Ana babaların kız ve erkek evlatları arasında ayrımcılık yapmaları

93 harbi denilen Osmanlı-Rus savaşı, Birinci Dünya harbi ve Balkan savaşlarında, Osmanlı cephede yüz binlerce vatan evladını şehit vermiştir. Anadolu’da her ailede her evde bir kaç şehide rastlamak mümkün. Hatta neredeyse yetişkin, eli silah tutan erkek evlatlarının birçoğu cepheden geri dönememiştir. Erkek evlat evin çalışan ve üreten insanı olması, ailenin yükünü kaldırması bakımından da ailede önemli bir yere sahipti. Bununla beraber her ailenin siperi ve koruyucusu olarak vasıflandırılmışlardır. Erkek evlatlar uzun yıllar boyunca neslin ve aile silsilesinin devamını sağlamadaki rolünden dolayı aile içerisinde ayrı bir değere sahipti.

Günümüze kadar uzantıları devam eden ayrımcılıklar

Ailede babadan sonra hanım ağa rolünü üstlenen analar bu nedenlerden dolayı olsa gerek ki erkek evlada birkaç kat daha fazla değer verirlerdi. Hatta erkek evlat küçük bile olsa o zamanlar kapalı bir mekâna girdiklerinde kadınlar büyüklü küçüklü ayağa kalkarak ona hürmet ettiklerini ninelerimizden duymuştuk. Bu şekilde değerlendirmeler 1980’li yılların başına kadar devam edegelmiştir. Hatta kırsal kesimlerimizde bu şekil hal ve davranışlar hala sürmektedir. İnsan mükerrem bir varlık olması itibariyle ona saygı ve sevgi tabi ki yadırganamaz. Ancak saygı ve sevginin evlatlar arasında kız-erkek ayrımı yapılmadan sürdürülmesi daha da önemlidir. Eski zamanlarda birçok ana ve babanın erkek evlada kızlarından daha fazla itina ve itibar etmiş oldukları bir gerçektir. Kısal kesimde bu birkaç kat daha fazladır. Ülkemizde ve özellikle bölgemizde, kırsal kesimlerde ana ve babalar kız ve erkek evlatları arasında gerek miras dağlımı, gerek evlendirme zamanında verilecek öteberi konusunda adil davranmalıdırlar. Hatta bunu çocukken tabaklarına koyduğu yemek miktarında bile uygulamalıdırlar. Hatta kendim bu konuda, anamız çocukluğumuzda tabağımıza bol kepçe yemek koymaya çalışırken diğer kız kardeşlerime haksızlık olmasın diye reddederdim.

Oğlan çocuklarına ayrıcalık tanıma

Yeni doğan bir erkek evlat, çocukluğunda, analar tarafından, oğlanın on tekeye bedel olduğu, çift sürüp bostan bile ektiği ninnilerde söylenirdi. Yeni evlenen çiftlerin çocuğu bir müddet olmayınca körocak denilmekteydi. Hatta günümüzde bile erkek evladı olmayana körocak denebiliyor. Evlendikten sonra erkek evladı bir türlü olmayanlar onlarca kız çocuğu dünyaya getirerek erkek evladı hasreti içinde yanmışlardır. Bazen sonunda erkek evladına kavuşan aileler o evladına olduğundan fazla anlam yükleyerek şımarık büyümesine vesile olabilmektedirler. Hatta bir ailede ilk evlat erkek olunca ikinci bir erkek arayışına girildiğini zaman zaman duymaktayız. İkinci erkek evladı olmayan birçok aile yedi-sekiz kız çocuğunu göze alarak yeni bir erkek evladı beklemeye koyulmuşlardır. İkinci erkek çocuğunu bulamayan ailelerin erkek çocukları mahsun ve yetim sayılırdı. Çocuğu olmayan erkeğin ailesi tarafında yeniden evlendirildiğine şahit olduğumuz gibi erkek çocukları olmayanların da maalesef yeniden evlenerek eve kuma getirdiklerine bazen şahit olmaktayız.

