterek hukuk,müşterek hafıza ve müşterek havuz,aynı zamanda ortaklığın gereklerine her kesin riayet etmesini  gerektirir.

“Teşrik-i sanat cihetiyle” mühim bir servet elde etmek,iştirakin sermaye oluşturmada ki etkisini nazara veriyor.

Teşrik-i mesainin muvaffakiyeti için,teşrik-i takdir  olmalı. Birbirini takdim eden,takdir eden,ayrı bedenlerde  bir ruh gibi  tesanüdü yansıtan ve işbirliğinin önemli amillerine zemin hazırlayan süreçlerin  altyapısı oluşturulmalıdır.

Peygamberimizin sahabeleriyle yürüttüğü teşrik-i mesaiye bakılırsa,sürekli onları geliştiren,şefkat eden,seven v einkişaf ettirip birer yıldız mesabesine çıkarak müştereklikler görülür.

Diğer bir ifadeyle,teşvik-i mesai yapılmadığında,teşrik-i mesai zorlaşır. Asrımız, bunaltıcı ve manen yaralayıcı bir asır. Teşviği,takdiri ve şevki eksik olan bir dava ve düşünce takdimi,ayrıca ifade sahibinin şahsında pozitif bir enerjiyi gölgelerse,teşrik-i mesai sembolik kalır.

Evet teşvik-i mesai,birbirimize şevk vermek,dua etmek,ikramda bulunmak,meziyetleriyle iftihar etmek ve kabiliyetlerinin önünü açmak için yapmamız gereken mesailerdir/çalışmalardır.

Habeşi Bilal,kabiliyeti fark edildiği andan itibaren müstesna bir müezzindi. Hazret-i Ömer,öncesi ve sonrası ile aynı potansiyeldi.İslam’a girdiği andan itibaren Resullahın duası kabul olmuştu ki,iki Ömer’den Müslüman olmuştu. Artık müşterek bir davanın içindeydi.

“Şevk ve şükür” cephesini kapatan,acz ve fakr tecellilerine mani olan gayr-i memnunluk,tenkit,gıybet ve sui zan bahaneleri de,teşrik-i mesainin  önünde birer takoz gibidir.

Nefsin,sahibini takoz gibi hız kestirici,durdurucu ve engelleyici yapması, bazen de bariyer ve duvar gibi kendini kapatması,sağlıklı bir iş/mesai olamayacağının işaretidir. Nefsini aşamayanın hayırlı işlerde müşterek harekete razı olup,  teşrik-i mesainin  zuhur etmesi kolay değildir.

İki bir değerinin 11 olması,iştirak sırrının ve maksat birliğinin bir bereketidir.İnanılmaz kuvvetidir. Fertte olmayan,çoğunlukta olması,beraberliğin kimyası ile etkisini gösterir. Aksi halde nefis ve şahıs kendi etrafında ezhanı eneye çevirir ve başını döndürür.

“Bizi nefsimizle baş başa bırakma” duası, kendimiz dışında müşterek bir alanda ve sahada,yalnızlıktan ve yalnızlaştıran nefis hilelerinden kurtulmayı temin eder. Benzer şekilde dostların ikaz edici irşatlarından faydalanmamızı sağlar. Bu nasiplenme, iştirakle ve manaevi bağı,beraberlik ahdini ve maslahatın hassasiyetini dikkate alarak ve müşterek hukuku koruyarak mümkündür. Bunun neticesinde teşrik-i mesai,her an harikalara namzettir.

Kendine tabi insan arayıp, dediğini yapan insanlarla çalışmayı sadece “uyum” kılıfı ile izah ettiğimiz her yerde, farklılığın getireceği inkişafı engellemiş oluruz. İştirak etme ve müşterek mesai yapmada işbölümü ve her kesin sınırları vardır. Teşrik-i mesai, amir veya yöneticiye her zaman müdahale, istediğini ve istemediğini dikte ettirme imkanı vermez.

