Düşünce iklimi-13: Hafta sonu müşahedeleri

Gençlerin dilinden anlamak
Geçen hafta sonu aracımı sanayi sitesine tamir için götürdüm. Dönüşte yolda gelirken, el kaldıran iki üç genç tamirci çırağı gördüm, aracıma aldım. Belli ki haftanın yorgunluğu üzerlerinde vardı, bir an evvel evlerine giderek dinlenmek istiyorlardı. Selam verdiler, selamlarını aldım. Merhabadan sonra selamın ehemmiyeti üzerinde durdum. Selamın selamet olduğunu, selam verenin ve alanın birbirlerinden emin olması anlamına geldiğini ifade ettim. “Bizlere dua ediniz, Rabbim gençlerin duasını kabul eder” deyince yüzleri sevinçle tebessüm etti. Daha sonra konu İsrail zulmüne gelince, içlerinden bir gencimiz “herkes ebabil kuşlarını bekliyor” diyerek üzüntüsünü veciz bir şekilde dile getirdi.

Tıbbi Dokümantasyon ve Sekreterlik bölümleri
Hafta sonu AÖF sınavlarına girdiğimde en fazla öğrencinin bu bölümde okuduğuna şahit oldum. Pandemiden sonra birkaç yıldır hastanelerde TDS bölümünü mezunlarının önü açıldı. Şimdilik atanmaları kolay olduğundan bu bölümde gerek AÖF gerekse örgün eğitimde artış olduğunu görüyorum. İnşallah bu mesleğinde arz ve talep dengeleri bozulmaz. Kontrolsüz bir şekilde isteyen tercih edip kaydını yapıyor. Bir şekilde mezun olacaklar, sonuçta bu bölüm mezunlarında da yığılma olacağa benziyor.

Varım yoğum bu yüzük diyenler
Geçenlerde bir öğrenci arkadaşla sınav öncesinde karşılaştım. Mezun olunca önünde KPSS köprüsünün olduğunu, şimdiden ne yapacağını kara kara düşündüğünü, kısa yoldan köşe olanları gördükçe tüm hayallerinin suya düşeceğini ifade etti. Elindeki yüzüğü meydanlarda göstererek bundan başka bir şeyi olmadığını ifade eden bazı kimselerin şimdilerde bir yerlere geldiklerini ama bizim gibi dirsek çürütenlerin önlerinin karanlık olduğunu söyledi. Ben her ne kadar onu teselli ettiysem de kısa sürede tesirli olamayacağımı anlayınca köşe yazılarımın adresini verdim. Risale Haber’i takip etmesini tavsiye ettim. Bu şekilde olumlu bir hava ile vedalaştık. İnşaallah genç kardeşimizin gönül teline bir dokunuş yapmışımdır.

Özel eğitim öğretmenliği
Yine bu hafta sonu ilk defa karşılaştığım bir öğretmen arkadaşla bir kaç saat görev icabı beraber çalıştık. Kendisi zihinsel engelliler öğretmeni olduğunu, iletişim eksikliği hastalığı denen otizm ve doğuştan kromozom hastalığı olarak bilinen down sendromu engelli öğrencilerin eğitimi ve öğretimi alakalı çalıştığını söyledi. Görevini çok sevdiğini, büyük bir özveri ile yerine getirdiğini ifade etti. Bu öğrencilerin tüm derslerine kendisinin girdiği ifade ederek görevlerinin kutsal olduğunu bir o kadar da zor olduğunu söyledi. Özel eğitim öğretmenliği bölümünün ülkemizde az olduğunu, bu sahada ihtiyacın fazla olduğunu, eğer kazanılıp bitirilirse çok kısa sürede gençlerin atanabileceklerini ifade etti.