Kız çocuklarını yok sayma

Hal böyle olunca erkek çocuklar aile içerisinde biraz daha ayrıcalıklı olmanın vermiş olduğu avantajla şımarık olabiliyorlardı. Bazı aileler kız çocuklarına zerre miktar değer ve itibar göstermezlermiş. İslamiyet’ten evvel cahiliye döneminde kız çocuklarını sırf utançtan dolayı diri diri toprağa gömdüklerini biliyoruz. Şimdi bile Allah muhafaza, İslamın vermiş olduğu şuur ve emrin olmadığını, devletin kanun ve nizamlarının olmadığını bir düşünün, cahiliye dönemlerindeki benzer durumlarla karşılaşmak yine mümkün olabilirdi. Kız çocukları, özellikle kırsal kesimlerde halâ bazı aileler ve kavimler tarafından günümüzde bile hor görülmekte olup en ağır ev işlerinde çalıştırılmakta, davara koşan, evi temizleyen, yemeği yapan, çamaşırı, bulaşığı yıkayan hep kız evlatlarıdır. Bazen kısmeti çıkmadığından olsa gerek evlenmediği için horlanan, itilen kakılan kız çocuklarının psikolojik durumlarını düşünün, bunlar yarınların anası olacaklar. Ailenin temeli olacak kız evlatlarına bu şekilde bakış açısı yakışıyor mu? Eskiden ve günümüzde az rastlansa bile, kaç çocuğun var diye sorulan bir soruya, bir babanın cevabında kız çocuklarını saymadığını görebilirsiniz.

Evlatlar arasında ayrım yapmak ailede huzursuzluklara yol açar

Eskiden ve günümüzde 70-80 yaşlarındaki özellikle bazı analar kız ve erkek evlatları arasında hala ayrım yapmaktadırlar. Kız evlat evlendirildiğinde ufak tefek çeyizden başka bir şey verilmiyor. Erkek evlat evlendirilince elde ne var ne yok harcanıyor. Bu konuda ifrat edercesine israftan kaçınılmıyor. Kızlara gelince nedense kısıntı yapılıyor. Miras dağılımında da aynı haksızlığı görmek mümkündür. Ne Kur’an’ın emrine göre miras taksimatı ve ne de medeni kanuna göre taksimatın yapılıyor olduğunu çoğu zaman görmek mümkün değildir. Hala bazı ana ve babalar ellerindeki mal varlıklarını hayatta iken istedikleri zaman oğullarına devrini yapabilmektedirler. Bu anlamda kız çocuklarını miras paylaşımında mahrum bırakmaktadırlar. Bu nedenle sonradan büyüyen dayı ve hala çocukları arasında çoğu zaman ailevi problemlere ve hatta kan davalarına rastlamak bile mümkündür.

Ailede güven kaybına bir örnek

Eskiden reşit olma yaşı yirmi olduğundan çalışan ve üreten bir çocuk ev veya arsa, bağ veya bahçe satın aldığında üzerine tapu yapamadığından, en yakını olan güven duyduğu ya annesinin veya babasının üzerine tapu yaparmış. Daha sonra askerden gelir veya evlenince tapuyu üzerime alırım dermiş. Ne yazık ki, askerlik ve evlilik sonrası ana ve babasından emanetini iade alamayan birçok yakınım ve arkadaşlarıma rastlamak mümkündür. Ya anne-baba başka bir oğlunu düşünür mirastan pay almasını istermiş veya yaşlandığında evlatlarının yanına sığınabilmesi için üzerinde tapulu malının olmasını bir şekilde istermiş. Bu tarz yanlış yapılan hal ve hareketler nedeniyle birçok bacı ve kardeş arasında anlaşmazlıkların sürdüğünü görmek mümkündür. Bu şekil üzere dünyasını değiştiren ebeveynler evlatları arasında ayrımcılık yaparak neden oldukları anlaşmazlıkları daha evvel düşünebilselerdi bunlardan kendilerini alıkoyarlardı. Bu tarz göz göre göre haksız miras paylaşımından elde edilen mal ve mülkün diğer evlatların hiç birine yarar sağladığına bu yaşıma kadar şahit olmadım. Mutlaka elde ettikleri gelirler bir şekilde haydan gelip huya gitmiştir. Yine de zarara uğradığı halde, çoluk çocuğunun rızkını kaptırmasına rağmen, sağlığında hakkını kardeşlerine helal eden, kadere rıza gösterip hakkına razı olan alicenap babaları da görmek mümkünüdür.