Şahsi tercihlerle,dava tercihlerini,mizacın beklentileri ile hizmet etmenin önceliklerini ayırıcı unsur,iştirake razı olmak,çoğalmakla  hissemizin zahiren küçüldüğünü,manen toplamına ortak olduğumuzu düşünerek iştirak-i amal-i uhreviye sırrını daimileştirebiliriz. Hasenat defterimizin açık olması,maddeten ölmemiz,manen sevap hanemizin işlemesi,bu sırrın tahakkuku ile mümkündür.

Teşrik-i mesai,maddi ve manevi inkişafın,istişarenin,müşterekliğin,büyümenin ve kendini aşıp yeni bir akla,ortak değere ve hafızaya kavuşmanın anahtarlarını verir. Kafa kafaya,omuz omuza olmak,teşrik-i mesaiyle olur.

İslam dünyası,bu sırra,bu gerçeğe ne kadar muhtaç? Bu dağınıklığı,başka ne giderebilir?
Teşrik-i mesai, dikey iletişim olan şeyh-mürit,baba-oğul ilişkisi değildir. Teşrik-i mesai,yatay iletişim olan “hakiki kardeşlik vasıtaları” eşitliğidir. Görev ve inisiyatif farkı, umumi maksada tevcih edilen fabrikanın  çarklarını ve dişlilerini farklılaştıracak,ahengi sekteye uğratacak ve manayı zedeleyecek şahsiliklere müsaade etmemelidir.

İslam dünyasının manevi çarkı,manevi merkez Mekke-Medine ekseninde,bu ruhun maksadına uygun aksiyon ve müşterek hareketle tesirini gösterir. Haccın,böyle bir ortak hukuk hassasiyeti ve Müslümanların müşterek sorumluluk alanı olarak belirlenip,teşrik-i mesai yoluna gidilse ve Suudi hükümetinin tek başına ve kendi anlayışına göre organize yapmasından daha etkili olmaz mı?

Kainatın manevi cazibesini elinde tutan bu sır,bu azamet,müşterek bir dua ve müşterek bir organizasyon ile bütün Müslümanların hukuku ile siyasi ve ailevi hükümetlerden ve dirayetlerden bağımsız bir hac organizasyonu olsa,tesiri dünya gözüyle Müslümanların izzetini kurtarır. Haccın ihmal edilen teşrik-i mesai sırrını anlamaya vesile olur.

Ümmetin duası,Hac sayesinde,  hilafetin alemdeki tezahürünü ve izzet-i islam’ın yüzünü ancak bize gösterir.   İşte teşrik-i mesai,bu mananın önemli bir unsurudur. Adetullahtır.

Teşrik-i mesai, havuzda erime azmi ve feragatıdır. Hatta mahviyettir. Ben merkezli olmayan,”Ben ve öteki” demeyen,ortaklığın hukukuna saygılı,beraberliğin demokratik zeminini,bireyin hakkını ve hukukunu,şahsi ve zati varlıklarını/temsillerini  koruyan, şahıs yerine şahısların oluşturduğu yeni bir iştirak ve inkişafın adıdır.
Teşrik-i mesaide, kabiliyetlerin meşvereti vardır. Ruhu olmayan,fıtratlara uygun düşmeyen sadece lafzi  işbirliğinin netice vermediği hepimizce bilinmektedir.

Neden batı iş/mesai üretirken,doğu/İslam dünyası laf üretmektedir. Neticeye gitmemektedir. Çünkü muhasebe ve murakabe gözü açık değil. Bunu sağlayacak teşrik-i mesai sırrına da vakıf değil. Ben merkezlilik,şahsi tasarruf,hakimiyet kavgası,siyasi otorite olma ve kontrol hastalığı ile müşterek hukuku himaye altında tutma istibdadı,İslam dünyasının doğacak zafer güneşini geciktirmektedir.

Teşrik-i mesai,taksimül amal olmadan olmaz. Amelleri/işleri bölerken,zihnimizi bölmüyoruz. Yada iş bölümü yerine işin kendisini bölüp/parçalayıp tenkıs-i mesasi yada tekli mesai yapıyorsak,yine tekleriz,tıkanırız,sonra da gayr-i memnun bir ruhla gayretsizlikten şikayet ederiz.