Rahmet sağanak indiriliyor
6 Şubat depremi bir ay öncesinde ve sonrasında yağan yağmur hariç ülkemizde ve bölgemizde neredeyse sekiz aydır rahmet tecelli etmiyordu. Rabbim birkaç haftadır ağsız dilsiz kuşların mı desem, ağaçların mı desem, yapılan müstecap duaların kabulü mü desem rahmetini bizden esirgemedi. Yağmur yağarken O’nun azametini, merhametini ve cömertliğini bir kez daha idrak ettim. Rabbimize binler kere şükürler ve hamdolsun.

Depremde evi ağır hasarlı olan kardeşimiz
Adıyaman’dan bir kardeşimiz 6 Şubat sabahındaki depremi iliklerine kadar yaşadığını ifade etti. Ağır hasarlı olan evine büyük bir risk ile girerek en azında kıymetli eşyalarını almak isterken ikinci depreme yakalanarak kendini zor dışarı attığını söyledi. Ev ve iş yerinin tamamen ağır hasar aldığını, her iki yerde de kıymetli eşyaları dâhil hiçbir şeylerini alamadığını, canlarının sağ olduğuna şükür ettiklerini ifade etti. Aradan birkaç ay geçtikten sonra ev ve dükkânlarının kontrollü yıkıldığını, kıymetli eşyalarını enkaz içesinde bulamadıklarını, belki de depremden hemen sonraları kaybolduğunu veya çalındığından şüphelendiğini söyledi. Şu anda kentte kiraların yüksek olmasından dolayı yaşamadıklarını ancak daha ekonomik olan Gölbaşı ilçesinde ev kiraladığını her gün şehre gidiş ve geliş yapmak zorunda olduğunu dile getirdi. Rabbim depremzede kardeşlerimizin yar ve yardımcıları olsun.

Aile hekiminde sıra beklerken
Geçen hafta bir ağrım nedeniyle aile hekimine görünmek istedim. İçeriye benden bir adım önce giren bayan bir hasta doktoru sordu, sekreter birinci doktor müsait olmayınca diğerine yönlendirdi. Ben de sıramı bekledim. Daha sonra içeriye hasta olup olmadığı belli olmayan birleri girdi, sekretere doktoru sordu, bu sefer ikinci doktora onları yönlendirdi. Ben hala bekliyorum. Doktorların her ikisinin de kapıları açık vaziyette, hastalardan birisi doktor ile laklak yapıyor, diğeri ise hastalığını anlatıyor. Ben de bunları bekleme salonunda otururken en ince ayrıntısına kadar duymak zorunda kalıyorum. Beş dakika oldu, on dakika oldu, ya sabır çekiyorum. Bu arada dersime yarım saat kaldı, yetişmem gerek. Ancak 15 dakika olunca, beni almazlarsa fırçayı çeker giderim diyorum. Hakikaten de aynen tahmin ettiğim gibi oldu. Sonunda gittim, ilacımı eczaneden kendi cebimden aldım. Allah tüm hastalara sabır versin, ne doktora muhtaç eylesin, ne de doktorsuz bıraksın. Her ikisi de zor. İl sağlık müdürlüğünün kulakları çınlasın.

Yaratılanı yaratandan ötürü sevmek
Yine geçen hafta birisiyle bir markette karşılaştık. O kardeşimiz, insanların insanlara zulmünden, hayvan ve insan sevgisinden bahsetti. İnsanlara öncelikli olarak değer verilmesi gerektiğini, insanın eşref-i mahlukat olduğunu ifade etti. Ben de ona özetle şunları söyledim: İnsan olsun hayvan olsun veya bitki olsun mademki onlar da Rabbimizin bir sanatı ve eseridir, onları da yaratandan dolayı sevmeli ve değer vermeliyiz. Onları severken manayı harfi ile bakmalı, sırf Rabbimizin eseri olması hesabıyla değer vermeli. Aksi takdirde sadece yaratılana bakarak nazarlarımızı sadece esere yoğunlaştırırsak manayı ismi nazarıyla sevmiş oluruz. Bu bakış açısı nimetin asıl sahibine şükranımızı azaltır.