Evlatların hangisi daha hayırlı?

Kız evlatları özellikle bölgemizde maalesef ikinci sınıf evlat muamelesi görmeye devam ediyorlar. Erkek, evin tekesi, danası, birinci sınıf evladı, öz evladı iken kızlar üvey evlat ve hizmetçi konumunda. Kızlar nasıl olsa evlenip eloğluna gidecekler diye şimdiden gözden çıkarılmışlar. Bu nedenle bundan bana bir hayır gelmez gözü ile bakılıyor. Halbuki günümüzde erkek çocukları ebeveyne yaşlılıklarında bakma ve gözetme konusunda kızlardan daha cimri davranmaktadırlar. Babam merhum hayırlısı kız evladı derdi. Kız evladı hakikaten kendisine verilen fıtri şefkatin gereği ebeveynlerine hürmette ve hizmette kusur göstermemektedirler. Ebeveynlerin bu kadar erkekler üzerinde çaba sarf etmesi ile aksülamel ederek erkek evlatlarının çoğunluğunu ebeveynlerine sırtlarını dönmesine kadere fetva verdirmekteyiz.

Boşanma ve aile içi huzursuzluklara neden olma

Bölgemizde ebeveynler erkek çocuğuna daha çocukluk devresinde iltimas ve ayrımcılık yaptıklarından bu davranış şekli psikolojik olarak erkeklerin şımarık yetişmesine sebebiyet vererek ileride ailede problemlerin çıkmasına neden olabilmektedir. Oğlan anası/kaynana gelinine maalesef değer vermiyor, hep elkızı gibi bakarak ona davranıyor. Kendi kızı gibi davranmıyor. Her kaynana damadını kendi oğlu gibi, gelinini kendi kızı gibi görmelidir. Zaten dinimizde, gelenek ve göreneklerimizde damat ve gelin kayınvalide ve kayınpederin bir nevi kızı ve oğlu sayılmaktadırlar. Gelinin kaynanası maalesef en ufak aile içi sürtüşmelere dâhil olarak oğlan çocuğundan yana tavır alıyorlar. Haklı olana yardım edeceğine haksız tarafa daha çok meylediyorlar. Bu da ileride aile yuvasının temelini sarsmaya yetiyor bile.

Okumuş ana baba eğitimli evlat demektir

Yakın zamanda, bundan yaklaşık 60 yıl evvelinde kız çocukları maalesef eğitim ve öğretimden mahrum bırakılıyordu. Biraz daha evveline gidilecek olunursa erkek çocukları da bundan mahrum bırakılmaktaydılar. Günümüzde bu tavırdan vazgeçilmiş, kız çocukları da okuryazar olmakta, en azından ilköğretim, lise veya üniversite mezunu olarak gelecekte çocuklarına yol gösterme konusunda örnek teşkil etmektedirler. Kız çocukları varsın üniversite bitirsin, en azından çalışmasa bile bilgi birikimini gelecek kuşaklara aktarmada öncü olabilirler. Hatta kızların fıtratlarına uygun işlerde çalışması ve sanat öğrenmesi aile bireylerinin ve toplumun yararına olacaktır. 1990’lı yıllardan itibaren gerek dünyada gerek ülkemizde ve bölgemizde İslami ve insani yaşam şuuru daha da geliştiğinden bu saydığımız olumsuzlukların yerine pozitif ve daha insani ve ahlaki değerlerin yansımalarını görmekteyiz. Her alanda olduğu gibi aile içerisinde de huzurun devamı için büyükler tarafından aile bireylerine kız-erkek ayrımı yapmadan mutlaka adil ve eşit davranılmalıdır. Rabbimizin bize emanet ettiği en değerli nimetlerden biriside evlatlarımızdır. Bunlar arasında eşit davranmak ana baba olarak en büyük görevlerimizden birisidir. Peygamberimiz (sav) bir Hadisinde ‘Allahtan korkun, evlatlarınız arasında adaletten ayrılmayın’ buyurmuşlardır. Allah’a emanet olunuz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
5 Yorum