İşte İslam alemini hali pür melali bu. Problemin girdabında yaşıyor,düğümü kendisi atıyır,sonra çözmek için uğraşıyor. Kişi ve olay istibdadından ufkunu ve istikbalini göremiyor. Şahsileşiyor,ferdileşiyor. Sonuçta  muavenet oluşmadığı için teşrik-i mesai mümkün olmuyor. Olsa da,ciddiyetini ve amacını koruyamıyor.
Bu durum aynı zamanda ruhun inkırazıdır. Bu inkıta tekleştirme ile  başlar. Şahsın nefsiyle baş başa kalmaması için mutlaka “takdir edici yoldaş” kadar “boynundaki akrebi” gösteren ve gösterdiği içinde teşekkür edebilen halet-i ruhiyeye sahip olması gerekir.

Mesainin müştereğini, üretimin ekibini,faaliyetin takımını teşrik-i mesai olmadan kurulamaz. Sistemli olmadığı zaman,sürdürülmesi de mümkün değildir. Şahsın istikrarsızlığı ve beşeriyeti ile paralel tutarsızlık ve inkıtalar yaşanır.

Batının kurumsallığı ile doğunun kabileci keyfiliğinin kural/kuralsızlık farkı bu.
Bunu kıracak heyecan ve zihni hazırlık,uhuvvet-i İslamiye ile aşılabilir. Muhabbet iksiri,müşterek kabul ve ortak hedef için kendimizden vazgeçme ruhu ile mümkün olabilir.

Bir şahsın üç iğne ürettiği bir süreçte, teşrik-i mesai kuralı işlerse,üç yüz iğne yapma imkanı doğar.  Aynı kapasite,  taksimül amal ve teşrik-i mesai metotlarına riayet edildiği takdirde, emeğin karşılığı katlanarak değer kazanmaktadır. Üç iğneden şikayet edenler, bilin ki tenkid-i mesai yapıyorlar. Tenzil-i mesaiye talipler. Üç yüz iğne keyfiyetini samimi olarak arzu edenler, bir başkası ile başkalaşmak,kardeşi ile insibağa girmek ve onun gözüyle,kulağıyla ve diliyle anlamak ve empati yapmak zorundadır.
Elemiyle müteellim,lezzeti ile lezzeti ile mütelezziz olduğumuz  her sorumluluk ve hamiyet hissi,bizi teşrik-i measi içinde muvaffakiyete götürür.

Teşrik-i mesai,bir vücudun azaları olduğumuzu unutmayıp,sadece bir organ,yada doku,yada hücre düzeyinde birliğin içinde bir aciz, vücut sisteminde  külli bir  iştirakin parçası ve bu şekliyle bir işe yarayabileceğimizin  idrakidir.

Teşrik-i mesaide,her kes aynı mesainin parçasıdır. Birbirinin ikamesi yada alternatifi değildir. Büyüyen çoğalan,bereketlenen,sırren tenevveret hızında ışık yolunu geçen, hidayet tecellileri yaşanan inayet halleridir.

Teşrik-i mesaide, birbirine müzahir ve müavin olma vardır. “Göz kulağın ayıbını görmez” geçerlidir.
İştirak-i amal-i uhreviye sırrı,kıskançlığın girmediği,tembelliğin ve tahsisli halin cari olmadığı bir ahiret kardeşliği ve şefkat bütünlüğüdür. Sadıkane, ihlasla birçok  elin uzandığı bir yükü kaldırma cehdidir. Kuvvetli eller ne kadar çok sahiplenirse, o kadar çok sevinme saikiyle,iştirakiyle Rabbimizin aynısını ve daha fazlasını, toplam sermayeyi hissemiz kadar değil,himmetimizin niyet ve çoğunluk bereketi kadar vermesine  sığınma ve kabullenme şuuru ile ortaya çıkan  lütfü ilahiye layık olma azmidir.

[email protected]

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.