Yalan hastalığı çocuklara da bulaşmış
Akşam üzeri, ezan okurken iki çocuk arka arkaya gidiyor. Kız ve erkek çocuklardan ikisi de 6-7 yaşlarındalar. İçlerinden kız çocuğu olan yanıma yaklaşıp, utanarak bir sadaka vermemi istedi. Diğerini de yanıma çağırarak, bu saatte, akşam vaktinde, bu yaşta dışarıda ne işiniz var, büyükleriniz nerede, siz kardeş misiniz dedim. İkisi de birbirimizi tanımıyoruz diyerek belli ki yalan konuşuyorlar. Neden yalan söylediniz dedim, bakın bu ezanı okuyan amca sizi Allah’a şikâyet eder, yalan söyleyen Allah’ın düşmanı sayılır deyince mahcup bir vaziyette beraber geziyorduk diyerek doğruyu söylediler. Bu saatte çocuk başına gezmenin çok tehlikeli olduğunu ifade ederek onları derhal evlerine gitmeye ikna ettim. Çocuklarını dışarı salan ve yalana alıştıran ana ve babaların ve ailelerin kulakları çınlasın.

Usta ve esnaf vicdanı elden bırakırsa
Deprem bölgesinde bakım onarım, yıkım ve yapımdan dolayı esnafın iş durumu iyi. Zamanları yok, randevu alarak işinizi takip ediyorsunuz. Boyacılar, yapıcılar, tamirciler ele geçmiyor. Ele geçen de fırsat bu fırsat diyerek normal ücretin iki-üç katını istiyor. Normal bir ustanın yevmiyesi en az 2 bin TL. Profesör bile günde 2 bin TL alamıyor. Kendi kendime bir karar verdim, artık badana-boya, elektrikli ve elektronik alet, sıhhi tesisat tamiri, antifriz, yağ ve filtre değişimi gibi işlemleri ben yapacağım dedim. Millet kazansın, nakit devri daim etsin diyoruz ama dinleyen yok. Kendileri bilir.

Herkes göründüğü gibi olmuyor
Ey nefsim! Herkesi kendin gibi zannetme, aç gözünü ve bak: bu dünyada öyle göründüğü gibi olmayan insanlar var ki, buna hayret etme, dikkat et. İmtihan sahasıdır, bu da olur diyerek sabret, ümitsizlik duygusuna kapılma. Herkesin yaptığı kendisine kalacak, herkes hesap gününde zerre miktar iyilik ve kötülüğünün karşılığını görecek. Tasalanma ve kaygılanma. ‘Mevlam neyler, neylerse güzel eyler.’ ‘Allah bize yeter o ne güzel vekildir’ de.

Ömür beş parmak gibi
İnsanoğlu bir beyaz kundağa sarılı olarak dünyaya gözünü açar, beyaz bir kefen ile nasip olursa kara toprağa adım atar. Berzah denen bekleme salonunda haşir ne neşir olmayı bekler. Ümidimiz odur ki Rabbim bize vermiş olduğu beka istidadını ahirette ihya etsin. Başparmak, işaret parmağı, orta parmak ve yüzük parmak derken neredeyse serçe parmağa kadar gelip dayandık. Her bir çeyrek saat gibi, vasati ömür nihayette 5X15 yıl, burada ne kaldı, kala kala bir sinni buluğ kadar yaş kaldı. O da gözümüzü açıp kapatana kadar geçer gider. Biz de tüm akranlarımız ile beraber şu an serçe parmağa dayanıp durduk. En zayıf parmağımız bu olsa gerek. İnsanoğlunun ihtiyaçları fazla, elemleri çok, aciz ve fakir. Fıtratımıza dercedilen istidatlarımıza ebedi bir saltanat sahibi ve baki bir âlem ancak cevap verebilir ve tatmin edebilir. Rabbim bizleri son nefesimize kadar O’nun (c.c) rızası dairesinde Kur’an istikametinde imanla emanetini teslim edenlerden eylesin. Amin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
3 Yorum